AİLEDE VE OKULDA AHLÂK EĞİTİMİ(l)
Kerim Toslak
En çok tartışılan konulardan birisidir eğitim. Bir çok konuda olduğu gibi eğitim kavramının ne olduğu konusunda bile anlaşabilmiş değiliz. Eğitim deyince herkesin anladığı şey de farklı. Çoğu zaman da eğitim ile öğretimin farklı şeyler olduğunu da bilmez insanımızın çoğu.
Genel anlamda okullar eğitim ve öğretimin verildiği yerler olarak bilinir. Doğrudur da. Başlangıçta eğitim ağırlıklı başlayan süreç sonlara doğru öğretim ağırlıklı devam eder.
Ancak asıl eğitim sürecinin ilk başladığı yer ailedir. Okulda devam eder. Sadece okul da değil, içinde yaşanılan toplum, arkadaş çevresi, kitle iletişim araçları v.b sürecin birer parçasıdırlar. Şimdilerde sürece katkısı azalsa da erkekler için askerlikte geçen zaman da yine bu sürecin önemli bir parçasıdır. Eskiler, askerliği çocuklarının gelişiminin önemli bir parçası görürler ve olgunlaşması için, "hele askerliğini bir yapsın gelsin" derlerdi.
Ben bu yazıya aile ve okullardaki adab-ı muaşeret ( görgü kuralları) ve ahlâk eğitimini konu edeceğim. Yoksa çeşitli mesleki becerileri kazandıran eğitimler bu yazının konusu değil. Örneğin üniversitelerde verilen tıp öğretim sonrası öğretimin beceriye dönüşmesini sağlayan eğitim ya da mühendislik öğrenimini pratiğe dönüştüren uygulama eğitimleri benim bu yazımın konusu değil.
İnsan sosyal bir varlıktır. Dolayısıyla birlikte yaşamanın kuralları vardır. Bu kurallar öncelikle insanın kendi özüne dönük, yerine getirmesi gereken kurallardan başlar. Diğer insanlara, canlılara, eşyaya ve çevreye karşı sorumluluklarını içeren kurallar olarak devam eder. Örneğin insan olarak beslenmesi temizliği öz bakımı önemlidir. Çünkü giyimi, kuşamı, temizliği, çevresindeki insanlar içerisinde kabul görmesi ya da dışlanmasında etki eder. Ya da temizliği dikkat etmeyen öz bakımını yapmayan, vücut kokusu ile başkalarını rahatsız eden bir insan kabul görmez. Onların dışında, kişinin diğer insanlara karşı davranışı, konuşması, dürüstlüğü, nezaketi, saygısı önemlidir. Burada "kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapmama" ilkesi genel geçer bir ilkedir. Bencil olmama, başkalarını rahatsız edecek davranışları yapmamak, kurallara uymak hep bu çerçevede düşünülmelidir. Bütün bunları yerine getirmek kişinin inancı ile ilgili olduğu kadar vicdanıyla da ilgilidir. Ve bütün bunlar işte ailede başlayan ve okulda devam eden süreçlerde kazandırılması gereken değer ve davranışlardır.
Bunların kazandırılması sadece öğretilerek değil örnek olunarak yaşanarak sağlanır. Bunun da öncelikle sağlanılacağı yer aile ortamıdır. Aile kurumu o yüzden toplumları ayakta tutan en önemli yapı taşıdır. Aile kuramı dejenere olup, bozulduğu zaman toplumun yapısı da bozulur. Böyle toplumların uzun süre ayakta durmaları da oldukça zordur.
Sağlıklı bir aile yapısı, sevgi ve huzurun olduğu bir ortam, sağlıklı nesillerin yetişmesi demektir. Tabii ki anne babanın ve diğer aile bireylerinin örnekliği önemlidir. Çünkü ailedeki huzur ve sevgi ortamı çocuğun sağlıklı psikolojik gelişiminin kaynağıdır. Böylesi bir çocuk ailede hakkına razı olmayı, başkalarının haklarına saygı göstermeyi öğrenir. Tabii ki anne babanın bu konularda dürüstlüğü ve güzel örnekliği esastır. Yokda yalancılığı, hırsızlığı, dolandırıcılığı arsızlığı meslek edinmiş bir aile ortamında yetişen çocukların da o şekilde yetişmesi normaldir.
Burada benim sağlıklı nesillerin yetişeceğinden bahsettiğim aile, dürüst insanların oluşturduğu, ahlâki olgunluğa sahip bir aildir. Çocuklarına dürüstlüğü helali, haramı, başkalarına saygıyı, kendi örneklikleriyle öğreten aileden bahsediyorum. Çoğunluk ailelerimizin de bu şekilde olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar köyden şehre göçle başlayan ve günümüzde obezleşen şehirleşmede aile kurumu geleneksel özelliklerini kaybetse de aile kurumu bu konuda halen önemini koruyor.
Asıl tehlike günümüzde evlilik kurumunun aşındırılması ve boşanmaların anormal şekilde artmasından kaynaklanmaktadır. Yapılan istatistiklerde her yıl boşanma oranları bir önceki yıla göre artış göstermekte ve Avrupa ortalamasını yakalamış durumdadır. Aile kurumunun olmadığı ortamda yetişecek çocukların yukarıdaki bahsettiğim eğitimi başka kurumlarda almaları oldukça zordur. Aile yoksunu çocuklar, bu yoksunluğun doğuracağı sonuçları ne devletin çocuk evlerinde, ne yetiştirme yurtlarında ne de eğitim kurumlarında alacakları eğitimle telafi edebilirler.
Ne yapıp edip aile kurumunu ayakta tutacak tedbirleri almak gerekiyor. Aile kurumunu dejenere eden TV dizileri ve programlarına acilen çeki düzen verilmeli. Gerekirse evlenecek olan gençler eğitimden geçirilmeli. Evlilik müessesesinin oyuncak haline getirilmemesi için gerekli önlemler neler ise alınmalıdır.
(Devam edecek)
Gölbaşı/Ankara