Sürecin hassas yönleri
Prof. Dr. Abdurrahman KUTLU (Selçuk Üniversitesi Eski Rektörü)
Terörsüz Türkiye Süreci hassas bir zeminde yürüyor. Gerginlikler, itirazlar olmuyor değil. Terörün bitmesini istemeyen yok. Şehit cenazelerinin gelmesini, şehit evlerine Türk bayrağının asılmasını kimse istemiyor artık.
İtirazlar sürecin yürütülüş şekline ve PKK’nın da, elebaşısının da güvenilir olmadığına.
Sürece itiraz edenler; devletle 50 yıl düzensiz savaş (baskınlar, vur kaç, tuzaklar vb.) yapan PKK niye muhatap alınıyor? Terör örgütü samimi ise silahları ile birlikte gelir, devlete teslim olur, devlet de hukuk ve insan hakları çerçevesinde gerekenleri yapar. Çok değil on yıl önce devlet bütün kurumları ile (açılım süreci) terörü bitirmeye niyetlenmiş iken, PKK ne yaptı? Şehirlerde dehlizler-tüneller kazarak, buraları patlayıcılarla doldurdu, dağdaki savaşını şehirlere taşımaya çalıştı, bu şehirlerde aylarca sokağa çıkma yasakları konarak, 750 asker, polis şehit verilerek çıkarılmıştı PKK diyorlar.
DEM Parti, PKK’yı bir terör örgütü olarak görmüyor. Baştan beri sürece Demokratikleşme Süreci diyor. DEM Partili milletvekilleri başta olmak üzere, sırtında yumurta küfesi olmayan bazıları, sürecin kısa sürede sonuçlanmasını istiyorlar. İş o kadar kolay ve basit değil.
Nihayet asker, polis, korucu demeden, kendine taraftar olmayan Türk, Kürt, kadın, çocuk, öğretmen demeden 40 bin kişiyi öldüren, bölgenin gelişimini engelleyen acımasız bir terör örgütü tasfiye edilmeye çalışılıyor.
Bizdeki sürecin; İngiltere’de IRA, İspanya’da ETA benzeri terör örgütlerinin tasviye süreçleri ile mukayese etmek son derecede yanlıştır. Bizde Kürt halkı sadece bir bölgede değil, ülkenin her yerindedirler ve her partiye oy veren, ülkenin birinci sınıf vatandaşlarıdır.
Ülkemizde, güya Kürt halkının haklarının savunmak için geliştirilmiş ve yıllarca emperyal güçler tarafından desteklenen, ancak Kürt halkının büyük çoğunluğu tarafından benimsenmemiş PKK’nın emperyal bir proje olduğu başlangıçtan beri bilinmektedir.
PKK projesi ile, Kürt halkı bahane edilerek Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin bizden koparılması amaçlanmıştır. Projenin derinliklerinde Fırat ve Dicle Nehirlerinin de içinde yer aldığı İsrail’in Vadedilmiş Topraklar ütopyası vardır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti hiçbir konuda kürt halkına ayrıcalıkçı ve kötü davranmamıştır. Devletin öyle bir politikası olmamıştır. Kürt halkına kötü davranan doğuda ve güneydoğuda yüzyıllardır devam edip gelen feodal yapıdır (ağalık, şeyhlik yapı).
PKK savaş açacaksa, feodal yapıya açmalıydı. Ancak proje emperyal bir proje olduğu için hedef Türkiye olmuştur.
Türkiye, Suriye, Irak ve İran topraklarında bulunan Kürt nüfusun en mutlu olduğu ülke Türkiye’dir. Türkiye Cumhuriyetinde Türk, Kürt ayırımı yoktur. Kamusal alanda, kültürel ve her türlü sosyal alanda iç içelik, birliktelik vardır. Düğünde, dernekte, camide, mezarlıkta beraber olan, akrabalık bağları ile kaynaşmış bu iki halkın, emperyalistlerin bütün uğraşmalarına rağmen ayrıştıramamalarının sebepleri bunlardır. Kürt vatandaşlarımızın meclis başta olmak üzere, ülkenin her yerinde belediye başkanlıklarında, belediye meclis üyeliklerinde görev almaları, ülkemizde siyasette de bir ayırımcılığın olmadığının en iyi göstergesidir.
Hafız Esad ve oğlu Başer Esad dönemlerinde Suriye’de bulunan Kürtlerin nüfus kayıtlarının bile olmadığı (adam hesabına alınmama), Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in Kuzey Irak Kürtlerine yakın geçmişte yaptıkları hafızalardadır.
Süreci başlatan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli süreçle ilgili, bazı kesimleri, kişileri uyarıcı nitelikte denebilecek ve sürecin esasları ile ilgili olarak, 21 Ekim grup konuşmasında özetle şöyle demiştir:
"Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Milletimiz bellidir, adı Türk milletidir. Devletimiz bellidir, Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Bilhassa anayasal vatandaşlık ezberiyle Türklüğü etnik yapıya indirgeyerek anayasadan tasfiye emeli olmayacak duaya amin demekten farksız bir avunmadır. Anayasanın 66.maddesiyle ilgili polemik yapmak, hava koklamak, zemin yoklamak, kara propagandaya girişmek abesle iştigaldir, sonu ve sonucu da hüsrandır.
Terör örgütü PKK lağvedilmiştir. İmralı sözünü tutmuştur. Bu çerçevede ayrı bir ulus devlet, federasyon, özerklik hatta kültüralist taleplerin olmadığını, terör örgütünün anlam yoksunu haline geldiğini, kendisini feshetmesi gerektiğinin İmralı tarafından ilan edilmesi çok mühim ve bağlayıcı bir açıklamadır. Şimdi sırayı örgütün tüm bileşenlerinin silahları yakması veya bırakması almıştır."
Ülkemizin meseleleri yok mu? Hem de çok. Ancak kimseye laf düşürmeden, emperyal niyetlere fırsat vermeden kendimiz konuşarak, tartışarak, araştırarak çözme kültürünü kazanmamız gerekir.
Büyük Atatürk “Yabancı bir ülkenin tavsiyesi ve yardımı ile, refaha kavuşan, başarıya ulaşan bir ülke yoktur” demiştir.
Terörsüz Türkiye Süreci’nin milletimizin her kesimini, her yönden memnun edecek şekilde sonuçlanmasını dileriz. Ancak bölgede güçlü ve etkili bir Türkiye istemeyen emperyalistlerin çeşitli projelerle Türkiye’yi rahat bırakmayacaklarının bilinmesi gerekir. Bunun da çaresi, içerde birlik beraberlik temelinde, her alanda gelişmiş, güçlü ve bölgesel ittifaklar içinde olan bir ülke olmaktır.