Kırıldığın Yerden Kudretlen!
Ayla KAYMAZ
Kurban Bayramı yaklaşırken, evlerde alışveriş listeleri yapılır, kavurma tencereleri çıkarılır, bayramlıklar hazırlanır. Ama en çok da kalpler, yavaşça bir hesaplaşmanın eşiğine gelir. Kiminle görüşülmeli, kime mesaj atılmalı, kim aramalı, kim aranmalı… Belki de bayramın en ağır yükü; kırılan gururla verilen bu kararlarda gizlidir.
Çünkü bazı bayramlaşmalar, aslında bir savaşın sessiz zaferidir.
O aramayı yapmak kolay değildir. Hele ki kırılan sizseniz. Haklı bile olsanız, sırf Allah rızası için bir büyüğe gidip el öpmek, içinizde bastırmak zorunda kaldığınız onca haykırışı yutmak, kolay değildir. İnsanın kendisini “zorunlu nezakete” mecbur bırakması kolay değildir. Bazen insan kendi duruşunu yutmak zorunda kalır. Sırf “çocuklar arada kalmasın” diye. Sırf “ötekinin kalbi kırılmasın” diye. Sırf “bayramın hatırı” diye.
Ama belki de en çok o an yazılır ahirete kayda geçen bayram.
Görünürde yalnızca bir telefon aramasıdır. Ya da bir ev ziyareti. Belki kısa bir mesaj… Ama hakikatte, o an nefsin boynuna inen bıçaktır. Sessizce kesilen bir kibirdir. Gözle görünmeyen bir kurbandır o.
Çünkü kurban yalnızca bir hayvanın değil, bazen bir öfkenin, bir kırgınlığın, bir benliğin kesilmesidir.
Ve evet, bayram bazen sevinç değil, sabırdır. Bazen gurur değil, gönüldür. Bazen kendini değil, karşındakini düşünmektir. Bayram; içten içe, “beni anlamadı ama ben yine de onun gönlünü alayım” diyebilmektir.
Bunu başaran kişi; kurbanlıkla değil ama kalbiyle yaklaşmıştır Rabbe.
Ve bilelim ki; kırıldığı halde arayan, Allah katında başka bir terazide tartılır. Çünkü Allah, sırf O’nun hatırı için yutulan sözleri, indirilen egoları, atılan her barış adımını bilir. Görür. Yazar.
Bayram; büyük sofralar değil, büyük yüreklerle yaşanır.