Prof. Dr. Abdurrahman KUTLU            (Selçuk Üniversitesi Eski Rektörü)

FEODAL YAPININ DEMOKRATİKLEŞMESİ

Prof. Dr. Abdurrahman KUTLU (Selçuk Üniversitesi Eski Rektörü)

PKK terör örgütü, Sevr’i unutmayan ve Sevr’den vazgeçmeyen emperyal güçler tarafından, sözde haksızlığa uğrayan Kürt halkının haklarını koruma iddiası ile oluşturulmuştur.

Şurası tarihi bir gerçektir ki, ne Osmanlı ne Cumhuriyet dönemlerinde Kürt halkına ayrımcılık yapılarak, onlara herhangi bir haksızlık, bir zulüm yapılmamıştır. Hatta Osmanlı’nın bazı dönemlerinde Kürt’lere ayrıcalıklar tanınmıştır.

Hep dile getirilen 12 Eylül darbesi dönemindeki insan haklarına aykırı uygulamalar, sadece Kürt vatandaşlara uygulanmamış, Türk vatandaşlara da uygulanmıştır. 

Atatürk’ü iyi bildiklerini iddia eden 12 Eylül Generalleri, gerçekten Büyük Atatürk’ü iyi tanımış olsalardı, O’nun başlangıçta söylediği “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” diyerek hiç kimsenin seceresine bakmadan, herkesi eşit vatandaş yapmasının, herkesi kucaklamasının derin manasını iyi anlarlardı.

Terörist başı Öcalan ve ekibi, kendi ifadeleri ile Markist-Leninist ideoloji esasında  ezilen Kürt halkının hakkını savunma iddiası ile, Kürt halkının büyük çoğunluğu tarafından hiçbir zaman benimsenmeyen,  devletle 50 yıl düzensiz savaş yürütmüştür. 

Halbuki Kürt halkına esas haksızlığı yapan, Kürt halkını ezen Türkiye Cumhuriyeti Devleti değil, yüzyıllardan beri Doğu ve Güneydoğu’da hakim olan FEODAL YAPI’dır. 

Feodal yapı her yönüyle insan haklarına aykırı, insanların haklarını, hukuklarını dikkate almayan bir yapıdır.

Ağalık, Şeyhlik, Seyyidlik, Aşiret Reisliği gibi kavramlar içinde, gelenek halinde yüzyıllarca yürüyen feodal sistemle ilgili Yaşar Kemal gibi birçok yazar eserler vermiş, Züğürt Ağa gibi bir çok filimler çevrilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri doğu, batı, güney, kuzey ayırımı yapmadan, ülkenin her yerine hizmet götürmeye çalışmışlardır. Bunun aksini söyleyen olursa, ihmal edilmiş topraklarda, sıkıntılar ve yokluklar içinde kurulan bu devlete büyük haksızlık etmiş olur. Bunları söyleyenler çoğunlukla devlete karşı husumet içinde olanlardır. 

1965 yılında Adalet Partisi tek başına iktidara geldiği zaman Başbakan Demirel’in en önemli sloganlarından biri “Batıda ne varsa, doğuda da o olacak” söylemi idi.

19. yüzyıl başlarından itibaren doğunun feodal yapısı ile ilgilenmeye başlayan Batı ülkeleri bu bölgeden ilgilerini hiç kesmemişler, Kürt halkını çeşitli projeleri için kullanmışlardır. Etnik ayırımcılık zemininde birçok isyanlar çıkartmışlardır.  Milli Mücadele yıllarında çıkan Koçgiri İsyanı, Cumhuriyet kurulduktan sonra Musul görüşmeleri devam ederken çıkan Şeyh Said İsyanı, Hatay alınmaya çalışılırken çıkan Dersim İsyanı bunlardandır. 

Kürt halkının büyük çoğunluğunda karşılık bulmayan PKK, emperyal güçlerin Kürt halkı üzerinde  bölgesel olarak oynadığı çok yönlü günümüzdeki oyunudur.

Şimdi Cumhur İttifakının Terörsüz Türkiye, DEM Partinin Demokratikleşme Süreci diye adlandırdığı günlerdeyiz. 

DEM Parti sözcüleri her konuşmalarında, “PKK silah bıraktı, artık sıra sizde” der gibi hükümetten demokratikleşme adımlarının atılmasını beklediklerini söylüyorlar. 

DEM Parti, hükümetten demokratikleşme adımlarını beklerken, kendileri de doğuda ve güneydoğuda halen etkili olan, bütün ihtişamı ile ayakta duran ve Kürt halkını her yönden etkisi altında tutan feodal yapının demokratikleşmesini istemeli ve o süreci başlatmaları gerekir.

Feodal yapının demokratikleşmesini istemek, içinde bulunulan süreçte DEM Parti için bir samimiyet testi olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları