Batının Filistin Hamlesi: Tanıma Kararlarının Ardındaki Gerçek Ne?
Son zamanlarda Batı dünyasının Filistin'e yönelik yaklaşımında önemli bir değişim yaşanıyor. Fransa, İngiltere ve Kanada gibi ülkelerin Filistin'i resmen bir devlet olarak tanıma yönünde attığı adımlar, uluslararası arenada dikkatleri üzerine çekiyor. Bu gelişmeler, uzun süredir çözümsüz kalan İsrail-Filistin meselesinde yeni bir dönemin başlangıcı olabilir mi, yoksa arkasında farklı jeopolitik hesaplar mı yatıyor?
Son dönemde Fransa, İngiltere ve Kanada gibi Batılı ülkelerin Filistin’i resmen bir devlet olarak tanıma yönünde attıkları adımlar, uluslararası siyasetin seyrinde önemli bir kırılmayı işaret ediyor. Bu gelişmeler, yıllardır süregelen İsrail-Filistin meselesinde bir çözüm ışığı mı yoksa yeni bir jeopolitik oyunun habercisi mi?
ABD’nin Tutumu: Hamas Gölgesi
![]()
ABD, Filistin’i tanımama kararını özellikle Hamas’a atıfla gerekçelendiriyor. Washington yönetimi, Hamas’ı bir terör örgütü olarak görmeye devam ediyor ve böylesi bir tanımanın Hamas’ı meşrulaştırma riskini taşıdığını savunuyor. Ancak bu açıklama, Batı Şeria’da El Fetih yönetiminin varlığını ve diplomatik temaslarını göz ardı eder nitelikte. Filistin’in Gazze ve Batı Şeria arasında bölünmüşlüğü, gerçek bir devlet yapısının tesis edilmesinin önündeki en büyük engel olarak duruyor.
Türkiye’nin Pozisyonu: İki Devletli Çözüm Vurgusu
Türkiye, uzun süredir İsrail-Filistin sorununa kalıcı bir çözüm için iki devletli yapıyı savunuyor. Ankara, 1988’de Filistin Devleti’ni tanıyan ilk ülkeler arasında yer aldı ve Birleşmiş Milletler platformlarında da Filistin’in haklarını dile getirmeyi sürdürüyor. Ancak sahadaki gerçekler, bu çözüm önerisinin hâlen hayata geçirilmesini zorlaştırıyor.
Batı’nın Filistin Sevdası: Beklentiler Neler?

Batılı ülkelerin Filistin’i tanıma kararları, ilk bakışta insan haklarına ve uluslararası hukuka uygun bir adım gibi görünse de, bu kararların arka planında stratejik, ekonomik ve jeopolitik hesaplar yatıyor olabilir.
Filistin Nasıl Bir Devlet Olacak?
![]()
Batı'nın idealize ettiği Filistin devleti, çoğunlukla seküler, Batı tipi parlamenter sistemle yönetilen, serbest piyasa ekonomisine entegre olmuş bir yapı. Oysa Filistinlilerin kendi iradesiyle seçeceği bir sistem, İslami referanslara veya yerel yönetim tarzlarına da dayanabilir. Bu da Batı'nın “tanıdığı” Filistin ile gerçek Filistin arasındaki çelişkileri gündeme getirebilir.
Gazze’nin Geleceği Ne Olacak?

Gazze Şeridi, uzun sahil şeridiyle turizm açısından potansiyel barındırıyor. Batı’nın uzun vadeli planlarında, bu bölgenin ekonomik olarak kalkındırılması, özel sektör yatırımları ve küresel sermayeye açılması da yer alabilir. Ancak şu anki yıkım düzeyi ve İsrail ablukası düşünüldüğünde bu tür planların ne kadar gerçekçi olduğu tartışmalı.
İsrail-Filistin Uzlaşısı Mümkün mü?

Batılı ülkelerin Filistin’i tanıma kararları, İsrail’in geleneksel politikalarıyla ciddi bir çelişki oluşturuyor gibi görünse de, perde arkasında İsrail ile yapılan gizli mutabakatların varlığı da ihtimal dahilinde. Zira özellikle Avrupa’nın İsrail’le enerji, savunma ve teknoloji alanında köklü ticari ilişkileri bulunuyor.
İsrail Yayılmacılığından Vazgeçecek mi?
![]()
Hamas silah bıraksa bile İsrail’in yerleşim politikaları, Kudüs’teki statü tartışmaları ve Filistinlilere yönelik baskıcı uygulamaları devam edebilir. Bu nedenle barış, sadece silahsızlanmaya değil, aynı zamanda adil bir çözüm iradesine de bağlı olacak.
Batı İsrail’e Mesaj mı Veriyor?

Batılı ülkelerin bu kararları, yalnızca Filistin’e destek anlamına gelmeyebilir. Aynı zamanda İsrail’e yönelik bir uyarı, yani “çözüm sürecine dön, aksi takdirde uluslararası baskı artar” mesajı da içeriyor olabilir. Ancak bu baskı ne kadar ciddi ve sürdürülebilir olacak, zaman gösterecek.
Tanımak Tek Başına Yeterli mi?

Filistin’i bir devlet olarak tanımak, başlı başına siyasi ve sembolik bir adım. Ancak asıl mesele, bu tanımanın sahada neye karşılık geleceği. Genel kanat ise şu yönde: Gerçek bir Filistin Devleti, halkın iradesiyle şekillenecek, bağımsız, birleşik ve egemen bir yapıya sahip olmalı. Aksi halde bu tür tanımalar, diplomatik jest olmaktan öteye geçemez.
Ve elbette sorulması gereken en önemli soru hâlâ ortada: Tanımak kolaydır, peki yaşatmak için kim ne yapacak?