Prof. Dr. Abdurrahman KUTLU            (Selçuk Üniversitesi Eski Rektörü)

Sahtecilik Ve Haksızlık Beka Meselemiz Haline Geldi!

Prof. Dr. Abdurrahman KUTLU (Selçuk Üniversitesi Eski Rektörü)

Sınav sorularının çalınması, mülakatlarda hakkı olanların girememesi iddiaları, hileli gıdalar derken şimdi de sahte diploma meselesi patlak verdi.

Geride bıraktığımız haftalarda “SAHTE DİPLOMA” konusu ülkenin en önemli gündemi oldu. Medyaya yansıyanlardan, ne kadarının doğru olduğunu bilemesek de, çeşiti yollardan elde edilmiş sahte diploma ile makam-mevki sahibi olanların tahmin edilenlerden fazla olduğu anlaşılıyor.

Her şeyin başı eğitim söyleminin yerini, her şeyin başı adalettir söylemi aldı. Hiç kimsenin farkında olmadan akıp giden adalet, şimdi herhesin ağzında.

Sınav sorularını çalarak ÖSYM’nin güvenilirliğini sarsan ilk Fetö olmuştu. Yazılı ve görsel medyaya yansıyan bilgilere göre; üniversitelerde sahte diploma ile akademik ünvan kazananlar, idari görevlere getirilenler göz önüne alınınca sahte diploma işinin yeni başlamadığı anlaşılıyor. 

Ülkemizin gündeminden hiç eksik olmayan ve arkası kesilecek gibi de görünmeyen, sahte diplomalar, mülakatlarda yapılan haksızlıklar, sınavlarda soruların çalınması, elektronik imza taklitleri gibi hadiseler sıradan olaylar değildir. Devlet kurumlarına güveni sarsan, ülkemizin geleceğini tehdit eden ciddi hadiselerdir. 

“Bunlar gerçek değildir”, savunması yerine “Şüyuu vukuundan beterdir” anlayışı ve hassayeti içinde devletimizde hak dağıtıcı ve hakkı gözetici sorumlu makamlarda oturanlar başta olmak üzere, igili kurumların bir an önce Türkiye’ye hiç yakışmayan bu manzaralara bir an önce “dur” demeleri gerekir.

New York Üniversitesi öğretim üyelerinden  eğitimci-araştırmacı  Prof. Dr. Selçuk Şirin  8 Ağustos 2025 tarihli Oksijen Gazetesinde yazdığı yazıda gidişatımızla ilgili ciddi uyarılarda bulunuyor:

“Bu yaz Türkiye’yi karış karış gezerken, gençlere umut aşılamak istiyorum ama liselere geçiş (LGS) ve diploma skandallarının gölgesinde verdiğim yanıtlar inandırıcılığını yitiriyor. Çünkü tam ortalık duruldu dediğimiz anda öncekinden daha tahripkar bir skandal ortaya çıkıyor. Bütün okulları başarılı bitirdiğini, yüksek lisans, doktora yaptığını başarılı bu perfonmasına rağmen başvurduğu hiçbir yere alınmadığını, şu anda umudunun tükendiğini söyleyen  bir genç bana “bana umutlu olmak için bir sebep söylermisiniz hocam” dedi. 

Bu soru bana ilk defa sorulmadı diyen Prof. Şirin, “bizden sonra gelen kuşaklar okumak istemeyecek, her yeni skandal biriktirdiğimiz umut kırıntılarını yerle yeksan ediyor” diyerek yetkilileri uyarıyor.

“Üniversite tercihlerinin devam ettiği bu haftalarda ortaya saçılan diploma skandalı umut kırıcı oldu” diye üzüntülerini belirten Prof. Şirin, OECD ülkeleri arasında “sizce ülkede insanlar başarılı olmak için neye ihtiyaç duyar?” sorusuna cevap seçenekleri arasında “çok çalışmak yeterlidir” diyenlerin en az olduğu ülke Türkiye olduğunu belirtiyor.

Ülkemizin geleceğini ilgilendiren üç somut konuya dikkat çeken Prof. Şirin, bunlardan birincisinin gençlerde kaybedilmiş bir gelecek hissi, ikincisi adaletsizlik ve liyakatsizlik, en tehikeli olarak belirttiği üçüncüsünü de: “Başarmak için çalışmaya gerek yok”, “Niye çalışayım hocam, doğru olanlar kaybediyor bu ülkede,” Gerçek diplomalılarla değil, sahte belgeli insanlarla yarışıyoruz artık” düşüncelerinin yaygınlaşması olarak belirtiyor.

Bu kötü gidişin çözümün eğitimden önce adaleti sağlamakta olduğunu belirten Prof. Şirin; “Bu çağda Türkiye gibi genç nüfusu hızla yaşlanan bir ülkede elimizde kalan son genç kuşağı; liyakatsizliğe, adaletsizliğe ve umut yoksunluğuna teslim etmek bu ülkenin geleceğini ateşe atmaktır.Eğitimde yaşanan her adaletsizlik sadece bireysel hayalleri değil, ülkenin kollektif geleceğini de yakar. Hak ettiği yeri bulamayan her genç, sofrada eksilen berekettir. Bu denklemi artık görelim. Bu yüzden çözüme eğitim politikaları ile değil, adaletin yeniden tesisi ile başlanmalıdır. Çünkü adalet yoksa eğitim tek başına bir şey yapamaz. Türkiye’nin iyi okulları ve eğitimcileri var ama bunlar tek başına çözüm değil. Gençlere umut vermek istiyorsak önce hak edene hakkını teslim eden, dürüst olanı cezalandırmayan, liyakati kutsayan adalet sistemini yeniden kurmak zorundayız. Başka türlüsü, bu ülkenin çocuklarını göz göre heba etmektir. Bunlar sadece kalkınma için değil, bağmsızlık için de gereklidir” diyor.

Araştırmacı-Yazar Bekir Ağırdır: “Sınav sorularının çalındığı, mülakatlarda liyakatin değil sadakatin arandığı, sahte diplomalarla yüksek makamlara giden yolu açtığı bir ülkede eğitimle, emekle, ahlakla başarılı olma giderek buharlaşıyor. Hergün başka bir başka skandalla uyanıyoruz. Yasal olanın değil, iktidara yakın olanın kazanabildiği, kuralsızlığa razı olmadan var olmanın neredeyse mümkün olmadığı bir düzene alışmamız bekleniyor. Giderek hayatımızdan “edep, terbiye, ayıp” çıkmış, “suç ve ceza” keyfileşmiş, dindar iddiaları baskın olduğu varsayılan bir iktidar döneminde “haram, helal, günah” kavramları bile hayatımızdan çıkarılmış. Üstelik bu çürümenin sergilenişindeki, normalleştirilmesindeki cüretkarlıklar korkutucu. Araştırmalarda “geleceğin Türkiye’sini” tanımlayan temel ve müşterek değerlerin neler olduğunu sorduğumuzda birinci sırada “adaletin” söylendiğini belirtiyor. (Oksijen, 8 Ağustos).   

Kainatın direği HAK’dır, Devletin dini ADALET’tir.  Okuma yazması olmayan rahmetli Münnevver nenem, çocukluğumuzda gerektiği zaman “hak deyince akan sular durur “diye bizi uyarırdı.          
 

Yazarın Diğer Yazıları