Başkent Üniversitesi'nin Konya'ya yaptığı yatırımlar
Prof. Dr. Abdurrahman KUTLU (Selçuk Üniversitesi Eski Rektörü)
Başkent Üniversitesi (BÜ) 1993 yılında Sayın Prof. Dr. Mehmet Haberal tarafından kurulmuştur ve bugün çok yönlü özellikleri ile ülkemizin güzide üniversiteleri arasında yer almaktadır.
Ülkemizde bünyesinde ilk tıp fakültesini kuran vakıf üniversitesidir. Üniversiteler arasında en büyük kütüphaneye sahip olan ve kuruluşundan itibaren kalite uygulamasını bütün birimlerinde bilimsel esaslarda uygulayan ve her geçen gün daha da geliştirerek uygulamaya devam eden bir üniversitedir.
Birçok uluslararası ödülün sahibi olan ve birçok devlet Başkanından ödüller almış olan Sayın Prof. Dr. Mehmet Haberal dünyaca tanınan bir bilim insanı, hekim olmasının yanında başarılı bir müteşebbistir aynı zamanda.
Sayın Haberal’ın kurduğu sağlık tesislerinde ve açtığı okullarda çok para kazanması gibi bir derdi yoktur. Onun derdi, hastaların iyi şartlarda, iyi tedavi edilmesi ve öğrencilerin her alanda iyi yetişmesidir. Her zaman etrafındakilere “biz hizmete talibiz” demiştir.
Sayın Haberal Hocanın akademik yıllarının başlangıcı, Prof. Dr. İhsan Doğramacı’ın kurduğu Hacettepe Tıp Hastanesinde geçmiştir. Sayın Doğramacı Haberal Hoca’yı özellikle organ nakli konusunda teşvik etmiş, Haberal da 1975’de ilk böbrek naklini yaparak, ülkemizde organ naklini başlatmıştır.
Sayın Haberal’ı, bir üniversite kurma konusunda cesaretlendiren ve üniversitenin adının Başkent Üniversitesi olmasını tavsiye eden de Sayın İhsan Doğramacı’dır. Doğramacı Hoca, Haberal Hocanın başarıları ile her zaman gurur duymuştur.
Sayın Haberal Ankara merkezin dışında, BÜ’ne bağlı Adana’da, Konya’da, İstanbul’da, İzmir’de, Alanya’da, Uygulama ve Araştırma Merkezi statüsünde hastaneler kurmuştur. Bu hastanelerde görev yapan doktorlar, akademik eleman statüsündedirler ve her ünvanda eleman vardır.
Bir rektörler toplantısında Sayın Haberal bana, “Abdurrahman, ben Konya’da bir hastane açmayı düşünüyorum, rektörlükten sonra başına geçeceksen kesin kararımı vereceğim” dedi. Ben de “estağfurullah abi, biz olmasak bile iyi insanlar buluruz, siz hastaneyi açın” demiştim. Bu konuşmaları yaptığımız zaman rektörlük süremin bitmesine daha iki sene vardı. Kısmette rektörlük bittikten sonra, BÜ Tıp Fakültesi kadrosunda bir akademisyen ve Konya Başkent Hastanesinde yönetici olmak varmış.
Sayın Haberal, Okyanus Şirketlerinin sahibi Sayın Nusret Argun’dan Konya’da inşaatı devam eden bir hastaneyi satın aldı. Yağmur, kar, kış demeden inşaatı devam ettirdi, hastaneyi büyüttü. Her hafta Konya’ya gelip gitti, inşaat çalışmalarını yakından takip etti.
Hastane 3 Haziran 2003 tarihinde hizmete açıldı. Hastane açıldığı zaman sadece Konya’nın değil, bölgenin en modern hastanesi idi. Halk hastaneyi “Başkent Hastanesi” olarak adlandırdı.
Açılışa Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Hacettepe, Bilkent Üniversitelerinin ve YÖK’ün kurucusu Sayın Prof. Dr. İhsan Doğramacı katıldı.
Konya’da açılan bu hastanenin yatırım değeri o zaman 200 trilyon lirayı buluyordu. Hastane yatırımlarında bina % 25-30 seviyelerindedir, esas yatırım teknolojiye yapılmaktadır artık.
Günümüzde modern bir hastanede her türlü teşhis ve tedavi işlemleri teknolojik cihaz ve aletlerle yapılmaktadır. Bunun yanında hastane koridorlarının, hasta odalarının, yoğun bakım, yenidoğan ünitelerinin ve ameliyathanelerin ısıtılıp soğutulmaları hep ayrı ünitelerle, ayrı programlarla yürütülmektedir. Yoğun bakımların ve yenidoğan ünitelerinin ayrı özellikleri vardır.
BÜ, 2009 yılında hastanenin yanında Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulunu açtı. Bu okulda okuyan öğrenciler uygulamalarını hastanede yapmaktadır.
BÜ KONYA’DA DAHA ÇOK YATIRIM YAPMAK İSTİYORDU AMA…
Konya’da Tıp Fakültelerinde radyoterapi merkezleri kurulmadan önce, Konya ve çevresindeki kanser hastaları, radyoterapi (şua tedavisi) için Ankara, İstanbul, İzmir gibi şehirlere gitmek zorunda kalıyorlardı. Belki hiçbir yere gidemeyenler de vardı.
Haberal Hoca’ya Konya’da bir radyoterapi merkezine ihtiyaç olduğunu anlattım. Bu merkez sadece Konya’ya değil, komşu illere de hitap edecekti. Sayın Haberal hiç tereddüt etmeden “biz kuralım” dedi.
Bir radyoterapi merkezi kurup işletmek kolay bir iş değildir. Deneyimli uzman hekim, fizik mühendisi ve iyi yetişmiş yardımcı sağlık personeline ihtiyaç vardır. Radyoterapi merkezi geliri az, yatırımı pahalı, gideri fazla olan merkezdir. Buna yatırım denmez aslında, hizmet amaçlı kurulan bir merkez demek daha doğru olur. Özel sektör tarafından kurulup işletilen radyoterapi merkezlerinin olmaması bu sebeplerdendir.
Başka uygun bir yerin olmaması sebebiyle, Radyoterapi merkezinin hastanenin otopark alanında, yer altında kurulmasına karar verildi. Üzeri yine otopark olarak kullanılmaya devam edilecekti. Bu yatırım 7-8 milyon dolarlık bir yatırım olacaktı.
Otopark alanı konuta imarlıydı. Sağlık ve Eğitim tesisleri kurulması için imar değişikliği yapılması gerekiyordu. Bunun kolay olacağını düşündük. İstediğimiz değişiklik nihayet yüksek katlı bir bina için değil, yer altında kurulucak bir radyoterapi merkezi içindi.
İmar değişikliği talebimiz için Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Tahir Akyürek’i makamında ziyaaret ettim. Projeyi ayrıntıları ile anlattım. Sayın Başkan Akyürek’in projemizi çok olumlu bulup, Konya’mızın bir radyoterapi merkezine çok ihtiyacı var, hemen müracaatınızı yapın, en kısa sürede gerekli imar değişikliğini yapalım demesini beklerdim. Sayın Başkan öyle yapmadı, işi imar komisyonuna havale etti. İmar komisyonu başkanına gittim ve projemizi ona da anlattım. Sayın Başkan bana içinde “en kısa zamanda gerekli imar değişiklerini yaparız” cümlesi olmayan, uzun cümlelerle hiç hatırımda kalmayan bir şeyler anlattı. Neticede radyoterapi merkezi kurulamadı.
Bize, Milli Emlağın Selçuklu İlçesinde 500 Evler mevkiinin üst tarafında 720 dekar arsa/arazisini satışa çıkardığı, alıcı çıkmadığı, tekrar satışa çkarılacağı bilgisi geldi. O yöreyi bilen Selçuklu Belediyesinde görev yapan bir harita teknisyeni arkadaşı alarak satılacak yeri görmeye gittim. Teknisyen arkadaşın getirdiği paftalarla satılacak arazinin konumunu ayrıntılı olarak inceledik. O muhitte o zaman yapılaşma yoktu. Milli Emlağın arsasının etrafında şahısların elinde olan büyük parseller vardı. Milli Emlak arazisi büyütülmeye müsaitti. Yer, Konya’ya hakim bir konumdaydı. Büyüklüğünü de dikkate alarak (720 dekar), BÜ bu yerde, arsayı daha da büyüterek içinde fakülteleri, çeşitli meslek okulları, ilk ve ortaöğretim okulları, öğrenci yurtları, sosyal tesisleri olan bir eğitim kampüsü kurulabilir diye düşündüm.
Konya’ya geldiğinde arsayı Haberal Hocaya gösterdim. Haberal Hoca arsayı gördükten sonra “alalım” dedi. Biz arsayı satın almak için Milli Emlak Müdürlüğü’ne müracaat etme hazırlığı yaparken; o günlerde Hükümet, inşaatı uzun süren Mevlana Kültür Merkezi inşaatını tamamlaması için, milli emlağa ait bazı arsaları Büyükşehir Belediyesine verdi. Bizim almak istediğimiz arsa da verilen arsaların içinde yer aldı. Bizim alacağımız arsa bu şekilde Büyükşehir Belediyesine geçmiş oldu.
Arsayı BÜ’ne satması için Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Tahir Akyürek’i makamında ziyaret ettim. Bu arsada BÜ’nin kapsamlı bir eğitim kampüsü kurabileceğini anlattım. Başkan “satmayız” dedi. “Sayın Başkan, şartlı satın, bu Konya’nın çok yönlü yararına olacak güzel bir proje” dedim. Başkan Akyürek yine, “satmayız” dedi.
Bugün Konya milletvekili olan pek muhterem Tahir Akyürek Bey’in sağlık ve eğitim yatırımlarının Konya için ne kadar önemli olduğunu iyi bildiğine eminiz. Belediye Başkanlığından önce Meram-Akyokuş’ta geçirdiği ağır trafik kazasından sonra getirildiği Meram Tıp Fakültesinde gayet iyi bir şekilde tedavi edilmiş, sağlığına kavuşturulmuştu.
Sayın Başkan Akyürek, benim kendilerine getirdiğim, BÜ’nin iki projesinde öne düşüp, yol açsaydı; Sayın Prof. Dr. Mehmet Haberal’ı arayıp “Hocam size sattığımız arazide BÜ’nin bir eğitim kampüsü kurmasını istiyoruz, bu konuda bize düşen her konuda sizin yanınızdayız” deseydi, eğitim kampüs çalışmaları hemen başlar, şimdiye kadar da epeyce yol alınırdı. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bunu “biz hizmete talibiz” diyen “Sayın Haberal’ın, taşlı, verimsiz boş bir arazide, tankerle su taşıyarak kısa süre içinde Başkent Ormanını oluşturup, bu ormanın bir ucunda BÜ’ni kurmasından biliyoruz.
Kurulamayan radyoterapi merkezi eksikliği, sonradan her iki tıp fakültesinde kurulması ile giderilmiş olsa da; şehre çok yönlü katkılar sağlayacak, Konya’nın zenginliklerinden biri olacak, EĞİTİM KAMPÜSÜNÜN kurulamayışı ile önemli bir fırsat kaçırılmış oldu.
“Yatırımcılar, kapıya gelen Hızır (A.S) gibidirler. Tanırsan kazanırsın, tanıyamaz kapıdan çevirirsen, sonradan arasan da bulamazsın. Topluma karşı sorumlu makamlarda oturanların, kapıya gelen Hızır (A.S)’ı tanıma özelliklerinin olması gerekir.”
