Faruk Gökbulut (Kul Kozâkî)

Kulluk Törpüsü!!!

Faruk Gökbulut (Kul Kozâkî)

Ey Sevgili Kârî! Kimseler anlamıyor beni, sen anla bâri... Evet kıymetli okuyucularım, beni kimselerin anlamadığını düşündüğüm her demde derdimi sizlerle paylaşmayı seviyorum.

Daha önceki haftalarda şu başlıkla bir yazı kaleme almıştım: "Enâniyet ya da En 'A' niyet." Buradaki enâniyet kelimesinin "kibir" demek olduğunu iyi bir kitap oyuncusu gayet tabii bilir. Gelelim "En 'A' niyet" konusuna. O da benim benzetmem. Şöyle ki, artık bir şeyin çok değerli olduğunu belirtmek için "A Kalite" deriz ya, işte o minvâlde kibirsiz, mütevazı kişileri ben de o ifade ile anlatmış oldum.

Gelelim bugünkü konumuza... Her hafta olduğu gibi Cuma mesajını bir video ile bana bildiren manevî ağabeyim (!), bu sefer kendi hayatının anlatıldığı bir yayın linkini bana yollamıştı. Program sunucusu, o da çok değer verdiğim bir büyüğüm, cümleleri sıralarken manevî ağabeyim (!) için pek unvanın içinde "Yüksek İş Güvenliği Mühendisi" ifadesini kullandı. Konuğun şâirliği, koleksiyonerliği (eski plâk, çizgi roman vb.), antikacılığı... hepsi tamam da bir de "Yüksek İş Güvenliği Mühendisliği" olmamıştı. "Neden olmasın ki?" diye bir suâl aklınıza gelirse, hemen cevabını vereyim. Böyle bir unvan, nam, şan yok efendim, yok. "Nereden biliyorsun?" diye bir suâl daha aklınızı kurcalar ise ona da cevabım var. Ben de "A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanıyım." Bu işin birinci kısmı. Devamında manevî ağabeyimin kullandığı ifadeye geleceğim; ama öncesinde şunu sizlere ifade edeyim: "Daha önce de bir kaç kez sosyal medyada ya da farklı ortamlarda bu şekilde kullanımına şahit olmuştum. Allah... Allah... dedim kendi kendime!.. Böyle bir "Yüksek Mühendislik" var da ben mi bilmiyorum? Efendim, hemen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü'nde görevli eski bir meslektaşımı (Müstefî Yüzbaşı) aradım. Bu arada kendisi İş Güvenliği alanında doktora yapmış (Doç.Dr.), birçok uluslararası belgesi olan (OSHA vb.) çok kıymetli, sektörün duâyenlerinden birisidir. Telefon ettim. Sağ olsun, teveccüh gösterip açtı. Dedim ki: "Hocam! İş Güvenliği Yüksek Mühendisliği diye bir unvan daha önce hiç duydunuz mu?" Dediğim gibi sektörün duâyeni olan arkadaşım büyük bir şaşkınlıkla (doğal bir tepkiyle) "Faruk Hocam, o da ne ola ki?" deyiverdi. Ben de durumu baştan aşağı kendisiyle paylaştım. Bana muhatap olunan kişinin manevî ağabeyim (!) olması hasebiyle her yerde kullanmasın, işi bilen birileri duyarsa yerden yere vurur, güncel ifadeyle "linç ederler" dedi.

Gelelim bu geceki video paylaşımına... Efendim, program halkın çok itibar ettiği "VAV TV"de yayınlanmış. Daha moderatörün ilk taktim kısmında "Yüksek İş Güvenliği Mühendisi" ifadesini duyar duymaz seyretmeyi bırakıp kendisiyle yazışmaya başladım. Sizlere aramızdaki o muhavereyi aynıyla (Kopyala-Yapıştır) naklediyorum. Varın kararı siz verin.

--- Faruk: Ağabey, şu İş Güvenliği Yüksek Mühendisi nedir? Bana bir açıklar mısın?
--- Manevî Ağabey: Ben Orman Endüstri Mühendisiyim
İş sağlığı ve güvenliği yüksek lisans mezunuyum 
Dolayısıyla İş güvenliği yüksek mühendisiyim ????????♥️
--- Faruk: Ağabey, ben bunu Bakanlığa sordum. Yok öyle bir şey dediler. Ben de Sistem Mühendisiyim ve Adana Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'nde "Yüksek Lisans" yaptım. Kendi adıma sordum (Onu mahçup etmemek için kendi ismimi verdim.) Unvan olarak yazabilir miyim? dedim. "Yazma komutanım, linç yersin." dediler. Bu cevap Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İSGGM'den müstefî yüzbaşı arkadaşımdan geldi. Kendisi Doç.Dr. aynı zamanda. Sen tutmuşsun TV programında anons ettiriyorsun. Ağabeyim olmasan seni ilk linç eden ben olurdum. Edebim buna mâni oluyor. Bırak ünü, namı, şanı... Kul ol!.. Ben neden mahlasıma "Kul Kozâkî" dedim? Hiç düşündün mü? Ya da bana hikâyesini hiç sordun mu?
--- Manevî Ağabey: Ne olmuş Yüksek Lisans yapan bir mühendis 
Ha yüksek mühendis 
Ha iş güvenliği yüksek mühendisi 
K müfettiş ile birlikte olduk
Hatta eski çalışma bakanı
Mustafa Kul ile beraberiz
Hiç kimse eleştirmedi
--- Faruk: Benim manevî babamın adı Bekir Sıtkı Erdoğan. O gerçek bir KUL idi.
--- Manevî Ağabey: Hepimiz kuluz
Güzel insan olmaya gayret ediyoruz 
Ünvanlar burada kalıyor
--- Faruk: Ağabey, sendeki enâniyet. Benden söylemesi. Ha öyle ha böyle diye bir şey var mı? Sahip olmadığın bir şeyi kullanma. Benden demesi. Öyle bir unvan yoookkk. Gecen hayrolsun!..
--- Manevî Ağabey: Teşekkür ederim 
Hayırlı geceler Ben icat ettim ????
--- Faruk: Yok öyleeeee...
--- Manevî Ağabey: Fazla üzerine gitme lütfen
--- Faruk: Senin olmayan bir şeyi sahiplenmenin ne olduğunu bilirsin... Yarın mahşer günü Rabbim sorar da; "Biliyordun, neden uyarmadın?" suâline binâen buraya kayıt düştüm. Benden demesi canım ağabeyim. Ben 4 üniversite kapısından girip çıktım. Şükür en büyük unvanım "Kul Kozâkî" oldu. Hakikatte Türk Ordusu'nun şanlı yuvası ve dünyânın en muhteşem üniversitesi Kara Harp Okulu'ndan (Atamızı da tedrisatını yaptığı) mezun mümtaz bir Türk subayıyım. Hem de çekirdekten yetişme Harbi Subayım (Harbiyeli Subaylara böyle deniyor). 13 yaşımda ordumun hizmetine alındım. Şimdiye kadar benden hiç kibir ifadesi duydun mu? 
--- Faruk: "Biz kulluk törpüsü ile egolarımızı törpüledik." Vesselâm!..
--- Manevî Ağabey: Eyvallah ????

Aramızda geçen tüm konuşma bundan ibâret. Mesele "Kulluk Törpüsü" ile yontulabilmekte. Meselenin en vahim tarafına değinmiyorum. O da şu: "Manevî ağabeyimin konuşma metninde hiç noktalama işareti gördünüz mü? Soruyorum size... Göremezsiniz. Neden? Çünkü o da herkes gibi ü-şen-geç. Bir de benim yazdıklarıma bir bakın. Nokta, virgül, iki nokta üst üste, tırnak işâreti, inceltme işâreti (şapka dedikleri) ve daha nice imlâ kuralı. Kılı kırk yararcasına bir titizlikle yazımı yazmışım. Her neyse... Daha birkaç gün önce de bana cevap olarak "Eyv" yazmış. Dedim: "Ağabey, eyvallah demek istedin galiba?" Dedi: "Evet." Dedim: "Eee, o zaman niye tam yazmıyorsun? Elindeki telefon akıllı. Birkaç kez tam yaz, o hafızaya alıyor."

Kısacası dostlar, lütfen SES BAYRAĞIM: TÜRKÇEM'i dalgalandıracak nefesiniz yoksa ortalıkta rüzgârım, fırtına estiririm diye gezmeyin.

SÖZÜM MECLİSTEN İÇERİ... Vesselâm!..

01 Mayıs 2025 / Saat: 01.23 / Mersin

Yazarın Diğer Yazıları