Üç harfli marketlerde modern kölelik mi yaptırılıyor? O iddialar şoke etti…
Gazeteci Cüneyt Özdemir'in programında gündeme getirilen zincir marketlerdeki çalışma koşulları, çalışanların yaşadığı zorlukları bir kez daha gözler önüne serdi. Detaylar haberde...
Gazeteci Cüneyt Özdemir’in programında gündeme getirilen zincir marketlerdeki çalışma koşulları, çalışanların yaşadığı zorlukları bir kez daha gözler önüne serdi.
Özellikle "üç harfli marketler" olarak bilinen düşük fiyatlı zincirlerde yaşanan yoğun mesai, düşük ücret ve mobbing iddiaları kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.
Programın konuğu gazeteci Deniz Uras, sektörün sadece geçen yıl reel olarak yüzde 10, nominalde ise yüzde 60-70 büyüdüğünü, dev zincirlerin milyarlarca lira kâr ettiğini söyledi. Uras, “Örneğin BİM, 2024 yılında 520 milyar TL net satıştan 18 milyar TL net kâr elde etti. Ancak bu kârın, personel sayısının asgariye düşürülmesi ve çalışanlara ağır iş yükü bindirilmesiyle elde edildiği iddia ediliyor” ifadelerine yer verdi.
“MARKET ÇALIŞANI YORGUNLUKTAN NASIL BAYILSIN?”
Cüneyt Özdemir: Herkes, üç aşağı beş yukarı aynı köle düzeninin bir parçası. Çünkü ülkede standart yok. Son zamanlarda çeşitli görüntüler ortaya çıkıyor. Normal şartlarda görmeye alışık olmadığımız görüntüler bunlar. Market çalışanları bayılıyor, yere düşüyorlar. Sebep olarak da 'yorgunluktan bayıldılar' deniliyor. İnsanın aklına şu geliyor: Bir market çalışanı neden yorgunluktan bayılsın? Yoruluyorsa bir yere oturur, dinlenir, susadıysa su içer. Ama öyle olmuyor. Peki neden? Biz de merak ettik. Deniz Uras ve ekibimizin yeni isimlerinden Tuğba, bu konuyu detaylı inceledi. Tuğba, sahaya indi, çalışanlarla konuştu. Deniz’e de e-posta üzerinden çok sayıda mesaj geldi. İlk olarak şunu merak ediyorum: Bu şartlarda insanları çalıştıran şirketler zarar mı ediyor? Yani gerçekten maddi zorluk içinde oldukları için mi yeterince personel alamıyorlar? Durum ne?
“KÖLELİK SİSTEMİ UYGULUYORLAR”
Deniz Uras: Bize gelen e-postaların yüzde 90’ı bu yöndeydi. ‘Beş kişinin yapması gereken işi iki kişi yapıyoruz. 8-9 saat çalışmamız gerekirken 10-12 saat çalışıyoruz’ diyorlar. Oysa İş Kanunu'na göre haftalık maksimum 45 saat çalışılabilir. Gelen veriler bunun çok üstünde. Aylık bazda 230-240 saat çalışılıyor. Avrupa'da haftalık ortalama 35 saat çalışılıyor, bizde 50-55 saat. Bu durumda saatlik ücret farkı 6 kata kadar çıkıyor. Türkiye'deki bir market çalışanı saat başı ortalama 2.6 dolar kazanıyor. Avrupa’da bu oran 10-15 dolar civarında. Ayrıca fazla mesai de sayılmıyor. Sabah mağazayı açmaya gelen çalışan, yaklaşık bir saat boyunca temizliği yapıyor, ürünleri yerleştiriyor ama bu süre mesaiye dahil edilmiyor. Aynı şekilde kapanışta da mağazayı temizliyor, sayım yapıyor ama bunlar da mesaiye yazılmıyor. Tüm bunları üst üste koyduğunuzda bir kölelik sisteminden bahsetmek gerekiyor. İnsanlar artık bu sisteme fiziksel olarak da dayanamıyor; bayılıyorlar, kusuyorlar. Öyle e-postalar aldık ki burada okuyamayacağımız kadar ağır içeriklere sahip. Peki satılmayan ürünler ne oluyor? Bu da ayrı bir mobbing. Satış hedefleri var. Birinci uyarı, ikinci uyarı ve üçüncüde işten çıkarma. Gelen maillerde bu çok net belirtilmiş.
“İNSAN AÇGÖZLÜ OLABİLİR AMA BU BİR KUL HAKKIDIR"
Cüneyt Özdemir: Bu kadar zor şartlarda çalışanlara toplumun bir kısmı teşekkür edeceğine kötü muamele ediyor. Oysa bu insanlar zaten çok zor şartlarda çalışıyorlar. Bu üç harfli marketler çok ciddi kâr ediyorlar ama çalışma standartlarına uymuyorlar. Resmen modern kölelik düzeyinde bir istihdam var. İnsan açgözlü olabilir ama bu kul hakkıdır. Bunun hesabı da sorulur. Benzer mobbingleri emniyette de görüyoruz. Orada da fazla mesailer yazılmıyor, insanlar 12-36 saat çalışıyor. Peki Çalışma Bakanlığı neden müdahale etmiyor? Bu konu artık ayyuka çıkmış durumda. Biz biliyoruz, herkes konuşuyor. Bu marketlere Çalışma Bakanlığı'nın gidip denetim yapması gerekmez mi?
“ÇALIŞAN HAKLARI PATRONUN İNSAFINA BIRAKILMAMALI”
Cüneyt Özdemir: Çalışma Bakanlığı ne bekliyor? Bir gün markette bir çalışanın bayılarak ölmesini mi? Bu kadar para kazanan şirketlerin çalışana bu muameleyi reva görmesini aklım almıyor. Ne olacak yani, 2 milyar TL kâr etme de 1.8 milyar TL et. Biraz daha az kazan ama insan gibi çalıştır. Ben hiçbir zaman çalışan haklarını patronun insafına bırakmaktan yana değilim. Bunun yasalarla güvence altına alınması gerekiyor. Fazla çalıştırıyorsan ücretini vereceksin. Bu, patronun gönlüne kalmış bir şey değil. Bu ülkede Anayasa var, işçi hakları var. Bu konular CİMER’e de gidiyor, Çalışma Bakanlığı’na da ulaşıyor. Bu yayınımız da aslında bir ihbardır.
“İNSANLARIN İNSAN GİBİ YAŞAMASINA İZİN VER”
Cüneyt Özdemir: Bu sektörde 300 bin çalışan var ve neredeyse tümü görmezden geliniyor. Pek çok yerde güvenlik bile yok. Kasada çalışan kişi hem ürün diziyor, hem temizlik yapıyor, hem de hırsızlık olduğunda sorumlu tutuluyor. Yanlış anlaşılmasın, burada sermaye düşmanlığı yapmıyorum ama bu ülkenin bir standardı olmalı. Ne olur yani 1.5 milyar TL yerine 1.2 milyar TL kâr etsen? Ama insanların da insan gibi yaşamasına izin ver.


