Prof. Dr. Abdurrahman KUTLU            (Selçuk Üniversitesi Eski Rektörü)

Yeni Anayasa Çalışmaları

Prof. Dr. Abdurrahman KUTLU (Selçuk Üniversitesi Eski Rektörü)

Anayasalar toplumların ortak mutabakat metinleridir.  

Anayasalar, hiç ayırım yapmadan milletin bütün fertlerinin hakkını hukukukunu koruyan, bütün kesimleri kucaklayan, bütün inançlara eşit mesafede olma özelliklerine sahiptir. 

İslamın ilk Anayasası kabul edilen, 14 asır önce Peygamber Efendimiz tarafından yapılan Medine Sözleşmesi bu özelliklere sahip olması ile hukuk tarihinde önemli bir yere sahiptir.

Peygamber Efendimiz Mekke’den Medine’ye hicret ettikleri zaman (622), Medine’de müslümanlar azınlıkta, Yahudiler ve müslüman olmayan Araplar (müşrikler) çoğunluğu teşkil ediyordu. Farklı inançtaki bu kesimler arasında çeşitli sebeplerden geçimsizlikler vardı, şehirde büyük bir kargaşa ve huzursuzluk hakimdi.

Peygamber Efendimiz bütün grupları bir araya getirerek Medine Sözleşmişi’ni yapmıştır. 14 asır önce yapılan bu sözleşmenin (Anayasa) insan hakları başta olmak üzere, farklı inançlara saygı, inanç hürriyeti, kişilerin hakları-hukukları konularında Müslüman, Müslüman olmayan ayırımı yapmadan bugünkü devlet yöneticilerine önemli mesajlar vermektedir.

Medine Sözleşmesi (Anayasası) yapılırken Anayasanın uygulamasının ve takibinin bütün grupların ittifakla Peygamber Efendimize verilmesinin en büyük sebebi, Müslüman olmayanlarca da Peygamber Efendimize duyulan GÜVEN olmuştur.   

Müslüman olmayanların çoğunlukta olduğu sözleşme görüşmelerinde, Peygamber Efendimiz, bir peygamber gibi değil, bir devlet başkanı gibi davranmış, her kesime verdiği güvenle İslam’ın yayılması kolaylaşmış ve ilk İslam Devleti’nin, Medine Devleti, kuruluşunun işaretlerini vermiştir.

Sayın Devlet Bahçeli’nin “Abdullah Öcalan PKK’yı feshetsin, gelsin Mecliste konuşsun, umut hakkını kullansın” diyerek başlattığı süreç, terörsüz Türkiye söylemleri ile devam etmektedir. Ülke olarak, PKK’nın silah bıraktığı, silahları yaktığı, her şeyin açıklığa kavuşmadığı, birtakım şüphelerin olduğu yoğun, önemli ve hassas günleri yaşıyoruz.

Bütün bu önemli konuların arasında siyasetin gündeminde bir de yeni bir Anayasa yapma var. Yeni Anayasa yapma düşüncesi ile, terörsüz Türkiye sürecinin ilişkisinin olup olmadığı, siyaset kurumu tarafından açıklanmasa da, sanki var gibi görünüyor.

CHP’li Belediye Başkanlarından bazılarının, cezaları kesinleşmese de tutuklu olduğu, DEM’li bazı Belediye Başkanlarından bazılarının PKK terör örgütü ile ilişkilerinin olduğu, terör örgütüne belediyenin kaynaklarını aktardıkları iddiaları ile görevlerinden alınıp yerlerine kayyumların atanması ile ortaya çıkan siyasi gerginliğin ve karşılıklı güvensizliğin olduğu ve en önemlisi de halkın önemli bir kısmının geçim sıkıntıları içinde olduğu bir ortamda, yeni bir Anayasa nasıl yapılacak? Yapılırsa da ne kadar sağlıklı olur?

Yeni bir Anayasa yapmak İçin Toplumun Sosyo-Psikolojisi nasıl olmalıdır?

Sorusuna Yapay Zekanın cevabı şöyle:

“Yeni bir anayasa yapma süreci, sadece hukuki ve siyasi bir mesele değildir; aynı zamanda toplumun genel sosyo-psikolojik durumunu da derinden etkiler ve ondan etkilenir. Başarılı ve kapsayıcı bir anayasa süreci için toplumda belirli sosyo-psikolojik koşulların mevcut olması büyük önem taşır.

İşte yeni bir anayasa yapmak için toplumun sosyo-psikolojisinin nasıl olması gerektiğine dair bazı önemli noktalar:

Güven ve Uzlaşma Kültürü

  • Karşılıklı Güven: Toplumun farklı kesimleri arasında, birbirlerinin niyetlerine ve süreçteki taahhütlerine dair temel bir güvenin olması gerekir. Bu, azınlıkların ve muhalif görüşlerin de sürece dahil edileceği ve haklarının korunacağına dair inancı içerir.

  • Uzlaşma Yeteneği: Farklı siyasi, ideolojik ve etnik grupların ortak zeminde buluşma ve uzlaşma iradesine sahip olması esastır. Bu, kişisel veya grup çıkarlarından ziyade, toplumun genel faydasını gözeten bir yaklaşımı gerektirir.

  • Empati ve Anlayış: Farklı yaşam deneyimlerine ve bakış açılarına sahip olanların birbirlerini anlama çabası içinde olması, kutuplaşmayı azaltarak ortak bir geleceğe dair vizyon oluşturmayı kolaylaştırır.

Katılımcılık ve Aidiyet Duygusu

  • Yüksek Katılımcılık İsteği: Anayasa yapım sürecine toplumun geniş kesimlerinin aktif olarak dahil olma isteği önemlidir. Bu, sadece siyasi elitlerin değil, sivil toplum kuruluşlarının, meslek odalarının, akademisyenlerin ve vatandaşların da sürece katkı sunma arzusunu kapsar.

  • Aidiyet Duygusu: Yeni anayasanın, tüm vatandaşların kendilerini içinde bulabileceği, "bizim anayasamız" diyebilecekleri bir metin olarak algılanması için güçlü bir aidiyet duygusunun oluşması gerekir. Bu, kapsayıcı bir dil ve yaklaşım benimsenmesini gerektirir.

  • Sahiplenme: Anayasanın sadece bir grup tarafından dayatılan bir metin olarak değil, toplumun ortak eseri olarak sahiplenilmesi, uygulanabilirliğini ve kalıcılığını artırır.

Demokrasiye Bağlılık ve Hukuk Devleti Anlayışı

  • Demokratik Değerlere Bağlılık: Toplumun temel demokratik değerlere (çoğulculuk, ifade özgürlüğü, insan hakları, hukukun üstünlüğü) derinlemesine bağlı olması, yeni anayasanın demokratik ilkeler üzerine inşa edilmesinin zeminini oluşturur.

  • Hukuk Devleti İlkesine İnanç: Hukukun herkes için eşit ve bağlayıcı olduğu, kurumların şeffaf ve hesap verebilir olması gerektiği inancı yaygın olmalıdır. Bu, keyfiliğin değil, hukukun üstünlüğünün esas alınacağı bir anayasa beklentisini güçlendirir.

  • Farklılıklara Saygı: Toplumun farklı inanç, yaşam tarzı ve düşüncelere hoşgörü ve saygıyla yaklaşması, anayasanın çoğulcu yapısını destekler.

Gelecek Odaklılık ve Değişim Algısı

  • Gelecek Nesilleri Düşünme: Anayasa yapım sürecinde sadece bugünün sorunlarına değil, gelecek nesillerin ihtiyaçlarına ve beklentilerine de odaklanılması önemlidir. Bu, uzun vadeli ve sürdürülebilir çözümler üretilmesini teşvik eder.

  • Değişime Açıklık: Toplumun, mevcut durumun eleştirel bir değerlendirmesini yapmaya ve gerekli durumlarda köklü değişiklikleri kabul etmeye açık olması gerekir. Statükoyu koruma eğiliminin baskın olmaması, yenilikçi ve çağdaş bir anayasa için zemin hazırlar.

  • Ortak Bir Vizyon: Toplumun, ülkenin geleceğine dair ortak bir vizyon etrafında kenetlenmesi, anayasanın bu vizyonu yansıtan bir çerçeve sunmasını sağlar.

Bu sosyo-psikolojik koşullar ne kadar güçlü olursa, yeni bir anayasa yapım süreci o kadar sağlıklı, kapsayıcı ve başarılı olacaktır. Bu süreçte iletişimin açık olması, şeffaflık ve adil temsilin sağlanması da toplumsal psikolojinin olumlu yönde gelişmesine katkıda bulunur.”

Yapay Zeka’nın bu değerlendirmesine itiraz eden olur mu bilemiyorum? 

Devletimizle 50 yıldır asimetrik savaş yapan, sadece asker-polis binlerce güvenlik güçlerimizi değil, yanında yer almayan çocuk, kadın demeden Kürt halkını da öldüren, bölgenin her türlü gelişimini engelleyen PKK terör örgütünün silah bırakması önemli bir hadisedir. Terörün bitmesini kim istemez?

PKK’nın silah bırakmasında, Kürt halkının çoğunluğunun ve bölge halkının yanında yer almamasının etkili olduğuna şüphe yok.

Yeni Anayasa çalışmalarında umarız; birliğimizi, dirliğimizi ve beraberliğimizi bozacak, uçurumun kenarından kurtardığımız topraklarda (ülkemiz) kurduğumuz devletin temel felsefine halel getirecek bazı adımlar atılmaz.

Bu önemli sürecin tarihi sorumluğu elbette, bugün parlemontada bulunan bütün siyasilerin olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları