Teslimiyetin Sessiz Hikâyesi!
Ayla KAYMAZ
Her yıl aynı vakitte kalbimizde bir sükûnet belirir. Bayram yaklaştıkça sofralar değil, niyetler kurulur önce. Kurban Bayramı gelirken; içten içe bir teslimiyetin, bir imtihanın ve bir sevdanın hikâyesi dokunur ruhumuza.
Kurban, yalnızca bir ibadet değildir. O, Hz. İbrahim’in oğlunu Allah’a adama cesaretidir. Kalbin en derinine kadar inen bir “evet”tir. Hz. İsmail’in “Emrolunduysan yap, beni sabredenlerden bulacaksın” deyişiyle büyüyen bir sabırdır. Bu; sadece bir baba ile evladı arasındaki bir sınav değil, Allah’a duyulan sonsuz güvenin, nihai teslimiyetin adıdır.
Ve her Kurban Bayramı, bize bir kez daha sorar:
Sen neyi feda edebilirsin?
Kalbindeki en kıymetliyi bile Hakk’ın rızası uğruna sunabilir misin?
Kendinden vazgeçebilir misin?
Kurban Bayramı, dışarıdan bakıldığında etrafında kurbanlıklar, kesilen hayvanlar, pay edilen etlerle şekillenir. Ama derininde; en çok, “ben”den geçebilmektir. Gösterişten, kibirden, fazlalıktan, yüktendir arınmaktır.
Bugün bayram.
Bir tebessümün sadaka olduğu, bir lokmanın kalp birleştirdiği gün.
Bugün bayram.
Sevdiklerini aradığın, küslerin kapısını çaldığın, büyüklerin duasını, çocukların kahkahasını topladığın gün.
Bugün, kendini biraz geriye çekip, Rabb’ine yaklaşma günüdür.
Bu bayram, gönlümüz kurban olsun kırılmış kalplere.
Dualarımız kurban olsun yitip gitmiş umudun yerine.
Ellerimiz kurban olsun bir yetim başı okşayacak kadar zarif bir dokunuşa.
Zengin ya da fakir, şehirde ya da köyde, büyük bir sofrada ya da minik bir tabakta buluşalım. Ama aynı niyette, aynı teslimiyette, aynı duada buluşalım. Çünkü bayram; herkesin değil, kalbi bayram olanın günüdür.
Kurban Bayramınız mübarek olsun.
Teslimiyetin ve sadeliğin en zarif halini yaşayacağınız, gönlünüzce bir bayram diliyorum.