Prof. Dr. Abdurrahman KUTLU            (Selçuk Üniversitesi Eski Rektörü)

MENEMEN VE KERBELA OLAYLARININ BENZERLİKLERİ

Prof. Dr. Abdurrahman KUTLU (Selçuk Üniversitesi Eski Rektörü)

Aralarında 13 asıra yakın bir zaman olan MENEMEN ve KERBELA olaylarının dikkat çekici benzerlikleri vardır.  

Her iki elim hadisede de inanç, saygı, edep, vefa, kadirbilirlik gibi insani değerler yerle bir edilmiş, insanlıktan eser bırakılmamıştır. 

Geride unutulmayacak acılar bırakmış olan, birer kara leke olarak tarihe geçen bu iki hadisede de; zamanın siyasi özelliklerinin yanı sıra, o zamanki toplumların  sosyal ve kültürel  yapılarına  dair önemli ip uçları bulunmaktadır.

Yedek Subay Öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın, kendisini “Mehdi” ilan eden Giritli Şeyh Mehmet tarafından başlatılan irticai isyanla, 23 Aralık 1930’da şehit edilmesi Cumhuriyet tarihimize kara bir leke olarak geçmiştir.

Cumhuriyetin yeniliklerine karşı başlatılan irticai bir ayaklanma olan Menemen (Kubilay) olayının, üç yıl (1919-1922) Yunan işgalinde kalan Menemen’de olması ve kendisini işgalden kurtaran Türk ordusunun bir subayına karşı işlenen akıl almaz cinayet hayret verici ve düşündürücüdür.

Menemen halkının bu menfur cinayete engel olma yerine, seyirci kalması, alkışlayanların ve isyana katılanların olması hadiseyi daha vahim hale getirmiş, Menemen tarihine kara bir leke sürülmüştür. 

Şehit Kubilay olayı Menemen halkının yüzyıllarca mahcup olacağı bir hadise olmuştur.

İsyana katılanlardan birinin attığı kurşunla yaralanan Kubilay’ın başı şeyh Mehmet tarafından gövdesinden ayrılmış, yeşil bir bayrak direğine bağlanarak, Menemen sokaklarında dolaştırılmıştır.

İslamın başlangıç yıllarında Peygamber Efendimize karşı yapılan savaşlarda müşrik ordularının komutanı  Ebu Süfyan’ın oğlu Muaviye halifeliği hile ile ele geçirmiş, Emevi Devletini kurmuş ve halifeliği babadan oğula geçen saltanat haline dönüştürmüştür. 

Muaviye’den sonra yerine geçen oğlu Yezit;  kendisine biat etmeyen Peygamber Efendimizin torunu, Hz. Ali’nin küçük oğlu Hz. Hüseyin’i aile fertlerinden ve kafilesinde bulunanlardan 73 kişiyi, 680 yılında, Muharrem ayının 10.gününde, Kerbela’da gönderdiği askerlerine acımasız bir şekilde katlettirmiş, sağ kalanları esir almıştı. Emevi Halifesi Yezit kendisine biat etmeyenlere karşı acımasız davranmış, Kabe’yi mancılıklarla yıktırmış, her şeyleri size helal diyerek Medine’yi üç gün askerlerine yağmalatmıştı. 

Halife Yezid’in askerleri Hz. Hüseyin’in gövdesinden ayırdıkları başını, verilen görevi yerine getirdiklerini göstermek ve ödüllerini bir an önce almak için Yezid’e götürmüşlerdir.

Hz. Hüseyin’in Kerbela’da şehit edilmesi, islam dünyasında bir kırılma yaratmış, bu vahim olay, aradan 14 asır geçmesine rağmen bütün Müslümanlarca üzüntü ile anılmaktadır.

Menemen isyanı ve Kubilay’ın şehit edilmesi Türkiye genelinde infiale yol açmış, başta Gazi Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Türk milletini derin bir üzüntüye sevk etmiştir. Mustafa Kemal Paşa olaydan haberdar olunca devlet erkanı ile toplantılar yapmış, durumu değerlendirmiş ve alınması gereken tedbirleri belirlemiştir. 

Atatürk, Kubilay’ın şehit edilmesi sebebiyle Türk ordusuna bir taziye mesajı göndermiştir. Mesajında “Büyük ordunun kahraman genç subayı ve Cumhuriyetin ülkücü öğretmen topluluğunun kıymetli üyesi Kubilay’ın temiz kanı ile Cumhuriyet, hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır!” demiştir.

Korgeneral Mustafa Muğlalı Başkanlığında kurulan mahkeme isyana kalkışanların elebaşlarını ve katılanları belirlemiş gerekli cezaları vermiştir.

İşgal altındaki ülkemizde yeni bir devletin kurulmasını istemeyen, işgalciler eliyle çeşitli yollardan Milli Mücadele yıllarından itibaren ve Cumhuriyet kurulduktan sonra birçok isyan çıkarılmış, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kısa ömürlü olması için ellerindeki bütün imkanları kullanmışlardır. 

20. Yüzyılda doğuda çeşitli bahanelerle 20’ye yakın çıkarılan Kürt isyanının hepsinde emperyalistlerin eli vardır ve hepsi de 1919 ile 1938 yılları arasında çıkarılmıştır.

Atatürk’e suikast girişimleri, Kubilay olayı işgalcilerin, diğer olaylarda olduğu gibi, yeni kurulan devleti oyalamak, gelişimini engellemek amacı ile ortaya konmuştur. 

Türkiye’ye yönelik olumsuz projeler geliştirenler 1978 yılında Abdullah Öcalan’a PKK terör örgütünü kurdurarak, Türkiye’nin başına musallat etmişlerdir. 

Kürt halkını temsil etmeyen PKK 40 yıl Türk, Kürt, kadın, çocuk demeden 40-50 bin vatandaşımızı, askerimizi, polisimizi şehit etmiştir.

Devlet 2013 yılında, PKK terör örgütünü tasviye etmeye çalışmışsa da, terör örgütü devletin iyi niyetini süistimal etmiş, hendekler, tüneller kazarak, şehirlerde devlete savaş açmıştır.

Şimdi Terörsüz Türkiye Süreci ile devlet terör örgütü PKK’yı bir kere daha tasviye etmeye niyetlenmiştir. Bu sürecin içinde PKK’nın Suriye uzantıları da yer almaktadır.

Milletimiz açısından sürecin birçok hassas yönleri vardır. Hassas yönlerin başında 40 yıl devletle düzensiz savaş yürüten, Kürt halkının büyük çoğunluğunu temsil etmeyen PKK’nın kurucusunun muhatap alınıp, Kürt halkının temsilcisiymiş gibi görüşmelerde yer alması gelmektedir.

Sürecin bütün vatandaşlarımızı, özellikle şehit ailerini, gazilerimizi memnun edecek şekilde TBMM çatısı altında, şeffaflık içinde yürütülmesini dileriz. 

Sürecin süresi, terör örgütü kurucusunun, üst yönetim kadrosunun ve siyasi temsilcilerinin milletimizin hassasiyetlerini göz önüne alarak, ülkemizin bölünmez bütünlüğüne halel getirmeden taleplerinde dikkatli olmalarına  bağlıdır. 

Yazarın Diğer Yazıları