Mükremin Kızılca

Şeytan Tükürüğü!

Mükremin Kızılca

Cennet ucuz değil, Cehennem lüzumsuz değil, demişler büyükler.

“Cennetin etrafı dikenli çalılarla cehennemin etrafı süslü şeylerle çevrili” buyurmuş efendiler efendisi.

“Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah’ın katındadır.” (Al-i Imran/14)

Buyuruyor yüce yaratanımız.

Şeytan insana fani dünyayı çok tatlı gösteren manevi bir varlıktır. Onun ateşten yaratıldığını bildiriyor birçok ayette Allah Teâlâ hazretleri. 

Şeytan bizim dışımızdadır ancak nefis denilen ve o da manevi olan içimize yerleştirilen bir güç daha var ki o bize şeytandan daha yakındır ve isterse her dediğini yaptırabilir. 

Nefis farklıdır, o bizimle camiye de, tuvalete de, hacca da, umreye de, namaza da, meyhaneye de, kumarhaneye de gider.

 Şeytan ve çoğul sığası olan Şeyâtıyn Kur’an-ı Kerimin 77 ayet-i kerimesinde geçmektedir. 

“De ki: “Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım.” (Müminün/97)

Buyuruyor kullarını çok iyi tanıyan yaratıcımız peygamberine ve bize hitaben.

“Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size, çirkinliği ve hayasızlığı emreder. Allah ise size kendi katından mağfiret ve bol nimet va’dediyor. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” (Bakara/268)

Yukarıdaki ayette şeytanın istediklerinin ve emrettiklerinin tam tersini insanlığın iki cihanda saadeti için Allah Teâlâ cc meşhur hutbe ayetinde şöyle sıralıyor: 

“Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl/90)

“Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe (İslâm’a) girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.” (Bakara/208)

İşte bütün hayatımız bu ikisi arasında bir tercih savaşıyla geçip gidiyor. 

İslam’ın ilk 200 yılın üzerinden geçmesinden sonra ilm-i kelam ehlinin biraz da felsefecilerle yarışmaya girerek iman esaslarımızın ve şeytan melek gibi manevi varlıkların nicelik ve nitelikleri hakkında tartışmaları hiçbir fayda sağlamamıştır. 

Bu gibi müteşabih denilen anlaşılması çok zor konularda yüce rabbimiz bize hadisenin aslını ve nasıl inanılması gerektiğini bildirmişlerdir. 

“O, sana Kitab’ı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih ayetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.”

Şeytanı biraz anlattık ama tükürüğüne gelmeden yazının sonuna gelmişiz, başka bir yazıya bırakmadan tükürüğünü de anlatalım kısaca. 

Kırlarda meralarda Hıdırellez günleri civarında yeşil otların bazılarının üzerinde taze bir tükürük görürdük çocukken. 
Biz ona Şeytan Tükürüğü derdik çocuk aklıyla. 

Sonradan öğrendiğimize göre onlar böcek türlerinin nesillerini sürdürebilmek için bıraktıkları yumurtalardan başka bir şey değildi. 

Yazarın Diğer Yazıları