Konya denince akla sadece etliekmek mi gelmeli?
Osman Avcı
Konya denilince akla ilk gelen üçlemedir: Mevlana, etliekmek ve Meram…
Ama Konya, bu üçlünün çok daha ötesinde anlamlar taşıyor aslında.
Otomotiv sektöründen tutun, asansör ve vinç alanına kadar…
Süt ve süt ürünlerinden başlayın, tarım ve tarım makineleri sektörüne kadar birçok alanda, ülkenin zirve şirketlerini bünyesinde barındıran bir şehir Konya.
Aksaray’a doğru genişleyen sanayi alanlarını baz aldığınızda göreceksiniz ki, Konya’da iyi yapılan şey sadece etliekmek değil.
En çok talaşlı üretim yapan şehirlerden biri olan bu memleket, aynı zamanda TÜİK verilerine göre en çok patent başvurusu yapan şehirlerden biri.
Uzatmayayım… Buraya kadar her şey çok iyi!
Ama bir de, aslında çok kötü bir işi çok iyi yapan bir kitle var ne hikmetse.
Kimden güç alırlar, kimden cesaret bulurlar bilinmez ama genişleyen sanayide onlar da dükkân sayılarını artırıyor.
Yani o işini çok iyi icra eden, talaşlı üretim yapan üreticilerin iş yerlerine sahip olarak büyüyen bir zümre var.
Üretimin zerresinde olmayan ama üretim yapanların kazancından daha çok kazanan bu zümrenin tek vasfı, mülk sahibi olmaları…
Yüzlerce işçiye alın terinin karşılığında rızık vesilesi olan; üretirken birçok riski göze alan sanayiciler, ne yazık ki yüksek kiraların altında eziliyor.
Bu da birikimlerini yeniden üretime yatırmaktan imtina etmelerine yol açıyor.
“İyi de kardeşim, böyle bir konuyu anlatmak için etliekmek ne alaka?” diyenleriniz olacaktır.
Yemenin, gezmenin ve içmenin yeni dünya düzeninde meşhur edilmeye çalışıldığı bir ortamda, insanların Konya denildiğinde sadece etliekmek, Mevlana ve Meram Bağları’nı düşünmesini sağlayan kapitalist sistemi bilmenizi istedim.
Çünkü yemenin, gezmenin ve tüketmenin mahkûmu edilmeye çalışıldığımız bir dünyada üretenlerin azaldığını, tüketenlerin çoğaldığını görmezsek; gezecek, tüketecek bir Konya da kalmayacak.
“Doğru ve dürüst tüccar, sıddıklarla ve şehitlerle beraberdir.” diyen Peygamberimizi kendine örnek almış çok sayıda sanayici var bu şehirde ve onların korunması gerekiyor.
Elbette içlerinde emekçinin hakkına göz diken, “kan emici” dediğimiz tipler de olabilir; ancak bunlar, düzgün insanların şahsiyetini gölgelememeli.
Türkiye’de birçok şeyi iyi yapan Konya’nın, en iyi yaptığı şeylerden biri üretimdir.
Üreticiler, tek vasfı mülk sahibi olmak olan; emeğin, alın terinin ve ticari riskin yanından bile geçmeyen insanların insafına bırakılmamalıdır.
Son söz olarak…
Kapitalizm zengin olmak değildir; zenginliğini müstekbirlik ederek kullanmaktır.
Kapitalin kölesi olmuş ve bu kölelik uğruna üreticinin kanını emenlerin şerrinden Rabbim korusun bu şehri.