Kerim Toslak

MÜSLÜMAN İYİ ÖRNEK OLMALIDIR

Kerim Toslak

Bir dinin, bir cemiyetin, bir topluluğun ya da bir grubun mensubu olmak farkında olsun  olmasın kişiye bir takım sorumluluklar yükler. İster yönetici ya da lider olsun, isterse sadece mensubiyet bağıyla bağlı olsun. Kişisel davranışları tamamıyla olmasa da topluma dönük yüzüyle hal ve hareketleriyle mensubiyet bağıyla bağlandığı topluluğu enterese eder.

 En geniş anlamıyla bir dine, bir millete, bir siyasi ya da sosyal  gruba mensubiyet bağıyla bağlıyız. Örneğin yurt dışına gittiğimiz zaman, Türk milletine mensup olduğumuzu unutmadan, orada milletimizi temsil ettiğimizin bilincinde olabilmektir. Keza kılığımızla kıyafetimizle Müslüman olduğumuzu izhar ettiysek aynı zamanda İslam dinine mensubiyetimizden dolayı hal ve hareketlerimiz ile Müslümanlığı temsil ettiğimizi unutmamalıyız. Bir siyasi gruba mensubiyetimizi açıkladıksa hal ve hareketlerimiz ile o siyasi hareketi temsil ettiğimizi unutmamalıyız. İyi bir temsiliyet gösterdiysek mensup olduğumuz gruba artı yazar kötü bir temsiliyet gösterdiysek eksi yazar.

Denilebilir ki herkesin yaptığı kedisini bağlar. Bu ifade bir yönü ile bir yere kadar doğrudur. Ancak sosyal hayatta o şekilde değerlendirilmiyor. Özellikle bizim toplumda bireysel olan bazı kötü örnek olabilecek davranışları genelleme gibi bir hastalığımız var. Hele de mensubiyet söz konusuysa, rakip siyasi, dini ya da sosyal oluşumlar olunca genelleyerek rakiplerini yıpratmak adettendir. Olumlu örnekler de aynı şekilde grubu mal edilecek şekilde, malzeme olarak kullanılır.
 

İnsan eğer dini ya da siyasi harekete mensubiyet hissediyorsa hatta bunu bir şekilde temsil ettiğini düşünüyorsa bir davası var demektir. Bir davası var ise kendi davasını iyi temsil etmelidir. 

Siyaset, sendika ya da başka bir sosyal grup için bu temsiliyetin faturası çok önemli olmasa da dini temsiliyet noktasındaki zaafiyetin, uhrevi bir faturası olduğu unutulmamalıdır. 
 

Dini temsil noktasındaki resmi görevliler birinci derecede dikkatli olmalıdır. Dilimize "yerleştirilen hocanın dediğini tut, gittiği yola gitme" sözü abes bir sözdür. Bu sözün savunulacak bir tarafı da yoktur. Hocalar hem doğru dürüst olacaklar. İslam ahlâkının timsali olacaklar. Hem alim olacaklar. İlmi konuşacaklar. "Malayani" (gereksiz, boş, anlamsız) konuşmayacaklar. Görev hassasiyeti ve fedakârlığıyla davasının adamı olmalıdır. Topluma örnek ve önder olamalılar. "İmam" demek önder demektir. Arkasında durulan arkasında gidilen insan demektir.

Sadece Diyanet teşkilatında resmi görevi olan kişileri kast etmiyorum. Din Dersi öğretmenleri, meslek dersi öğretmenleri,  hoca ve öğrencileriyle ilahiyat camiası da aynı şekilde sorumluluk sahibidir. Hatta bir şekilde kendilerini "hoca" diye topluma lanse eden kişiler de eğer samimi iseler davalarını güzel şekilde temsil edecekler. Yoksa bencilce yapacakları çirkinlik, ahlaksızlık, iffetsizlik, haksızlık v.b davranışlar sadece kendilerine zarar vermez. Onların kötü örnekliği nedeniyle toplumda İslam'a duyulacak antipati yüzünden insanları İslam'dan uzaklaştırmanın vebali büyüktür.

Elbette  hal diliyle  (iyi örneklikleriyle) insanların İslam'a ilgi duyup İslam'a yönelmesine vesile olmanın ahirette kişiye sevap olarak  bir karşılığı olduğu gibi, kötü örneklik nedeniyle insanların İslam'dan uzaklaşmasına sebep olmanın da vebal olarak bir karşılığı vardır.
Hatta bu durum bütün müslümanlar için geçerlidir.
   Selçuklu/ Konya

Yazarın Diğer Yazıları