Rakamlar yetmiyor! 2026'da ekonomik tahminler neden çökecek?
2026'ya girilirken küresel ekonomide dikkat çeken temel gerçek, rakamların değil güvenin belirleyici hale gelmesi. TBMM Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Danışmanı Dr. Makbule Yalın göre önümüzdeki yıl ekonomik tahminlerin daha sık başarısız olmasının nedeni veri eksikliği değil, beklentilerin ve güven duygusunun hızla aşınması olacak.
Geleceğe dair ekonomik öngörülerin giderek daha sık başarısız olduğunu ifade eden Yalın, bunun nedeninin veri eksikliği ya da analiz yetersizliği olmadığını söyledi. Asıl sorunun, küresel ölçekte yaşanan güven aşınması olduğuna dikkat çeken Yalın, ekonomik aktörlerin kararlarını matematiksel projeksiyonlardan çok geleceğe dair hissiyatlarla aldığını belirtti.
2026’ya yalnızca yeni bir takvim yılı olarak bakılmaması gerektiğini dile getiren Yalın, 21. yüzyılın ilk çeyreğinin finansal krizler, pandemi, savaşlar, ticaret çatışmaları ve sıra dışı para politikalarıyla geçtiğini hatırlattı. Bu sürecin ortak sonucunun ise ekonomik tahminlerin giderek daha sık yanılması olduğunu vurguladı.
ASIL SORU: NE KADAR BÜYÜYECEĞİZ DEĞİL, NEYE İNANIYORUZ?
Ekonomide temel sorunun artık büyüme oranları olmadığını ifade eden Yalın, “Bugün asıl soru ne kadar büyüyeceğimiz değil, neye inandığımızdır” değerlendirmesinde bulundu. Güvenin olmadığı bir ortamda en tutarlı tahminlerin bile karşılık bulmadığını, beklentilerin bozulduğu ekonomilerde en doğru politikaların dahi etkisiz kaldığını söyledi.
Dr. Yalın, 2026’nın tahminlerin yoğun biçimde tartışıldığı ancak daha sık başarısız olduğu bir yıl olmaya aday olduğunu belirterek, ekonominin teknik bir disiplin olmaktan çıkıp psikolojik bir denge alanına dönüştüğünü ifade etti.
RAKAMLAR HÂLÂ ÖNEMLİ AMA TEK BAŞINA YETERLİ DEĞİL
Rakamların önemini yitirmediğinin altını çizen Yalın, güvenin ancak sağlam veriler, tutarlı göstergeler ve şeffaf ölçümle inşa edilebileceğini söyledi. Yanlış inşa edilen bir güven duygusunun belirsizlikten bile daha yıkıcı olabileceğini belirterek, bunun riskleri görünmez kıldığını ve karar alma süreçlerini körleştirdiğini ifade etti.
Küresel ekonomik tahminlerin giderek daha az isabetli hale gelmesinin yapısal bir sorun olduğuna dikkat çeken Yalın, küresel ekonominin artık piyasa döngülerinden çok jeopolitik kararlar, politika müdahaleleri ve ani şoklarla şekillendiğini söyledi. Öngörülebilir bir dünya için tasarlanan modellerin, belirsizlikle yönetilen bir ekonomiyi açıklamakta zorlandığını dile getirdi.
KORUMACILIK VE GÜVEN KAYBI KÜRESEL TİCARETİ ZORLUYOR
2026’ya devreden küresel belirsizliklerin tekil krizlerden değil, bu krizlerin yarattığı kalıcı güvensizlikten kaynaklandığını ifade eden Yalın, özellikle korumacılığın yeniden güç kazanmasının öngörülebilirliği zedelediğini belirtti. Ticaret hacmindeki daralmanın telafi edilebileceğini ancak güven kaybının yatırım kararlarını askıya alarak daha kalıcı hasar ürettiğini vurguladı.
Merkez bankalarının yön gösterici rolünün sorgulanmaya başladığını kaydeden Yalın, sözle yönlendirme mekanizmalarının beklenti inşa etmekte zorlandığını ifade etti. Bu durumun para politikasını sessiz ama güçlü biçimde aşındırdığını söyledi.
VERİMLİLİKTEN GÜVENLİĞE GEÇİŞİN GÖRÜNMEYEN MALİYETİ
Küresel ekonomide tedarik zincirlerinin artık “en ucuz” yerine “politik olarak en güvenli” seçeneklere göre şekillendiğini dile getiren Yalın, bu tercihin ekonomik maliyetinin mevcut modeller tarafından yeterince ölçülemediğini belirtti. Görünmeyen maliyetlerin tahmin hatalarını artırdığına dikkat çekti.
2026’ya girerken küresel yatırımcı davranışlarında belirgin bir kırılma yaşandığını ifade eden Yalın, sermayenin getiri arayışından çok riskten kaçınmaya odaklandığını söyledi. Bu durumun piyasa tepkilerini daha sert ve öngörülemez hale getirdiğini kaydetti.
TÜRKİYE İÇİN 2026: GÜVEN SINAVI
Türkiye açısından 2026’nın yeni hedeflerin ilan edildiği bir yıl değil, kazanılmış güvenin korunup korunamayacağının test edileceği bir eşik olacağını vurgulayan Dr. Makbule Yalın, 2025 boyunca atılan rasyonel adımların etkisinin süreklilik ve doğru iletişime bağlı olduğunu belirtti.
Türkiye için temel meselenin tahminlerden çok beklentilerin yönetilmesi olduğunu ifade eden Yalın, büyüme ve enflasyon hedeflerindeki değişimlerin tolere edilebilir olduğunu ancak hanehalkı ve reel sektörün geleceğe olan inancının zayıflaması halinde yatırımların erteleneceğini ve politikaların etkisizleşeceğini söyledi.
TÜRKİYE’NİN AVANTAJLARI VAR AMA TEK ŞARTLA
Türkiye’nin küresel belirsizlik ortamında önemli avantajlara sahip olduğunu hatırlatan Yalın, esnek ekonomik yapı, çeşitlendirilmiş ticaret ilişkileri ve jeopolitik konumun ancak tek bir koşulla anlam kazanacağını vurguladı: POLİTİKA GÜVENİ. Ekonomik karar alma süreçlerine duyulan inanç korunabildiği sürece bu avantajların çalışabileceğini ifade etti.