Din ve Devlet İşleri Birbirinden Ayrıldı Ama Din ve Sosyal İlişkileri Beceremedik!
Ayla KAYMAZ
Din, bir toplumun ruhunu besleyen manevi bir kaynak olmalıdır. Ancak o kaynak bulanırsa, ruh da bulanır. Biz yıllardır din ve devlet işlerini ayırmayı anayasal düzeyde başarabilmiş bir ülkeyiz. Ne var ki, din ve sosyal ilişkiler arasındaki çizgi çok daha muğlak kaldı. Sonuç olarak ne kamusal alanda seküler bir denge kurulabildi ne de özel alanda sahih bir dini hassasiyet gelişebildi. Bunun yerine, değerlerimizi istismar eden bir kalabalık ses yükseltti.
Yakın zamanda bazı açıklamalar kamuoyunun vicdanını ciddi şekilde yaraladı. Kadınların yalnız yolculuk etmesinin “caiz olmadığını”, “kadının otobüste uyuyakalmasının fitneye yol açtığını” ve “bir erkeğin, baldızına yan gözle bakmasının fıtrata aykırı olmadığını” söyleyerek İslam adına konuştuğunu iddia eden bir beyefendinin örnekleri dönüyor. Kendisini tanımadığım için yorumlarım hususunda haddi aşmaktan imtina ediyorum. Böyle durumlarda söylenen bir cümle varsa başı sonu düşünülmeden sadece ortadan bir cümle seçilip onun medyaya servis edilebileceği ihtimalinin de farkındayım. Belki o cümlenin bir devamı ya da açıklaması var ancak şayet aksiyse bu tür beyanların, İslam’ın insana ve özellikle kadına verdiği değerden fersah fersah uzak olduğu çok açıktır. Dahası, bu tür ifadeler dine değil, nefse ayna tutar.
Din, aklı olmayanın değil; aklıyla, vicdanıyla ve irfanıyla yaşayanın sorumluluğudur. Bir kadın otobüste uyuduğu için değil, bir adam onu rahatsız ettiği için “ayıplanmalıdır”. Fıtrat, edep sınırlarını zorlamak değil, haddini bilmektir. Ancak bazı kişiler, dini yalnızca kadın üzerinden tarif etmeyi, toplumu da sadece kadın üzerinden denetlemeyi alışkanlık haline getirdi. Kadını toplumdan izole etmeyi ‘iffet’ sayan bu bakış, aslında ahlakı değil, iktidarı koruma derdindedir.
Asıl problem, dinin bireysel bir arınma yolu olmaktan çıkıp, toplumsal kontrol mekanizmasına dönüştürülmesiyle başladı. İbadet, niyetle yapılır; gösteriyle değil. Mahremiyet, kadının eteğinde aranmaz; erkeğin niyetinde saklıdır. Herkesin dini kendine, ama ahlak hepimize lazım.
Ne acıdır ki, bugün ahlaksızlıkların üzeri “din” örtüsüyle kapatılıyor. Oysa din, örtmez. Aksine açığa çıkarır: Hakkı, adaleti, merhameti ve ölçüyü. Bu yüzden dindar görünmenin ötesinde, ahlaklı kalabilmek en büyük imtihandır.
Din bir vicdan işidir, vicdanı olmayanın elinde ise bir silaha dönüşebilir.