• Haberler
  • Ekonomi
  • Merkez Bankası'ndan Faiz Mesajları: Temmuz'da İndirim İhtimali ve Makro İhtiyati Tedbirler Ön Planda

Merkez Bankası'ndan Faiz Mesajları: Temmuz'da İndirim İhtimali ve Makro İhtiyati Tedbirler Ön Planda

Para politikası kararlarından ekonomik aktiviteye, kur geçişkenliğinden yurt dışı gelişmelere kadar geniş bir yelpazede değerlendirmelerde bulunan Ekonomist Haluk Bürümcekçi, Merkez Bankası'nın son Enflasyon Raporu sunumunu ve olası gelecek adımlarını analiz etti.

Bürümcekçi, Merkez Bankası'nın faiz kararlarını sadece enflasyon görünümüne göre değil, döviz kurundaki dalgalanmalar ve yurt dışı yerleşiklerin portföy tercihleri gibi unsurlara odaklanarak aldığını belirtti. Mevcut durumda tasarrufları dengeye getirecek faiz seviyesinin ön planda olduğunu vurgulayan Bürümcekçi, yüzde 49'luk politika faizinin ekonomi için yüksek bir oran olduğunu ifade etti.


Merkez Bankası'nın nisan ayı enflasyonunun beklentiler dahilinde gelmesi ve mayıs için de öncü göstergelerde iyileşme sinyalleri görmesi, bankanın mevcut sıkı duruşunu koruma isteğini gösteriyor. Bürümcekçi'ye göre, faiz indirimlerinin temmuz ayında gündeme gelmesi daha olası bir senaryo.

Programda kendisine yöneltilen, "Gevşeme eğilimine geçmek gerekirse hangisi öncelikli olur; faiz kararları mı yoksa makro ihtiyati tedbirlerin geri alımı mı?" sorusuna Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay'ın "ya faizlerle devam edip makro ihtiyat tarafı sıkı tutmak ya da makro ihtiyatta biraz gevşemeye gidip selektif kredi gibi bir vurgusu da oldu" yanıtını hatırlatan Bürümcekçi, bu konuda Merkez Bankası'nın makro ihtiyati tedbirlerde selektif gevşemeye gidip faizi sabit tutmasının daha muhtemel bir senaryo olduğunu düşündüğünü belirtti. Bu durum, politika faizine dokunulmadan koridor üst sınırının normal seviyesine çekilmesi ve piyasada fiili faizin yüzde 46- yüzde 47.5 bandında oluşması anlamına gelebilir.

EKONOMİK AKTİVİTE VE ÇIKTI AÇIĞI 

Enflasyon raporunda sunulan çıktı açığı grafiğinin 2028'e kadar negatif kalmasının Türkiye gerçekleriyle bağdaşmadığını savunan Bürümcekçi, bu tür projeksiyonların daha çok uzun vadeli hedeflerle uyum sağlamak amacıyla kullanıldığını belirtti.

Büyüme verilerine ilişkin değerlendirmesinde, ilk çeyrekte güçlü bir büyüme yaşandığını ancak nisan ayında güven endekslerinde ve PMI verilerinde bir yavaşlama görüldüğünü dile getiren Bürümcekçi, mayıs ayı verilerinin (tüketici güven endeksi, inşaat, hizmet, ticaret güven endeksleri ve kapasite kullanım oranı) beklenti kaynaklı bir iyileşme gösterdiğini ifade etti. Bu durum, Merkez Bankası'nın sıkı para politikasının ikinci çeyrek ortasında sert bir inişe işaret etmediğini gösteriyor.

Bürümcekçi'ye göre, bundan sonraki büyüme performansı, Merkez Bankası'nın faiz ve kredi sınırlarına ilişkin alacağı kararlara bağlı olacak. Eğer her iki alanda da sıkı duruş devam ederse büyümede yavaşlama daha belirginleşirken, makro ihtiyati tedbirlerde gevşeme ve olası bir faiz indirimi büyüme hızını koruyabilir.

KUR HAREKTELERİ VE MERKEZ BANKASI'NIN TEPKİSİ 

19 Mart sonrası yaşanan kur atağına ilişkin Merkez Bankası'nın yaklaşımını da değerlendiren Bürümcekçi, bankanın ilk günlerdeki müdahale gecikmesinin bankaların yabancı işlemlerindeki limitlerinin dolmasından kaynaklandığını kabul ettiğini belirtti. Merkez Bankası'nın bu duruma hızla müdahale ederek sorunu çözdüğünü ifade eden Bürümcekçi, kurun nereye yerleştiğinin, bir günlük "spike"tan daha önemli olduğunu vurguladı.

TL'ye güvenin sağlanmasında faiz dengesinin ve yabancı girişlerinin önemli olduğunu belirten Bürümcekçi, siyasi belirsizliklerin TL'ye güveni sarsan ana unsur olmaya devam ettiğini ve Merkez Bankası'nın bu konulardan uzak durmaya çalıştığını dile getirdi. Bürümcekçi, Merkez Bankası'nın şu an için üzerine düşeni yaptığını ve gevşeme konusunda temkinli olmaları gerektiğini savundu.

YURT DIŞI GELİŞMELER VE KUR GEÇİŞKENLİĞİ 

Yurt dışı kaynaklı gelişmelerin potansiyel etkileri hakkında da konuşan Bürümcekçi, özellikle ABD'deki bütçe açığı ve tahvil piyasasındaki dalgalanmaların, gelişmekte olan ülkelerden portföy çıkışlarına neden olabileceğini belirtti. Ancak, Türkiye'nin önceki döneme göre daha az pozisyonu olması nedeniyle bu riskin 19 Mart öncesi kadar büyük olmadığını düşündüğünü ifade etti. Bürümcekçi'ye göre, Türkiye'deki asıl potansiyel sorun, şirketler ve hane halkının paniğe kapılmasıdır.


Kur geçişkenliği konusunda ise, önceki yıllara göre geçişkenliğin daha düşük olduğunu dile getiren Bürümcekçi, bunun hem talebin dengelenmesi hem de kur politikasının yönetilen bir şekilde ilerlemesinden kaynaklandığını belirtti. Mart ayındaki kur hareketlerinin enflasyona yansımasının bir kerelik bir durum olduğunu ve Merkez Bankası'nın faiz ve likidite adımlarıyla kur şoklarını sönümlemeye çalıştığını kaydetti.


Ancak, Merkez Bankası'nın rezervlerinin bu tür şokları karşılayacak gücünün hala kırılgan olduğunu belirten Bürümcekçi, ilerleyen dönemde daha fazla rezerv birikimi sağlanana kadar bu konuda temkinli olunması gerektiğini vurguladı.

 

KAYNAK İÇİN TIKLAYIN: MESELE EKONOMİ 

Hakimiyet Gazetesi - Hakimiyet Haber - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!