Sizlere bu köşeden çeşitli sağlık önerilerini, duygu ve düşüncelerimizi aktarmaya çalışacağız. Özellikle pandemi sonrası, sağlıklı ve doğal beslenmeye olan ilgi ve hassasiyet arttı.
Bitkisel ürünlere, gıda takviyelerine yoğun ilgi artarken, gerçek sağlıklı ürün ve materyallere ulaşıp/ulaşamadığımız da ayrı bir araştırma konusu oluyor.
Sağlıklı gıda hepimizin hakkıdır.
Tarım ve Orman Bakanlığımız, denetimlerini artırsa da, sonuçlar açıklandığında, bizler veya yakınlarımız çoktan O ürünleri yemiş/tatmış bulunuyoruz veya O firmaya gitmiş oluyoruz.
Ucuz gıda ve ticari kaygılar “Gıda terörünü” hep gündemde tutacak.
Her ne kadar insan hayatının ömrü uzamış olsa da, “kaliteli yaşam” oranı düştü.
Daha uzun yaşamıyoruz!
Daha uzun süre ölüyoruz.
İşte tam da bu yüzden, “Koruyucu Sağlık Önlemi almak” artık bir seçenek değil, bir zorunluluktur.
Tükettiğimiz içecekler/yiyecekler; ya en etkili ilaçtır. Ya da en yavaş işleyen, bizi zayıf düşüren, içerden kemiren bir Zehir’dir.
Marketlerimizde “Sağlıklı Gıdalar” bölümü varsa, marketin geri kalanı neyi temsil eder?
Bilim insanlarının kesin olarak “zararlı” dediği ürünler neden “serbest piyasa” adı altında satılabiliyor ve tercih tüketiciye bırakılıyor. “ALMAYIN” deniliyor.
Almayacağımız ürünlerin rafta, piyasa, tezgâhta da ne işi var, hani sağlıklı gıda hepimizin hakkıydı.
Sonra hastane hastane geziyoruz, şifacı arıyoruz, poşet dolusu haplarla sürünüyoruz.
Ne iyileşiyoruz, Ne de ölebiliyoruz. Kendimize de, bakanımız varsa Onlara da yük oluyoruz.
Doğal, sağlıklı ve tarımsal ilaç kullanılmayan! Sebze/meyveleri arıyoruz.
Alternatif tıbbı araştırıyoruz. Enerjimizi yükseltmeye çalışıyoruz.
Tohumdan gelen genetiği bozulmamış ürünleri bulmaya gayret ediyoruz. GDO’ suz ürünlere yöneliyoruz. Basit şekerlerden ve ÜÇ beyazdan uzak durup, obeziteyi, şekeri, tansiyonu kontrol altında tutmaya çalışıyoruz.
Sağlıcakla kalın. Aman sağlıklı kalın.
