AK Parti bu ülkenin demokrasi bekçisidir!
Osman Avcı
Geçen yazımda “Teşhir ve Özgürlük” üzerine birkaç kelam etmiştim. O konuya yeniden girmek istemiyorum fakat kısaca özet geçip bugünkü yazıma bir girizgâh yapmak isterim.
AK Parti Basın Sözcüsü Ömer Çelik, geçtiğimiz günlerde Konya’daki doktor olayıyla ilgili devlet erkinin söylemesi gereken cümleleri sarf ederek, konuyu kapatma maksadıyla bir açıklama yaptı.
Özetle sözleri şöyleydi:
“Bir kadını teşhircilikle suçlamak son derece münasebetsiz, uygunsuz, insanlık sanatı olarak hekimlikle hiçbir şekilde bağdaştırılamayacak bir yaklaşımdır. Bir hekim bir hastaya baktığı zaman onun cinsiyetini görmez, kılık kıyafetini görmez, ne giydiğini görmez, etnik ya da mezhebi aidiyetinin ne olduğunu görmez, zengin ya da fakir olup olmadığını görmez. Gerçek bir hekim insanlık sanatına adanmış, şifaya adanmış bir hekim sadece karşısındakini tedavi etmeye ve şifa vermeye dönük bir motivasyon içerisinde olur.”
Bu, demokrat bir devlet adamı için oldukça makul ve kabul edilebilir bir açıklamadır. Çünkü yarın, öbür gün bir başkası da çıkıp tesettürlü birine aynı muameleyi yapma ihtimaline karşı bir duruş sergileme tavrıdır bu sözler.
İşte tam da bu noktada başlıktaki söze geri dönmek istiyorum. Bu ülkede artık özgürlükler konusunda büyük bir sorun gözükmüyor. Peçeli gezenden şortlu dolaşana, sakallısından uzun saçlısına kadar insanlar dış görünüşleriyle birbirini kabul etmeye evrilmiş durumda.
Bunun en büyük mimarı AK Parti iktidarıdır. Demokrasinin gereklerinden olan ortak yaşam alanında karşı tarafa saygı duymak, bu toplumda yavaş yavaş kabul görmeye başlamış gibi görünüyor.
Peki, AK Parti seçmeninin büyük çoğunluğu demokratikleşmek için mi oy verdi?
Bunu en iyi okurlarım bilir. Dolayısıyla konuyu burada uzatmayacağım.
Adı üstünde, ‘Köşe Yazısı’ bir şeyleri hatırlatmak için köşe başında durur. Ben de maksadımın hasıl olduğunu düşünüyorum.
Yine her yazımın sonunda bitirdiğim gibi şu ayeti hatırlatmakta fayda var:
“Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye tâbi olmaz, yalandan başka söz de söylemezler.”
(Enfal Suresi, 116)