Batının vazgeçmediği Şark Meselesi
Prof. Dr. Abdurrahman KUTLU (Selçuk Üniversitesi Eski Rektörü)
Şark Meselesi; Batılı Devletlerin Türklerin Avrupa’da ilerleyişlerini durdurmak, ardında da onları geldikleri yere geri göndermek için izledikleri politikaların, geliştirdikleri projelerin adıdır.
Bu politikalar zamanla değişiklik göstermişse de, Türkleri önce Orta Avrupa’dan sonra Balkanlar’dan ve nihayet Anadolu’dan çıkarma başlıklarında netleştirmişlerdir.
“Şark Meselesi” terimi ilk defa 1815 Viyana Kongresinde Rus diplomatlar tarafından kullanılmış ve Batılı ülke diplomatlarınca kısa sürede benimsenmiş, Osmanlı Devletini ilgilendiren her meselede öne çıkarılmıştır.
Tarihçiler Şark Meselesi’ni Malazgirt Zaferi (1071) ile başlatmayı tercih ederler. Türkler Malazgirt Zaferinden sonra Viyana’ya kadar batıda ilerleyişini sürdürmüşlerdir. 2. Viyana kuşatmasının (1683) bozgunla neticelenmesi, Batının Şark Meselesi için de bir dönüm noktası olmuştur. Bu bozgun Batılı ülkeleri cesaretlendirmiş, Türkleri Avrupa’dan bir an önce çıkarmak için Osmanlı Devletine karşı, onları çeşitli projeler oluşturmaya ve uygulamaya yöneltmiştir.
İstanbul başta olmak üzere, Anadolu topraklarında Yunanlıların Bizansı diriltme hayalleri ( Megali İdea- Büyük Fikir ) bir anlamda kendi çaplarında Şark Meselesidir.
Viyana bozgunundan sonra Osmanlı orduları neredeyse önemli hiçbir savaşı kazanamaz olmuş, devlet Avrupa’da geri çekilme dönemine girmiştir. Geri çekilme Mustafa Kemal Atatürk komutasında yürütülen Sakarya Meydan Muharebesi’ne (1922 ) kadar sürmüştür.
20.yyılın ilk çeyreğinde Osmanlı Devleti iç karışıklar yanında Yemen İsyanları, Trablusgarp Savaşları, Balkan Savaşları ile çok yıpratılmıştır. Arkasından gelen 1.Dünya Savaşında Türk askeri birçok cephede çarpışmak mecburiyetinde kaldı. Bir teslimiyet Antlaşması niteliğinde olan Mondros Ateşkes Anlaşmasında (30 Ekim 1918) savaşın galipleri Osmanlı topraklarında istediği yerleri işgal etme hakkı elde etti.
Büyük Savaşının galiplerinin Damat Ferit Paşa Hükümeti ve Sultan Vahdettin’in arasında yapılan Sevr Antlaşması (10 Ağustos 1920) ile, Batı Şark Meselesini bitirdiğini zannetti. Bu antlaşma ile doğuda bir Ermeni devleti kurulacak, Güneydoğuda bir Kürt devletinin kurulmasının ön hazırlıkları yapılacak, başta İstanbul olmak üzere Anadolu ve Trakya toprakları İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ve Yunanlılar arasında paylaşılacak, Türklere İç Anadolu ve Karadeniz Bölgesinde üç-beş vilayet bırakılacaktı.
Mustafa Kemal Atatürk 19 Mayıs 1919’da Samsun’dan yola çıkıp ülkeyi işgalden kurtarmasaydı, bugün Türkler Anadolu’da yoktu. Malazgirt Zaferi ile başlayan, dokuz asıra yaklaşan Şark Meselesi bu şekilde sona ermiş olacaktı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde Türklerin Anadolu’da yeni bir devlet kurması, mazlum milletlerde seviçle karşılanırken, önde gelen Batılı ülkelerde şaşkınlık yarattı. Anadolu’da yeni bir Türk Devletinin kurulması, Batının Şark Meselesinin bitmediğini göstermesi yanında, meseleyi başka boyutlara taşıdı. Şark Meselesi’nde önceden Osmanlı Devletini hedef seçenler, yeni durumda Türkiye Cumhuriyeti’ni hedefe koydular. Bugün ülke olarak karşı karşıya bulunduğumuz meseleleri bu yönden değerlendirmekte fayda vardır.
Oyuna dahil olan Amerika’nın ve müttefiklerinin Türkiye’nin gelişmesini önlemek, Bölgede etkin bir devlet olmasını engellemek ve Sevr’i gerçekleştirmek için, Türkiye’ye karşı karşı kullandığı enstrümanlardan biri PKK terör örgütü olmuştur. Bu terör örgütü Türk, Kürt, kadın, öğretmen , çocuk demeden öldürmüş, devletle 40 yıl asimetrik savaş yapmıştır.
Ülkemizdeki Kürt vatandaşlarımızın büyük çoğunluğunun temsilcisi olamamış PKK terör örgütü şimdi kendini feshettiğini açıkladı. Bu fesihle ilgili Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan yaptığı ilk açıklamasında “Terörsüz Türkiye hedefimize engelleri aşarak, önyargıları kırarak, fitne ve nifak tuzaklarını bozarak, emin adımlarla yürüyoruz. Terörsüz Türkiye sürecinde bugün kritik bir eşiği daha açtık. Terör örgütü kendini fesih etme ve silahları teslim etme kararı aldığını açıkladı. Alınan kararı ülkemizin güvenliğinin milletimizin ebedi kardeşliğinin perçinlenmesi adına önemli buluyoruz. Bu açıklamayı örgütün tüm uzantılarını da kapsayan bir karar olarak değerlendiriyoruz “ dedi.
Sürecin başlatıcısı MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, PKK'nın kendini feshetmesinin ardından yaptığı ilk açıklamada "Türk ile Kürt ezelden ebede bir ve beraberdir. Bugün kazanan barış ve kardeşliktir. Bugün kazanan siyaset ve demokrasidir. Bugün kazanan doğudan batıya, güneyden kuzeye Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti, hatta mücavir coğrafyalardaki dost ve kardeş halklardır." dedi.
Şimdi PKK’nın ve uzantılarının samimi davranıp davranmayacakları merak ediliyor ve gelişmeler Hükümet tarafından yakından takip ediliyor.
Hassas ve önemli bir süreçten geçtiğimiz bu günlerde iktidarı ile muhalefeti ile Meclis çatısı altında her şeyin tartışılıp, karara bağlanacağını tahmin ediyoruz. Bu süreçte mecliste bulunan milletvekillerinin ve partilerinin tarihin kayıtlara iyi geçmek isteyeceklerine ve milletimiz tarafından hayırla anılmayı isteyeceklerine şüphe yok. Bu zor görevde milletvekilleri de, partileri de sadece halkın değil, tarihin önünde de sınava girmiş olacaklardır.
Akan kanın durması için yola çıkılan ve terörsüz Türkiye amacı ile başlatılan sürecin ülkemiz için hayırlı olmasını dileriz. Alınan kararların milletimizin büyük çoğunluğunda memnuniyet yaratacak kararlar olması en samimi temennimizdir.