Prof. Dr. Abdurrahman KUTLU            (Selçuk Üniversitesi Eski Rektörü)

Namus Cephesi

Prof. Dr. Abdurrahman KUTLU (Selçuk Üniversitesi Eski Rektörü)

Birinci Dünya Savaşından mağlup çıkan Osmanlı Devleti ile galip devletlerin yaptığı teslimiyet tarzındaki Mondros Ateşkes Anlaşması ile (30 Ekim 1918), “ülkede gerekli gördükleri yerleri işgal etme hakkı” elde eden galip devletler çok geçmeden İstanbul ve İzmir başta olmak üzere ülkenin her yerinde işgallere başlamışlardı.

Saltanatın ve Hükümetlerinin seyirci kaldığı bu işgallere karşı, Namus Cephesi, hiçbir yerden emir gelmeden kendiliğinden harekete geçmiş, ülkenin her yerinde teşkilatlanarak işgalcileri kendi güç ve imkanları ile bölgelerinden, şehirlerinden kovma çabasına girişmişlerdir.

Namus Cephesi; Türk Milletinin özünde her zaman var olan, fakat ancak gerektiği zamanda ortaya çıkan yüksek bir karakter ifadesidir. 

Namus Cephesi tavrı, kişisel bir meseleden öte, vatanın bütünlüğüne karşı yapılan saldırılar başta olmak üzere milli meselelerde, toplumumuzun birlik içinde yaptığı bir korunma ve savunma refleksidir.

Atatürk, “Samsun’a çıktığım zaman elimde hiçbir kuvvet yoktu, sadece Türk Milletinin yüksek karakterine ve ferasetine güveniyordum” der

Atatürk’ün Bağımsızlık Mücadelesindeki başarısı; işgalcilere karşı milleti topyekûn ayağa kaldırarak, Trakya’da ve Anadolu’da çeşitli adlarla kurulan teşkilatları, Kuvayı Milliye Güçlerini bir çatı altında toplaması ve milletin özünde olan Namus Cephesini harekete geçirip harlatması ile olmuştur.

Atatürk 27 Ocak 1923 tarihinde İzmir Hükümet Konağında yaptığı konuşmada: “Efendiler! Namus Cephesi hiç bir zaman yıkılmaz, yenilemez. Bundan dolayı o cephe yıkılmamış, mağlup edilmemiştir” demiştir.

Milletin özünde olan Namus Cephesini aşındırmadan, korunup daha da geliştirmek devletin önemli görevleri arasındadır. 

Çünkü Namus Cephesi her zaman lazım olacak bir özelliktir. Bunun da esası, toplumun refah seviyesini yükseltirken, her alanda herkese eşit davranıldığı, herkese eşit muamele edildiği, herkesin hakkının hukukunun korunduğu güveninin oluşturulması ile olur.

Toplumda gelir dengesinin ileri derece bozulması, giderek fakirin daha fakir, zenginin daha zengin olması, devlet kadrolarına eleman alımlarında kayırmacılığın hakim olduğu düşüncesinin yaygınlığı, toplumda devlet kurumları tasarruf tedbirlerine riayet etmezken, bütçe açıkları için sürekli vergilerin artırıldığı intibasının oluşması, gençlerde  gelecek kaygısının oluşması gibi hadiseler, toplumun devlete güvenini sarsacağı gibi insanlarda da Namus Cephesi anlayışını  aşındırır, köreltir. 

Yazarın Diğer Yazıları