Osman Avcı

Teşhir mi, özgürlük mü?

Osman Avcı

Türkiye’de son günlerde giyim kuşam üzerinden yürüyen tartışmalar, yalnızca “kıyafet tercihi” meselesi olmaktan çıktı, adeta toplumun değerlerini sınayan bir tartışmaya dönüştü. Sınav salonuna pijamayla giren öğrenci örneğinden, muayeneye uygunsuz kıyafetle gelen hasta olayına kadar farklı gündemler, kamuoyunda büyük yankı buluyor. Son olarak bir doktorun hastasını kıyafeti nedeniyle muayene etmediği iddiası, konuyu yeniden alevlendirdi.

Burada karşımıza çıkan temel soru şu; Kimin ne giyeceğine kim karar verecek?

Türkiye gibi halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede, insanların önemli bir kısmı giyim tercihlerinde dini referanslara dayanıyor. Ancak inançsız ya da seküler bir birey için ölçü nedir? Bu soruya cevap ararken meseleyi sadece “Din – özgürlük” ikilemine hapsetmek, konuyu yüzeysel kılmaktan başka bir işe yaramaz.

Ne yazık ki bizde her tartışma kısa sürede iki zıt kutba sıkışıyor. Bir taraf ne olursa olsun savunuyor, diğer taraf aynı inatla reddediyor. Böylece aklıselim tartışma zemini ortadan kalkıyor. Oysa meseleye biraz dışarıdan, evrensel ölçütlerle bakmak gerekiyor.

Dini olarak Müslüman olmayan ülkelerde bile giyim kuşamın sınırsız bir özgürlük alanı olmadığını görüyoruz.
İtalya: Sorrento’da 2022’den bu yana şehir merkezinde bikini ya da şortla dolaşmak yasak. Ceza 500 euroya kadar çıkabiliyor. Roma’da da Colosseum çevresinde aşırı açık kıyafet hoş karşılanmıyor.
İspanya: Barselona, 2011’den beri sokakta mayo ile gezmeyi yasakladı. İhlal edenler 300 euro ceza ödüyor. Aynı kural Palma de Mallorca gibi sahil kentlerinde de geçerli.
Hırvatistan: Dubrovnik’in tarihi merkezinde mayo ya da bikiniyle dolaşmanın cezası 150 euro.
Malta: Kiliselerin yoğun olduğu bölgelerde plaj kıyafetleriyle dolaşmak yasak. Burada gerekçe yalnızca toplumsal düzen değil, dini hassasiyetler de.

Bu örnekler şunu gösteriyor: Konu sadece dini değil, aynı zamanda toplumsal düzen, kültürel değerler ve kamusal alanın saygınlığı ile ilgili. Avrupa’da bile özgürlük sınırsız değil; toplumsal yaşamın sınırlarını gözetiyor.

TÜRKİYE'DEKİ TARTIŞMAYA DAİR!

Dolayısıyla Türkiye’deki tartışmayı “Özgürlük mü, dayatma mı?” ikilemine sıkıştırmak yanıltıcı olur. Asıl mesele, bireylerin özgürlüklerini yaşarken ortak yaşam düzenini gözetip, gözetmediğidir. Bir başkasının hakkını ihlal etmeyen, toplumsal huzuru bozmayan kıyafet, özgürlük alanına girer. Ancak kamusal alanı teşhirci bir tavra dönüştüren her yaklaşım, doğal olarak eleştiriye ve sınırlamaya açık hale gelir.

Sonuçta mesele, özgürlük ile teşhir arasındaki ince çizgiyi fark etmekte yatıyor. Bu çizgi, yalnızca dini değil; erdem, toplumsal hassasiyet ve ortak yaşam kültürüyle de ilgilidir.

Son olarak her yazımın sonunda ilke edindiğim şeyi unutmadan;

“Ey rabbim! Dileseydin onları ve beni daha önce helâk ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk edecek misin?" Araf 155.

Yazarın Diğer Yazıları