Madleen: Dalgaların Üzerine Kazınmış Bir Vicdan Çağrısı
Didem Eryar Ünlü'nün bugünkü köşe yazısında dikkat çektiği gibi, Gazze'ye insani yardım ulaştırmak için yola çıkan ve İsrail güçlerince alıkonulan Madleen yalnızca bir tekne değil, insanlığın vicdanını test eden sembolik bir mesaj taşıyor.
Didem Eryar Ünlü’nün bugünkü köşe yazısında dikkat çektiği gibi, Gazze’ye insani yardım ulaştırmak için yola çıkan ve İsrail güçlerince alıkonulan Madleen yalnızca bir tekne değil, insanlığın vicdanını test eden sembolik bir mesaj taşıyor.
Teknenin ismini aldığı Madleen Kulab, Gazze’nin ilk ve bilinen tek kadın balıkçısı. 15 yaşında başladığı balıkçılık hayatında, hem ailesini geçindirmek hem de erkek egemen bir alanda varlık göstermek için mücadele etti. 2023 yılında İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında babasını kaybeden, eşi ve çocuklarıyla birlikte yerinden edilen Madleen, dördüncü çocuğu Waseela’yı da zor koşullar altında dünyaya getirdi. İsrail ablukası ve savaşın yıkımı, onu sadece geçim kaynaklarından değil, kimliğinin parçası olan denizden de kopardı.
Madleen’in adını taşıyan yardım gemisi ise, hukukun yerle bir edildiği, aç bırakmanın askeri bir stratejiye dönüştüğü ve hakikatin suç sayıldığı bir çağda, denizlere kazınmış bir insanlık mesajı oldu.
Gemide bulunan 12 insan hakları aktivisti arasında, geçtiğimiz yıl Avrupa Parlamentosu’na seçilen ilk Fransız-Filistinli milletvekili olan hukukçu Rima Hassan da vardı. Hassan’ın sözleri, sadece bir politik duruş değil, bir direniş çağrısıydı:
“Biz Filistin’i kurtarıyoruz sanıyoruz. Oysa bizi özgürleştiren Filistin’dir. Batılı sömürgecilerin suç ortaklığını, Arap korkaklığını, Filistinli elitin yozlaşmışlığını suçluyorum. Direnenlerin yanındayım.”
Hassan, Fransız yönetimine karşı silahlı isyan başlatan FLN kurucularından Ben M’Hidi’nin “Devrimi sokağa atın – halk yerden alır” sözlerini hatırlatarak, “Bugün denize atıldı. Peki, biz de ardından gider miyiz?” diye sordu.
Middle East Eye yazarı Soumaya Ghannoushi’nin ifadeleri ise Madleen teknesinin taşıdığı anlamı şöyle özetliyor:
“Madleen yalnızca bir tekne değildi. Dalgaların üzerine kazınmış bir mesajdı… Söz konusu olan yalnızca bir halkın hayatta kalması değil. Uygarlığın ahlaki yönü…”
Silah taşımayan bu teknede yalnızca yiyecek, ilaç ve vicdan vardı. Madleen, insanlık onurunu denizlerin ortasında hatırlatan bir aynaya dönüştü. Ve o ayna, bugün hepimize şu soruyu yöneltiyor: Bu dünyanın düzensizliğini reddedebilecek cesaretimiz var mı?
Bakmadan Geçme





