• Haberler
  • Konya
  • Konya'nın o camisi UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde

Konya'nın o camisi UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde

Konya'nın kuşatmalarda tahliyeyi sağlayacak şekilde tasarlanmış Eşrefoğlu Camisi, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde.

Konya'daki UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Eşrefoğlu Camisi, bey mahfilinin (camide mihrabın veya kıble duvarının ortasına yakın yerde konumlandırılan, genellikle hükümdar ve maiyeti için ayrılmış alan) altında, zeminden 2 metre aşağıda, iç içe iki odadan oluşan çilehanesi ve dehlizleriyle bütün ilgiyi üzerine çekiyor.

Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad'ın yazlık sarayı Kubadabad'ın da yer aldığı Beyşehir ilçesindeki cami, ahşap direkleri, tavanı, taş işçiliği taç kapısı, kündekari minberi, ahşap ve çini süslemelerinin yanında, divan toplantılarında ve devlet görüşmelerinde kullanılması özelliğiyle de dikkati çekiyor.

Konya'nın o camisi UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde

Anadolu Selçuklu uç beyliği Eşrefoğulları Beyliği'nin kurucusu Seyfeddin Süleyman Bey tarafından 1299'da yaptırılan, 48 ahşap sütunun taşıdığı cami, Selçuklu geleneklerine bağlı "ulu cami" tarzında tasarlanan camilerin en gelişmiş ve büyük örnekleri arasında kabul ediliyor.

CAMİDE GÜVENLİK ÖNEMLERİ ÖN PLANDA

Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Muşmal, caminin, Anadolu'da karışıklıkların olduğu, Moğol istilalarının yaşandığı dönemde yapıldığı için güvenlik önlemlerinin ön planda tutulduğunu ifade etti.

Konya'nın o camisi UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde

Muşmal, şehrin imarında, seferleri, saldırıları ve kuşatmaları engellemek için surlar inşa edildiğini, kent içinde de güvenlik tertibatları oluşturulduğunu dile getirdi.

Bu önlemlerden birinin de Eşrefoğlu Camisi'nde alındığını anlatan Muşmal, 

"Bu cami sadece ibadet edilen bir mekan değil, aynı zamanda halkın, devlet yöneticilerinin bir araya geldiği, istişare ettiği de bir yerdi. Beyliğin, zaman zaman elçilerle, devlet yöneticileriyle, beylik yöneticileriyle, halkıyla görüştüğü, devlet meselelerini konuştuğu bir meclisi var. İşte camideki bey mahfili bu işler için de kullanılıyordu. Altında da çilehane bulunuyor." dedi.

Güvenliğin ana unsuru olarak kentin altındaki tünellere işaret eden Muşmal, şu ifadeleri kullandı:

"Bu tünellerin hala mevcut olduğunu görüyoruz. Dehlizlerin bir kısmı bugün toprak ve balçıkla dolmuş olmakla beraber, 2,5 metre yüksekliğinde, 1,5 metre genişliğinde. Yani dehlizler karşılıklı gidiş gelişe imkan tanıyacak büyüklükte. Aynı zamanda tünellerde belli alanlarda yarım daire şeklinde dinlenme mekanlarının oluşturulduğunu görüyoruz. Yani tüneller alelade değil. Mimari açıdan, şehir inşa edilirken planlandığı anlaşılıyor ve şehrin dışına çıkışla bağlantılı olduğu görülüyor."

Çilehanenin, güvenlik tertibatıyla olan ilişkisine dikkati çeken Muşmal,

"Bey mahfilinin altında konumlandırılan çilehaneden iki dehlizle dışarıya, göl kıyısındaki kayıkhaneye ve surların dışına ulaşılabiliyordu. Bu da bize, herhangi bir baskında, kuşatmada ya da şehir düştüğünde, beyin kayıkhaneye tahliye edilerek, göl üzerinden Kubadabad Sarayı'na veya muhkem adalara götürülmesine imkan sağlandığını gösteriyor. Tünellerin boyutu çok yoğun bir tahliye imkanı tanımıyor ama kritik önemde olan insanların tahliyesini kaldıracak kapasitede. Zaten beylik merkezi de çok kalabalık değildi." ifadelerini kullandı.

Muşmal, tünellerin, savunma ve karşı saldırıya yönelik, askerleri dışarıya taşıyabilecek şekilde tasarlandığını anlattı.

 

Hakimiyet Gazetesi - Hakimiyet Haber - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!