Türkiye'de siyasetin yarını
Osman Avcı
Süleyman Demirel’in meşhur bir sözü vardır, hepiniz hatırlarsınız:
“Dün dündür, bugün bugündür.”
Siyasette dün bir araya gelmesi imkânsız görünen insanlar bugün aynı masada oturabilir. Yarın ise bugünkü dostlar birbirine rakip olabilir.
Altılı Masa birleşenlerini hatırlayalım… Seçimlerden önce biri çıkıp bu partilerin bir araya geleceğini söylese, çoğumuz “Hadi oradan, öyle bir şey olmaz!” derdik. Ama öyle olmadı; birbirine benzemeyen altı siyasi partiyi aynı masa etrafında gördük.
Bugün ise o altı partinin temsilcileri, Meclis grup toplantılarında birbirlerine göndermeli çıkışlar yaparak gündem oluşturuyor.
Yıllar önce, Devlet Bahçeli’nin meydanlarda Cumhurbaşkanı’na “ip” atarak konuştuğu günleri de hatırlıyoruz. O günlerde birbirine karşıt görünen bu iki isim, bugün aynı ittifakın paydaşları konumunda.
“HDP ile müzakere edilmez” denilen dönemlerden geçtik. Bugünse yeni bir sürecin konuşuluyor olması, bazılarına tuhaf gelebiliyor. Oysa Türk siyasetinin geçmişine baktığımızda, politikanın bu tür dönüşümleri sık sık yaşattığını görüyoruz.
Bir adım geriye çekilip olup bitenleri soğukkanlılıkla izlediğimizde, Türkiye’de siyasetin çoğu zaman günün çıkarları üzerine kurulu olduğunu fark etmek zor değil.
Hiç unutmam, 1996 seçimlerinde “İslamcı” söylemlerle seçimlere giren Refah Partisi’nde Oya Akgöneç adında bir hanımefendi vardı. Kalpleri Allah bilir, ama o dönemki görüntüsü itibarıyla “şeran” uygun bulunmamıştı. Bunu dile getirdiğimizde bazı dostlarımız, “Maslahata binaen bazen böyle şeyler olur.” demişti.
İşte o günlerde duyduğumuz bu yaklaşım, bugün de geçerli. Siyasi partiler, her dönemde günün maslahatına göre pozisyon alıyor.
Bugün “devletin bekası” diyerek bir araya gelenler, yarın “Siz devlet yönetmeyi bilmiyorsunuz!” diyerek birbirini suçlayabiliyor.
Türkiye’de siyaset, içinde bulunulan koşullara göre şekil alan; yarını öngörmeyi güçleştiren bir tutarsızlık içinde ilerliyor.
Bakalım yarınlar ne getirecek…
Hep birlikte yaşayıp göreceğiz.