Mehmet Bina

Peygamberimizin Özel Duasını Alan, Miskinlerin Babası Abdullah Bin Cafer (Ra) (2)

Mehmet Bina

Hz. Abdullah bin Cafer’e cömertliğinden dolayı toplum tarafından kendisine birçok lakaplar verilmiş idi. 

Bunların başında “Miskinlerin Babası” (Ebu’l-Mesakin), “Cömertlik Denizi” (Bahrü’l-Cûd) ve “Cömertliğin Kutbu” (Kutbü’s-Sehâ) gelmekte idi. 

Kendisi hakkında, toplum içinde söylenen ve rivayet edilen “Fakirler için insanların en hayırlısı Abdullah İbn-i Cafer idi” sözü de bu lakapları hak ettiğini açıkça göstermektedir.

Abdullah bin Cafer, Efendimiz’in amcası Ebu Talib’in torunu ve Hazreti Ali’nin abisi Hz. Cafer (ra)'in oğlu yiğit kahraman bir sahabedir. 

Peygamber Efendimizin ‘Sen ahlak yönünden bana benzedin.’ şeklinde iltifat ettiği bir sahabedir.

*Peygamber Efendimiz onunla yakından ilgilendi. Her gördüğü yerde onu okşayıp sevdi. 

Bu yakın alakayı gösteren şu tatlı hatırayı Abdullah Bin Cafer (ra) kendisi naklediyor:

“-İyi hatırlıyorum, ben ve Hz. Abbas (ra)’ın iki oğlu Kusem ile Ubeydullah çocukken bir gün sokakta oynuyorduk. Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz bir binekle yanımıza çıka geldi. Beni göstererek:

 «−Şunu bana kaldırın!» dedi ve beni ön tarafına oturttu. -Kusem’i de göstererek: «−Şunu da kaldırın!» dedi. Onu da terkisine aldı. 

-Sonra üç defâ başımı okşadı ve her okşayışında; «Allâh’ım! Câfer’in evlâtlarına Sen sâhip çık!» diye duâ buyurdu.” 

*Abdullah ibni Cafer radıyallahu anh bir çocuk olarak babasının şehit düştüğü gün, Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in kendilerine gösterdiği yakın ilgi ve davranıştan çok etkilenmişti. Mübarek elleriyle başlarını, yanaklarını sıvazladığını hiç unutmadığını söyleyerek o günü şöyle nakletmektedir:

“Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, bizi kuş yavrusu gibi evine getirtti. Hemen çevresindekilere hitaben: «–Bana bir berber çağırın!» buyurdu. Berber gelip başımızı tıraş etti. Resûlullah (sav) ellerini kaldırdı ve: «Allah’ım! Cafer’in ev halkına hayırla halef ol! Abdullah’ın elini, alışverişte bereketli kıl!» diyerek duâ etti ve bunu üç kere tekrarladı. 

Annemiz gelince bunu ona anlattım. O da çok sevindi. Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz anneme hitaben: «–Sen bu çocukların geçim ve bakımları hakkında hiç endişelenme! Dünyada ve âhirette onların velîsi benim!» buyurdu.” (Ahmed, I, 204-205; Ebû Dâvûd, Tereccül, 13/4192)

*Abdullah ibni Cafer (ra), cömertliği ile herkese örnek olan bir sahabedir.

-Bir hac yolunda misafir kaldığı kişiye gösterdiği cömertliği de çok meşhurdur. Misâfirperverliğin mükâfâtını ödemek istercesine sergilediği davranışlar insanlık için ne kadar güzel ve ne kadar ibretlidir. 

* Şöyle ki: “-Hz. Hasan, Hz.Hüseyin ve Abdullah ibni Cafer (r. anhüm) üçü birlikte hac için Medîne-i Münevvere’den yola çıkmışlardı.

Yolda eşyalarını kaybettiler. Aç ve susuz kaldılar. Çölde bir çadır görüp yanına yaklaştılar. Çadırda sadece yaşlı bir kadıncağız vardı. 

*Kadına içecek bir şeyi olup olmadığını sordular. Kadın: “–Bir koyunum var, sütünü sağıp için” dedi. Sütü sağıp içtikten sonra, aç olduklarını, yiyecek bir şey olup olmadığını sordular. Kadın: “–Bu koyundan başka bir şeyimiz yok. Kesin de size pişireyim” dedi. Koyunu kesip yediler. Oradan ayrılacakları sırada: 

“–Biz Kureyş Ka­bî­lesi’ndeniz, hacca gidiyoruz, sağ sâlim Medîne’ye dönersek, bizi bulmayı ihmâl etme! Yaptığın iyiliğin karşılığını vermek isteriz.” dediler.

Akşam kadının kocası eve gelip durumu öğrenince karısına kızarak: 

“–Bilmediğin kimselere koyunu nasıl yedirdin! Kureyş’ten birkaç kişi, diyorsun. Bu şekilde onları nasıl bulabiliriz?” diye söylendi.

*Bu âile bir zaman sonra Medî­ne’ye göç etmek durumunda kaldı. Etraftan tezek toplayıp satarak geçimlerini temin ediyorlardı. Birgün Medîne sokaklarından geçerken, Hz.Hasan’ın evine tesâdüf ettiler.

Kapının önünde oturmakta olan Hasan (ra) kadını tanımış, fakat kadın kendisini tanıyamamıştı. Hemen yanlarına yaklaşıp, yaptıkları iyiliklerini hatırlatarak kadına pek çok altın ve koyun vererek Hz. Hüseyin’e gönderdi. O da aynı şekilde hediyelerle ikramda bulunduktan sonra Hz. Abdullah bin Cafer’e gönderdi. O da Hazret-i Hasan ve Hüseyin’in verdiklerinin iki mislini vererek onları uğurladı.

Peşlerinden kendi kendine şöyle dedi: 

“–Önce onlara uğradığınız iyi olmuş... Çünkü önce bana gelmiş olsaydınız onlar zor durumda kalırlardı” diye kardeşlerini düşünmüş ve onların zorda kalmalarına gönlü asla razı gelmemiştir. (Kimyâ-yı Saâdet, s. 463-464)

Rabbim şefaatlarına cümlemizi nail eylesin.

Yazarın Diğer Yazıları