Yunanistan'la yeni kriz! Sevr anlaşmasının maddeleri nelerdi?

Son dakika haberlere göre, Yunan basını Türkiye'nin Lozan Antlaşması'nın yenilenmesini istediğini yazdı, bir ABD'li diplomatın Twitter hesabından yaptığı utanç verici Sevr paylaşımı 2021'in ilk büyük krizine yol açtı.

Yunanistan'la yeni kriz! Sevr anlaşmasının maddeleri nelerdi?
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Türkiye'nin Lozan Antlaşması'yla ilgili gündeme getirdiği açıklamalar Yunanistan'da büyük yankı bulurken, bir ABD'li diplomatın paylaştığı Twitter mesajı kıyameti kopardı.

Haberde, "Neredeyse artık yüz yıl geçiyor. Bunlar oturulup, konuşulup müzakere edilebilir diye düşünüyorum" cümlesi öne çıkarıldı.

Yunan SKAI televizyonunda Türkiye ile ilişkilerin ele alındığı bir program kepazeliğe dönüştü. Türk-Yunan ilişkileri uzmanı ve aynı zamanda iktidardaki Yeni Demokrasi'nin milletvekili olan Prof. Angelos Syrigos, Lozan Antlaşması'nın yenilenmesi teklifi için Türkiye'ye çirkin benzetmeler yaptı.

Uluslararası hukuk ve dış ilişkiler uzmanı Prof. Syrigos'un ağzından çıkanı kulağı duymadı, "Türkiye Lozan Antlaşması'ndan yakasını sıyırmak istiyor. Lozan 97 yıl önce imzalandı, bugün konuşulacak bir nokta yok" dedi.

ABD'li eski diplomat Alberto Miguel Fernandez ise, bir Twitter mesajıyla tartışmaya katıldı ve küstahlıkta sınır tanımadı.

Bir haberi alıntılayan Fernandez, Lozan Antlaşması'nın yerine Sevr Antlaşması'nın geri gelmesi gerektiğini yazma cüretini gösterdi.

ABD'li eski diplomatın Twitter mesajını haberleştiren Yunan medyası, beklendiği gibi Sevr haritaları kullandı. Haberlerde Türkiye'de Sevr Sendromu olduğu bile yazıldı.

Geçen yıl Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de köşeye sıkıştırdığı Yunanistan, 2020'nin son günlerinde gerilimi artıracak ziyaretlere girişti. Yunan Genelkurmay Başkanı Konstantinos Floros, Noel öncesinden başlayıp yılın son gününe kadar Türkiye'ye yakın adalara gitti.

Yunan general, Didim'in karşısındaki Eşek Adası'ndan Rodos'a, Bodrum Turgutreis'in karşısındaki Kalimnos'tan Kaş'ın hemen karşısında yer alan Meis'e kadar birçok yerde askerlerini denetledi.

Yunan Genelkurmay Başkanı, yaz boyunca bütün gözlerin çevrildiği Meis'te çekilmiş fotoğraflarını Twitter hesabından paylaştı ve Genelkurmay Başkanlığı'nın hesabından da bir haber yayınlandı.

Rodos Adası'ndan Meis'e geçen Yunan Genelkurmay Başkanı, burada Belediye Başkanı Georgios Sampsakos ile bir araya geldi. Ancak adadaki asıl sürpriz Genelkurmay Başkanı Floros'un bir bota binerek Meis çevresinde tur atması ve askerlerle poz vermesi oldu.

Türkiye'nin özellikle Suriye, Libya ve Dağlık Karabağ'daki savaşların kaderini silahlı insansız hava araçlarıyla (SİHA) değiştirmesi, Ege Denizi'nde bir ilkin yaşanmasına yol açtı.

Yunan medyası, Bayraktar TB2'lerin yeni bir çığır açması üzerine Atina yönetiminin İsrail'den SİHA'lar satın alacağını ve Ege Denizi'nin ortasındaki İskiri (Skiros) Adası'na drone üssü kurulacağını duyurdu.

Türkiye'ye karşı yığınak başladığını aktaran yerel medya, İsrail SİHA'larıyla İskiri'deki Tanagra hava üssünü canlandıracağını ve tüm Ege Denizi'ni güneyden kuzeye izleyeceğini yazdı.


Atina yönetimi ayrıca İsrail'le askeri işbirliği anlaşması imzaladı. Medyaya yansıyan haberlere göre, beş ay süren müzakerelerin ardından Tel Aviv ve Atina arasında anlaşma sağlandı.

Doğu Akdeniz'de de müttefik olan iki ülke arasındaki anlaşmaya göre, Kalamata Havalimanı'nda bir pilot eğitim merkezi kurulacak. Yerel medya, Yunanistan'ın Kanadalı CAE firması yerine İsrail şirketi Elbit'i seçtiğini yazdı.

22 yıl geçerli olacak anlaşmanın maliyeti ise 1 milyar 375 milyon euro. Kalamata'daki eğitim programında yalnızca Yunan Hava Kuvvetleri pilotları değil diğer ülkelerden pilotlar da eğitim alacak. Yunanistan, İsrail ve Güney Kıbrıs arasındaki müttefiklik anlaşmasına göre ise üç ülke birlikte tatbikatlar yapacak, istihbarat paylaşımına gidecek ve siber güvenlik alanında çalışacak.

Yaz mevsimi boyunca Doğu Akdeniz'de tansiyon hiç düşmedi, Atina yönetimi müttefikleri Fransa, Mısır, Güney Kıbrıs ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerle tatbikat yaptı. ABD ise Girit Adası'ndaki Suda üssüne bir savaş gemisi gönderdi.

Türkiye korkusuyla silahlanma yarışına giren Yunanistan, Fransa'dan Rafale jetleri satın alıyor. Aralık ayı başındaki AB zirvesinden eli boş dönen Atina yönetimi, ekonomik darboğaza rağmen son 11 yılın en savunma bütçesini açıkladı. 2021 bütçesine göre, silahlanma payının beş kat arttığı görülüyor.

Yunanistan, gelecek yıl 5,49 milyar euroluk bir savunma bütçesi ayırdı. Bunun 2,5 milyar eurosu silahlanmaya harcanacak. Bu rakam, 11 yılın en yüksek düzeyi.Atina yönetimi, derin ekonomik kriz nedeniyle yıllar içinde savunma bütçesini düşürmüş ve harcamalar 2017'de 3,163 milyar euroya kadar inmişti. Yunanistan'ın 2020'deki savunma bütçesi ise 3,39 milyar euroydu ve bu rakamın yalnızca 540 milyon eurosu silahlanmaya ayrılmıştı. Koronavirüs salgını nedeniyle Yunan ekonomisinde yüzde 10,5 küçülme beklenirken, Doğu Akdeniz'deki gerginlik 2021 savunma bütçesinde rekor bir artışa neden oldu.

Paris yönetimi, Atina'ya altısı yeni 12'si kullanılmış 18 Rafale jeti satacak. Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, "18 adet Rafale savaş uçağının Fransa'dan satın alınması için anlaşma burada, Atina'da imzalanacak" dedi. Uçakların 2021'de Yunanistan'a teslim edileceği bilgisini veren Başbakan Miçotakis, Türkiye ile anlaşmazlıkların arttığı dönemde orduyu güçlendirmeyi ve savunma kapasitesini geliştirmeyi hedeflediğini savundu.

Yunan medyası, 18 Rafale jetinin Atina'ya maliyetinin yaklaşık 2,5 milyar euroyu bulacağını yazıyor. Başbakan Miçotakis, ayrıca yeni fırkateynler, helikopterler, insansız hava araçları almak istediklerini söyledi. Yunanistan F-16 filosunu da önümüzdeki yıllarda güncellemeyi planlarken, ayrıca ordu bünyesine 15 bin ek asker katmaya hazırlanıyor.

Doğu Akdeniz'de Türkiye karşıtı bir ittifak kuran Yunanistan, Fransa, Mısır, Güney Kıbrıs ve Birleşik Arap Emirlikleri'yle bu yıl boyunca tatbikatlar düzenledi. Son olarak Mısır açıklarındaki tatbikatta bu yıl Fransa ve Birleşik Arap Emirlikleri de yer aldı. Yunan medyası, iki ülkenin kendi inisiyatifleriyle tatbikata katılma kararı aldığını yazdı.

Ayrıca NATO üyesi ABD'de de Girit Adası'ndaki Suda üssüne bir savaş gemisi yerleştirdi, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo Eylül ayında adayı ziyaret etti.Pompeo'nun Girit ziyaretinden günler sonra Atina yönetimi bir adım daha attı, Doğu Akdeniz ve Ege'de Türkiye'nin önüne geçmek için ABD'den F-35 savaş uçağı istedi.

Yunanistan, şimdi de 24 adet F-35 savaş uçağı için ABD'ye başvurulduğunu duyurdu.Devlet televizyonu ERT'nin Yunanistan Savunma Bakanlığı kaynaklarına dayandırdığı haberde, F-35 uçaklarının satın alınması için ABD'ye resmi başvurunun yapıldığı bildirildi.

Yunanistan ve ABD'nin yaz mevsimindeki tatbikatını savaş uçağına binerek izleyen Atina Büyükelçisi Geoffrey Pyatt, F-35'lere ilişkin ilk açıklamayı yapan isim oldu. Atina yönetimine desteğini her fırsatta dile getiren Büyükelçi Pyatt, F-35'ler için gelen talepten büyük bir memnuyite duyduğunu söyledi.

Atina Büyükelçisi Pyatt, "F-35'lerin satışında desteğimizin sinyalini verdik" ifadesini kullandı, ABD ve Yunanistan'ın bölgesel istikrarı artıracak adım için birlikte çalıştığını dile getirdi.

LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASININ ŞARTLARI NELERDİ?

Sevr Antlaşması (Fransızca: Le Traité de Sèvres), I. Dünya Savaşı sonrasında İtilâf Devletleri ile Osmanlı İmparatorluğu hükûmeti arasında 10 Ağustos 1920'de Fransa'nın başkenti Paris'in 3 km batısındaki Sevr (Sèvres) banliyösünde bulunan Seramik Müzesi'nde (Musée National de Céramique) imzalanmış antlaşmadır. Antlaşma imzalandığı dönemde devam eden Türk Kurtuluş Savaşı'nın sonucunda Türklerin galibiyetiyle, bu antlaşma yerine 24 Temmuz 1923'te Lozan Antlaşması imzalanıp uygulamaya konulduğundan Sevr Antlaşması geçerliliğini kaybetmiştir. Sevr Antlaşması 433 maddeden oluşmaktaydı.[1]

I. Dünya Savaşı sonrasında İtilâf Devletleri ile Avusturya arasında Saint-Germain Antlaşması, Macaristan arasında Trianon Antlaşması ve Bulgaristan arasında Neuilly Antlaşması imzalanmasına rağmen Osmanlı Devleti ile 1919 Mayıs'ında hâlâ bir barış antlaşması imzalanamamış ve görüşmeler belirsiz bir geleceğe ertelenmişti. Bunun nedenleri İtilaf Devletleri'nin Osmanlı Devleti'ni paylaşmadaki anlaşmazlığıdır.

İtilaf Devletleri Yüksek Konseyi'nin 7 Mayıs'ta aldığı karar uyarınca 15 Mayıs'ta İzmir Yunanlar tarafından işgal edildi. Bu olay tüm Türkiye'de güçlü bir ulusal tepkiye yol açtı. 4 Eylül'de toplanan Sivas Kongresi'nden sonra İstanbul'daki Osmanlı hükûmeti, ülke üzerindeki idari ve askeri denetimini kaybetti. Sivas ve daha sonra Ankara'da, Mustafa Kemal Paşa yönetiminde bir ulusal direniş hükûmeti kuruldu. Anadolu hükûmeti, olumsuz şartlarda bir barış antlaşmasını kabul etmeyeceğini bildirdi ve direniş hazırlıklarına girişti.

İtilâf Devletleri 18 Nisan 1920'de San Remo Konferansı'nda Osmanlı İmparatorluğu'na uygulanacak barış antlaşmasının şartlarını hazırladılar. 22 Nisan'da Osmanlı hükûmetini Paris'te toplanacak barış konferansına davet ettiler. Padişah, eski sadrazam Ahmet Tevfik Paşa'nın başkanlığında bir heyeti Paris'e gönderdi. Ertesi günü Ankara'da toplanan Büyük Millet Meclisi, 30 Nisan günü taraf devletlerin dışişleri bakanlıklarına gönderdiği bir yazıyla İstanbul'dan ayrı bir hükûmetin kurulduğunu bildirdi.

Paris'te barış şartlarını öğrenen Ahmet Tevfik Paşa, İstanbul'a gönderdiği telgrafta barış şartlarının "devlet mefhumu ile kabil-i telif olmadığını" (devlet kavramı ile bağdaşmadığını) bildirerek görüşmelerden çekildi. Bunun üzerine 21 Haziran'da İtilaf Devletleri Türk milletinin direnişini kırmak için, İzmir'de bulunan Yunan kuvvetlerini Anadolu içlerine sürmeye karar verdi. Balıkesir, Bursa, Uşak ve Trakya kısa sürede Yunan ordusu tarafından işgal edildi.

Ege'deki işgaller üzerine 22 Temmuz'da İstanbul'da toplanan Saltanat Şurası,[2] Paris'e Sadrazam Damat Ferit Paşa başkanlığında ikinci bir heyet göndermeye karar verdi. Şura'da yaşananlar günümüzde hâlâ tartışılmaktadır. Nutuk'ta bu toplantıda Vahdettin'le ilgili “Sevr Muahedesi'ni bizzat ayağa kalkmak suretiyle kabul etmiştir.” denilmektedir. Saray Başmabeyincisi Lütfi Simavi'ye göre ise Vahdettin açılış nutkunu okuduktan sonra başkanlığı Damat Ferit Paşa’ya bırakarak salonda durmamış, çıkıp gitmiştir. Son Sadrazam Tevfik Paşa’nın oğlu İsmail Hakkı Okday'ın anlatımı ise şöyledir:

“Nihayet Sevr’i kabul edenler ayağa kalksın denildi. Damat Ferid Paşa bu sırada Padişah’ın salonu terk etmesi için işaret verdi. Vahdettin dışarı çıktı, yandaki odaya geçti. Padişah ayağa kalkınca da salondakiler Hünkâr'a bir saygı eseri olarak ayağa kalktılar. Kendisini bu suretle selamladılar. Öyle ki, bu ayağa kalkışın Sevr’in kabulü anlamına mı geldiği, yoksa Padişah’a hürmeten kıyam mı edilmiş olduğu açık olarak belirmedi. Hatta Ayan'dan Topçu Feriki Rıza Paşa, ‘Biz Padişaha hürmeten ayağa kalktık, Sevr’i kabul ettiğimizden değil’ diye haykırarak Damat Ferid’in oyununu açıkça protesto dahi etti.”

Kimi tarihçiler bu olayı, şûrâda oy hakkı olmayan padişahın oylama yapılması çağrısı yapılınca dışarı çıkması, fakat Damat Ferit'in olayı oldubittiye getirmesi olarak yorumlamaktadır. Kimileri toplantının Sevr’i onaylatmak üzere taraflı bir tarzda yürütülmesini protesto mahiyetinde, belki de biraz öfkeli bir şekilde ayağa kalktığını ve çıkıp yan odaya geçmiş olduğunu iddia etmektedir. Kimi tarihçiler ise bunun, padişah ile Damat Ferit Paşa'nın antlaşmayı kabul ettirebilmek için birlikte hazırladıkları bir plan olduğunu iddia etmektedirler.

Antlaşma 10 Ağustos 1920 Salı günü İtilaf Devletleri Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, Ermenistan, Belçika, Yunanistan, Hicaz Krallığı, Polonya, Portekiz, Romanya, Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı, Çekoslovakya ile mağlup Osmanlı İmparatorluğu arasında imzalandı. ABD Osmanlı İmparatorluğu ile savaşmadığı, SSCB ise henüz Milletler Cemiyeti üyesi olmadığı için imza atmadılar.

Osmanlı heyetinde şu isimler yer alıyordu: Sadrazam Damat Ferit Paşa, eski Maarif Nazırı (millî eğitim bakanı) Bağdatlı Mehmed Hâdî Paşa, eski Şura-yı Devlet (Danıştay) reisi Rıza Tevfik Bey ve Bern Sefiri Reşat Halis Bey.

Antlaşmanın yürürlüğe girmesi için önce Meclis-i Mebûsan'ın antlaşmayı görüşüp kabul etmesi, sonra da imzalamak üzere Vahdettin'e göndermesi gerekiyordu. Fakat antlaşma imzalandığı tarihte Meclis-i Mebûsan kapalı (Mart 1920'de faaliyeti sonlandı ve Nisan 1920'de kapatıldı[6]) olduğundan antlaşma mecliste görüşülemedi ve padişahın önüne gelmedi.

Ankara'daki Büyük Millet Meclisi antlaşmayı sert bir bildiri ile kınadı ve Antlaşmayı imzalayanlar ile Saltanat Şurası'nda olumlu oy kullananları 19 Ağustos 1920 tarihinde vatan haini ilan etti.[2] Antlaşmada imzası bulunan Heyet üyeleri 23 Nisan 1924 tarihinde TBMM tarafından 150'likliler listesine eklendi. 28 Mayıs 1927 tarihli yasayla ise yurttaşlıktan çıkarıldılar.

Taraflardan Yunanistan antlaşmayı tasdik edip yürürlüğe koymak istedi. Bazı çevreler antlaşmanın hiçbir zaman yürürlüğe giremediğini savunur. Fakat başka görüşlere göre antlaşmasının birçok hükümleri o tarihlerde uygulanmış ve 20. yüzyılın uluslararası siyasi kavgalarına yön vermiştir.[8] Sevr Antlaşması'nın bazı maddelerine dayanışarak Orta Doğu coğrafyası yeniden şekillendirildiyse, bu antlaşmanın bir süre için de olsa fiilen yürürlüğe girdiğinin kabul edilmesi gerekildiği savunulur.

Sınırlar (madde 27-36): Edirne ve Kırklareli dahil olmak üzere Trakya'nın büyük bölümü Yunanistan'a; Ceyhan, Antep, Urfa, Mardin ve Cizre kent merkezleri Suriye'ye (Fransız Mandası); Musul vilayeti en kuzeydeki kazası İmadiye dahil tamamen El Cezire'ye (Birleşik Krallık Mezopotamya Mandası, sonradan Irak) İstanbul Osmanlı Devleti'nin başkenti olarak kalacak.

  • Boğazlar (madde 37-61): İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizi silahtan arındırılacak, savaş ve barış zamanında bütün devletlerin gemilerine açık olacak; Boğazlar'da deniz trafiği içinde Osmanlı İmparatorluğu'nun bulunmadığı on ülkeden oluşan uluslararası bir komisyon tarafından yönetilecek; komisyon gerekli gördüğü zaman Müttefik Devletler'in donanmalarını yardıma çağırabilecek;
  • Kürt Bölgesi (madde 62-64): İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir komisyon Fırat'ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak; bir yıl sonra Kürtler dilerse Milletler Cemiyeti'ne bağımsızlık için başvurabilecek;
  • İzmir (madde 65-83): Yaklaşık olarak bugünkü İzmir ili ile sınırlı alanda Osmanlı İmparatorluğu egemenlik haklarının kullanımını beş yıl süre ile Yunanistan'a bırakacak; bu sürenin sonunda bölgenin Osmanlı veya Yunanistan'a katılması için plebisit yapılacak;
  • Ermenistan (madde 88-93): Osmanlı, Ermenistan Cumhuriyeti'ni tanıyacak; Türk-Ermeni sınırını hakem sıfatıyla ABD Başkanı belirleyecek (ABD Başkanı Wilson 22 Kasım 1920'de verdiği kararla Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis illerini Ermenistan'a verdi.);
  • Arap ülkeleri ve Adalar (madde 94-122): Osmanlı savaşta veya daha önce kaybettiği Arap ülkeleri, Kıbrıs ve Ege Adaları üzerinde hiçbir hak iddia etmeyecek;
  • Azınlık Hakları (madde 140-151): Osmanlı din ve dil ayrımı gözetmeksizin tüm vatandaşlarına eşit haklar verecek, tehcir edilen gayrimüslimlerin malları iade edilecek, azınlıklar her seviyede okul ve dini kurumlar kurmakta serbest olacak, Osmanlı'nın bu konulardaki uygulamaları gerekirse Müttefik Devletler tarafından denetlenecek;
  • Askeri Konular (madde 152-207): Osmanlı İmparatorluğu'nun askeri kuvveti, 35.000'i jandarma, 15.000'i özel birlik, 700'ü padişahın yanındaki güvenlik birliği olmak üzere 50.700 kişiyle sınırlı olacak ve ağır silahları bulunmayacaktı.[1][10] Türk donanması tasfiye edilecek, Marmara Bölgesi'nde askeri tesis bulunduramayacak, askerlik gönüllü ve paralı olacak, azınlıklar orduya katılabilecek, ordu ve jandarma Müttefik Kontrol Komisyonu tarafından denetlenecek;
  • Savaş Suçları (madde 226-230): Savaş döneminde katliam ve tehcir suçları işlemekle suçlananlar yargılanacak;
  • Borçlar ve Savaş Tazminatı (madde 231-260): Osmanlı İmparatorluğu'nun mali durumundan ötürü savaş tazminatı istenmeyecek, Türkiye'nin Almanya ve müttefiklerine olan borçları silinecek; ancak Türk maliyesi müttefiklerarası mali komisyonun denetimine alınacak;
  • Kapitülasyonlar (madde 260-268): Osmanlı'nın 1914'te tek taraflı olarak feshettiği kapitülasyonlar müttefik devletler vatandaşları lehine yeniden kurulacak;
  • Ticaret ve Özel Hukuk (madde 269-414): Türk hukuku ve idari düzeni hemen her alanda Müttefikler tarafından belirlenen kurallara uygun hale getirilecek; sivil deniz ve demiryolu trafiği Müttefik devletler arasında yapılan işbölümü çerçevesinde yönetilecek; iş ve işçi hakları düzenlenecek hükümlerini içeren bir antlaşmadır.

Bakmadan Geçme