Ekonomide yaşanan dalgalanmalar hepimizi etkiliyor. Vatandaş, cebindeki parayı dikkatli harcamaya çalışıyor; temel ihtiyaçlarını bile artık iki kez düşünmeden alamıyor. Ancak bir de bunun üzerine bazı esnafların ürünleri fahiş fiyatlarla satışa sunması eklenince işler içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
Bu tablo ne yazık ki yalnızca alım gücünü değil, toplumsal güveni de sarsıyor.
Konya, tarih boyunca ahilik geleneği ve dürüst ticaret anlayışıyla tanınmış bir şehir. “Eline, beline, diline sahip ol.” diyen bu geleneğin temsilcileri, yüzyıllar boyunca ticareti sadece kazanç aracı değil, bir ahlak meselesi olarak görmüşlerdi. Fakat bugün geldiğimiz noktada bu anlayışın yerini yavaş yavaş fırsatçılık alıyor gibi görünüyor.
SON ZAMANLARDA BİRÇOK VATANDAŞIN DİLİNDE BENZER ŞİKAYET VAR: “AYNI ÜRÜNÜ HER YERDE FARKLI FİYATA GÖRÜYORUZ”
Gerçekten de bazı marketlerde 1,5 litrelik su 20 TL’ye satılırken, (en ucuz marka) kimi büfelerde bir poğaçanın fiyatı 50 TL’yi buluyor. Giyim sektöründe durum daha da vahim. Bir mağazada 700 TL’ye satılan ürün, başkasında bin 300, hatta bin 500 TL’ye kadar çıkabiliyor. Üstelik bu fark, ne kaliteyle ne de maliyetle açıklanabiliyor. Örnekleri saymakla bitmez.
“Serbest piyasa” diyor bazı esnaflar. Evet, serbest piyasa ekonomisi ticaretin doğal parçası olabilir; ancak vicdanın da bir fiyatı olmalı. Serbestlik, keyfilik anlamına gelmemeli. Hele ki bu şehir, dürüstlüğüyle anılan bir ticaret kültürünün mirasçısıyken...
“BÖYLE BİR TABLOYU BEKLEMİYORDUK”
Bu durumdan en çok etkilenen kesimlerden biri de Konya’ya yeni gelen üniversite öğrencileri. Şehri ilk kez tanıyan gençler, karşılaştıkları yüksek fiyatlar karşısında şaşkın. Konuştuğum birçok öğrenci, “Böyle bir tabloyu beklemiyorduk.” diyor. Kiralar yüksek, ulaşım maliyetli, gıda fiyatları cep yakıyor. Bir de esnafın fırsatçılığı eklenince öğrencinin sırtındaki yük katlanıyor.
DENETİMLER YETERLİ Mİ?
Denetimler yeterli mi peki? Bana sorarsanız pek değil. Ticaret İl Müdürlüğü ve belediye ekipleri elbette zaman zaman denetim yapıyor; ama bu denetimler artık daha sıkı ve caydırıcı olmalı. Çünkü sadece cezayla değil, denetim kültürüyle de düzen sağlanır.
Bu şehir, geçmişinde adaletle ticaret yapmayı bilen insanların emeğiyle büyüdü. O yüzden bugün yaşanan bu tablo sadece ekonomik bir mesele değil; aynı zamanda ahlaki bir uyarıdır.
Konya, dürüst esnafıyla, ölçüsünü bilen tüccarıyla, “helal kazanç” anlayışıyla örnek bir şehir olmalıydı. Ancak görünen o ki, biz bu değerleri birer birer kaybediyoruz. Fahiş fiyatla kazanç sağlamak belki bir gün cüzdanı doldurur; ama toplumun güvenini boşaltır. Ve güven, bir kez kayboldu mu, hiçbir fiyatla geri alınamaz.
Şimdi soruyorum: “Konya’nın ticaretine yön veren yetkililer, kurumlar, odalar… Bu gidişata ‘dur’ demenin zamanı gelmedi mi? Yoksa ahiliğin kalbi sayılan bu şehirde, dürüst ticaretin son nefesini izlemeye devam mı edeceğiz?”