Ayla KAYMAZ

Bir Fırça Darbesine Servet!

Ayla KAYMAZ

Yaz geldi. Güneş parlıyor, çiçekler açıyor, davetiyeler zarif zarif uzatılıyor. Malum, düğün sezonu başladı. Gelinlikler dikiliyor, davet salonları süsleniyor, kına geceleri planlanıyor. Ama son yıllarda bu hazırlıkların arasında bir isim öne çıkıyor: Aşiret Makyözü Mustafa Aktaş.

Instagram’da birkaç video izlemiş olan herkes, onu mutlaka bir şekilde görmüştür. Başında puşisiyle makyaj yapan, elinde fırçası, karşısındaki gelinin yüzünü adeta bir tablo gibi işleyen bu adam, bir makyaj sanatçısından fazlası. Onun fırçasından çıkan her yüz, sadece aydınlanmıyor; ihtişamla donanıyor, adeta bir “güç” imajına bürünüyor. Hele o son bakış, o ağır çekimde gözlerini devirerek kameraya doğru yürüyen gelinler… Sanki bir düğüne değil, tahtına yürüyen bir kraliçe izliyorsunuz.

Peki nedir bu ilgiyi bu kadar büyüten? Onun makyajı neden bir servet değerinde? Kimine göre sadece bir yüz; kimine göre bir kimlik yaratıyor. “Aşiret gelini makyajı” diye adlandırılan bu tarz, sıradan bir güzellik anlayışını değil; bir duruşu, bir gücü, bir gösterişi temsil ediyor. Makyajın sınırlarını zorlarken, adeta bir ritüele dönüşüyor.

Bir bayan olarak bu durum hem hayranlık hem de içsel bir sorgulamayı beraberinde getiriyor. Çünkü en mutlu günlerimizde en güzel halimizin görünmesini elbette isteriz. Gözler ışıldasın, yüzler parlasın, aynaya baktığımızda kendimizi büyülenmiş gibi hissedelim… Kim istemez ki? Ama bazen soruyorum kendime: O aynaya bakan gözlerde gerçek mutluluk mu var, yoksa topluma sunulan bir gösterinin heyecanı mı?

Bu tarz makyajların sadece estetik değil, aynı zamanda bir “statü” göstergesi haline geldiğini görmemek mümkün değil. Mustafa Aktaş’ın yaptığı makyaj bir makyaj olmaktan çıkıp bir sosyal mesaj, bir sınıf göstergesi halini aldı. Onunla çalışmak bir ayrıcalık, hatta bir prestij sembolü oldu. Tıpkı bir haute couture elbise ya da lüks bir otomobil gibi…

Elbette tercihler kişisel, güzellik algısı da kültürel kodlarla örülü. Ama yine de insanın içinden geçen şu cümleyi bastırmak zor: Hiçbir makyaj, içten gelen bir gülümsemenin yerini tutamaz. Hiçbir kontür, huzurlu bir kalbin yüzüne yansıyan ışığı taklit edemez. Gelinlik ne kadar gösterişli, makyaj ne kadar kusursuz olursa olsun, insanı en güzel gösteren şey sevgiyle bakan gözlerdir.

Velhasıl, Mustafa Aktaş fenomeni sadece bir güzellik trendi değil, aynı zamanda toplumsal dönüşümün de aynası. Güzelliğin tanımı değişiyor, beklentiler büyüyor, sınırlar genişliyor. Biz hanımlara ise her zaman olduğu gibi yine dengeyi bulmak düşüyor. Mutlu olmayı isterken, kendimize aynadaki ışığın aslında içten geldiğini hatırlatmak belki de en kıymetli katkımız olur.

Çünkü düğün geçer, fırça izleri silinir… Ama o gün hissedilen sevgi, ömür boyu sürer.

Yazarın Diğer Yazıları