Oktay Mermer

Yaşam bir imtihan,  yaşantıda bir evcilik değil mi ?

Oktay Mermer

Eskiler çok iyi bilir, çocukken oynadığımız bir oyun vardı adı evcilik, adından da anlaşıldığı gibi bir ev kurma, bu kurgu evde yaşamak ile alakalı bir oyundu. 

Evcilik oynarken hepimiz evimizden, kilim, battaniye, yastık, bebek, eski tabak çanak alırdık. 

Oyundaki evimizi oluştururduk. 

Sonrada kızlı erkekli oynadığımız bu oyunda herkese birer görev verirdik. 

Biri anne, biri baba, biri öğretmen, diğeri polis gibi sayımıza göre meslekler ve görevler verilirdi.

Genelde öğleden sonra, öğlen uykusundan kalktığımızda, akşama doğru oynadığımız evcilikte, herkes ailesindekileri taklit ederdi. 

Baba olan kişi eve gelir yemek beğenmez, anne bebeğin ağlamasından yakınır, öğretmen öğrenciden şikâyetçi olur, gibi roller taklit edilirdi. 

Şimdi gelelim gerçek yaşama. 

Hepimiz bir evcilik oynamıyor muyuz? 

Evcilikte rolleri kendimiz belirliyoruz. 

Gerçek yaşamda, mesleklerimizi seçerken tabi ki bizi yaratan Allah (cc) taktiri ile bize nasip edildiği şekilde mesleğimize sahip oluyoruz.  

Evcilik 2-3 saat oynanır oyunda mızıkçılık yapan uyarılır, hatta bir daha oyuna alınmaz. 

Gerçek  yaşamda da aynısı değil mi? 

Bazen güzel giden bir düzene çomak sokanlar oluyor, oyun bozuluyor. 

Bazen de  oyun güzel oynanırsa ertesi gün bir daha oynanıyor ama gerçek yaşamda ölüm vs olunca aynı yerden devam etme gibi şansımız olmuyor.

Evcilikte bir süre sonra akşam olunca anneler çocuklarına, yemek yiyeceğiz hadi eve gel dediğinde oyun bozulur, görevler eve giderken bitmiş olur. 

Gerçek yaşamda da bir gün hepimiz çağrılacağız ve yaşam bitecek değil mi?

 Evcilikte anne çocuğunu akşam yani yemek vakti çağırıyor ve oyun bitiyor ama gerçek yaşamda illaki yaşlanılınca çağırılacak diye bir kaide yok.

Her an her saniye yukarıdan çağrılabiliriz. 

Bu yalan dünyada çok kazandık, hanlar hamamlara sahip olduk, bir elimiz balda bir elimiz yağda. 

Peki biz böyle iken yağı-balı değil kuru ekmeği bulamayanları, aşı işi, yakacağı olmayanları hiç düşündük mü?

Ya da yıllardır terör yada farklı görüşlerdeki insanların ölmemesinde katkıda bulunalım da, kardeşkanı dökülmesin, anneler ağlamasın, ülke bölünmesin dedik mi? 

Maalesef her şeyi devletten bekledik. 

O yüzden birilerini, bir topluluğu asla ve asla hiçbir zaman kötülemeyin. 

Çeşitli yakıştırmalar takmayın. 

Her zaman her konuda empati yapın.

Annemizi babamızı, dilimizi, dinimizi bizim doğarken seçme hakkımız var mıydı diye düşünün? 

O yüzden kimseyi farklılaştırmadan, ayrıştırmadan birlik beraberlik içinde olmayı hedefleyin.  

Sözün özü; 

Sevgiyi ele alıp cümle cihana yayalım, Biz de insanı sevelim ona saygı duyalım. 

Koca Yunusun söylediği sözlere uyalım, Yaratılanı severiz Yaradan’dan ötürü. 

Yazarın Diğer Yazıları