Prof. Dr. Abdurrahman KUTLU            (Selçuk Üniversitesi Eski Rektörü)

ZAFERLER AYI

Prof. Dr. Abdurrahman KUTLU (Selçuk Üniversitesi Eski Rektörü)

Ağustos Ayı Türk Milletinin zaferler ayıdır.

Üzerinde yaşadığımız toprakların yurt edinmemizi sağlayan Malazgirt Zaferi (1071) ve bu toprakları elimizden alıp, Türk Milletini Anadolu’da yok etmeye çalışan birleşik güçlere karşı kazanılan zaferler bu ayda gerçekleşmiştir.

Üzerinde yaşadığımız topraklar bize iki Türk büyüğü komutan tarafından, iki defa hediye edilmiştir: 

İlki Büyük Selçuklu SULTAN’I ALPARSLAN tarafından, ikincisi de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK tarafından.

Sultan Alparslan ordusu ile, devletine ait bugünkü İran topraklarından gelerek Malazgirt’te Bizans ordusunu karşıladı. Tarihi kayıtlarda ordusundan 5-6 kat büyük olduğu belirtilen Bizans Ordusu’nu üstün savaş taktikleri ile yenmiş, ebedi yurdumuz olan Anadolu’nun kapılarını açmıştır.

Sultan Alparslan’ın bu büyük zaferinde, Bizans Ordusunda bulunan Hristiyan Türklerin saf değiştirip, soydaşlarının yanında yer almasının da büyük etkisi olmuştur.

Bu şekilde Malazgirt Savaşı sebebi ile Anadolu’ya gelen müslüman Türkler, SON TÜRKLER olarak adlandırılır.  

İLK TÜRKLER geçmişleri, Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasında binlerce sene öncesine dayanmaktadır. 12 bin yıllık tarihi geçmişi olan Göbekli Tepe (Urfa) buluntularına göre, yabancı bilim insanlarından “bu sizing” diyenler vardır.

Üzerinde yaşadığımız topraklar, adı bilinen, bilinmeyen binlerce, milyonlarca gazimiz ve şehidimizin bize mirasıdır. Her karışı şehit kanları ile sulanan kutsal vatan toprakları kimseye satılamaz, parçalanamaz ve böldürülemez. Her Türk insanının görevi, bu kutsal mirası tahrip etmeden genç kuşaklara devretmektir. Çünkü vatan toprakları sadece üzerinde yaşayanların değil, gelecek kuşaklarındır aynı zamanda.

Yokluklar, sıkıntılar içinde yürütülen Bağımsızlık Savaşlarında (Milli Mücadele dönemi) İnönü Savaşları, Sakarya Meydan Muharebesi ve 30 Ağustos Büyük Zaferi kazanılarak, arkasında birleşik güçler olan Yunan Ordusu, 9 Eylül 1922 günü İzmir’de denize dökülerek Batı Anadolu Yunan işgalinden kurtarılmıştı.

Milli Mücadele yılları her yönden milletimizin yokluklar içinde, var olma mücadelesini verdiği yıllardır.

Ankara yakınlarına kadar gelen Yunan ordusuna karşı tedbir olarak, meclisin Kayseri’ye taşınmasının bile gündeme geldiği günlerde, nihayet TBMM’de Mustafa Kemal Paşa’nın ordunun başına geniş yetkilerle geçmesi tek kurtuluş çaresi olarak görüldü. 

5 Ağustos 1921’de Meclis’te oy birliği ile “Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine Başkumandanlık Tevcihi Hakkında Kanun” kabul edildi.

Bu yasaya göre Mustafa Kemal Paşa, Meclis’in savaşa hazırlık ve savaşla ilgili tüm yetkilerini üç ay süreyle doğrudan kullanabilecekti. Yasanın kabul edilmesi üzerine Mustafa Kemal Paşa, düşmanın kesinlikle yenileceğini bildiren bir konuşma yaptı ve savaşın yönetimini ve sorumluluğunu doğrudan üstlendi. Meclisten aldığı yetkiyle artık her emri kanun niteliğinde olacaktı.

Mustafa Kemal Paşa’nın Sakarya Savaşı öncesi halktan önemli bir kısmını ödünç istediği ve bunlarla ilgili yayınladığı emirler, yaptığı plan ve programlar olağanüstü niteliklere sahiptir. Bunlar ülkenin uçurumun kenarından nasıl kurtarıldığını gösteren unutulmaz tarihi belgelerdir.

Mustafa Kemal Paşa’nın Sakarya Savaşına hazırlanmak amacı ile yayınladığı Tekâlif-i Milliye Emirleri (Milli Sorumluluklar Emirleri) ile başlatmış olduğu topyekün seferberlik; O’nun “artık savaşları ordular değil milletler yapar” stratejisinin Türk ve Dünya tarihindeki ilk başarılı uygulamasıdır.

Mustafa Kemal Paşa kısa sürede Tekâlif-i Milliye Emirleri olarak adlandırılan “ON EMİR” yayınladı. Her biri ayrı yükümlülüğü kapsayan; 

Tekâlif-i Milliye Emirleri ve uygulamaları şunlardır:

1 No’lu Tekâlif-i Milliye Emri: Her kazada birer “Tekâlif-i Milliye Komisyonu” kuruldu. Bu komisyonların çalışmaları sonunda topladıkları malzemeleri ordunun çeşitli kısımlarına dağıtım şekli düzenlendi. Komisyon üyelerinin hizmetlerine karşılık ücret ödenmeyecekti. Görevlerini ihmal eden komisyon üyeleri, vatana ihanet suçu işlemiş sayılarak cezalandırılacaklardı.

2 No’lu Tekâlif-i Milliye Emri: Ülkede her aile birer kat çamaşır, birer çift çorap ve çarık hazırlayıp Tekâlif-i Milliye Komisyonu’na teslim edecekti. Yoksul bir aile yükümlülüğünü yerine getiremez ise, zengin bir ailenin bu giyim eşyalarını vermeleri komisyon tarafından sağlanacaktı.

3 No’lu Tekâlif-i Milliye Emri: Tüccarın ve halkın elinde bulunan çamaşırlık bez, Amerikan patiska, pamuk, yıkanmış veya yıkanmamış yün ve tiftik, erkek elbisesi dikmeye yarayan her cins kışlık ve yazlık kumaş, kalın bez, kösele, vaketa (ince meşin), taban astarlığı, sarı ve siyah meşin, sahtiyan, dikilmiş veya dikilmemiş çarık, potin, demir kundura çivisi, tek çivi, kundura ve saraç ipliği, nallık demir ve yapılmış nal mıh, yem torbası, yular, belleme, kolon, kaşağı, gebre, semer ve urgan stoklarından %40’na, parası daha sonra ödenmek üzere el konuldu.

4 No’lu Tekâlif-i Milliye Emri: Eldeki buğday, saman, un, arpa, fasulye, bulgur, nohut, mercimek, kasaplık hayvan, şeker, gaz, pirinç, sabun, yağ, tuz, zeytinyağı, çay ve mum stoklarından yine %40’na, parası daha sonra ödenmek üzere el konuldu.

5 No’lu Tekâlif-i Milliye Emri: Ordu ihtiyacı için alınan taşıma araçlarının yanı sıra, halkın elinde kalan taşıma araçları ile ayda bir defa olmak üzere, yüz kilometrelik bir uzaklığa kadar, parasız askerî taşıma yapılması zorunlu kılındı.

6 No’lu Tekâlif-i Milliye Emri: Ordunun giyecek ve beslenmesine yarayan bütün sahipsiz mallara el konuldu.

7 No’lu Tekâlif-i Milliye Emri: Halkın elinde bulunan, savaşta işe yarayacak bütün silah ve cephanenin üç gün içinde Tekâlif-i Milliye Komisyonları’na teslim edilmesi emredildi.

8 No’lu Tekâlif-i Milliye Emri: Benzin, vakum, gres yağı, makine yağı, don yağı, saatçi yağı ve taban yağları, vazelin, otomobil ve kamyon lastiği, solüsyon, buji, soğuk tutkal, Fransız tutkalı, telefon makinesi, kablo, pil, çıplak tel, yalıtkan maddeler ve bunlara benzer malzeme ile sülfürik asit stoklarının %40’na, ordu adına el konuldu. El konulan malzemelerin parası daha sonra ödenecekti.

9 No’lu Tekâlif-i Milliye Emri: Demirci, marangoz, dökümcü, tesviyeci, arabacı esnafları ve imalâthaneleriyle, bu esnaf ve imalâthanelerin iş çıkarabilme güçleri, kasatura, kılıç, mızrak ve eyer yapabilecek ustaların adlarıyla birlikte sayıları ve durumları saptandı.

10 No’lu Tekâlif-i Milliye Emri: Halkın elinde bulunan dört tekerlekli yaylı araba, dört tekerlekli at ve öküz arabalarıyla kağnı arabalarının, bütün donanım ve hayvanlarıyla birlikte ve binek ve top çeken hayvanlar, katır ve yük hayvanları, deve ve eşek sayısının %20’sine, ordu adına el konuldu.

Bu emirlerle ordunun ihtiyacı sağlanmaya çalışılırken, Sakarya Meydan Muharebesi ve sonra 30 Ağustos Büyük Zaferi kazanılıp Yunanlılar denize dökülürken; halen Osmanlı Devleti’nin başında Padişah Vahdettin’in ve Sadrazam Damat Ferit Paşa Hükümetinin görevde olduğunu  unutmamak lazım. Bu yetki sahipleri, ülkeyi işgalden kurtarmak için Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde ayağa kalkan millete yardım etmek şöyle dursun, bütün güçleri ile engel olmaya çalışmışlardır. 

İsmet İnönü hatıralarında: Milli Mücadelede karşımızda bir dış cephe, bir de iç cephe vardı diye belirtir.

Tarihte bu manzarının benzerine rastlanmaz. Bağımsızlık Mücadelemizi (Milli Mücadele’yi) her yönden büyük ve mübarek yapan da bu manzaradır.

Tekâlif-i Milliye Komisyonları tarafından parası sonradan ödenmek üzere alınan,el konulan mal ve malzemenin toplam tutarı: 6.003.663TL olarak hesaplanmıştır. 

Cumhuriyet kurulduktan sonra bu miktarın 4.340.508 TL (%72, 3’ünü)’sini 1923 yılında mal sahiplerine ödenmiş, geri kalanının tamamını da 1929 yılı sonuna kadar ödenmiştir (Tekâlif-i Milliye Emirleri, Atatürk Ansiklopedisi, ataturkansıklopedısı.gov.tr).

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük dehasının eseri olan; yoksul ve yorgun milletin topyekün iştirak etmesiyle kazanılan Sakarya Zaferi, 30 Ağustos Büyük Zaferinin yolunu açmış ve birçok devletin Ankara- TBMM’si hükümetine bakış açılarını değiştirmiştir.

Bu Büyük Zaferden sonra TBMM’i Mustafa Kemal Paşa’ya GAZİ unvanı ve MAREŞAL rütbesini vererek milletin hislerine tercüman olmuştur.

Yazarın Diğer Yazıları