İsmail Detseli

Bir Şehrin Hatırası: Dost Kalemlerde Yaşamak!

İsmail Detseli

Ne yazsam, nereden başlasam... Kelimeler boğazımda düğümleniyor bu sabah. Ömrün dolu dolu geçmiş sayfalarına şöyle bir bakınca, geride bıraktığım en kıymetli şeyin kitaplar, yazılar, konuşmalar değil; insan biriktirmek olduğunu görüyorum.

Dört haftadır Merhaba gazetesinin Akademik Sayfalarında kıymetli dostlarım tarafından kaleme alınan yazıları okuyunca, 80 yılın bir ömür değil, bir şehir hikâyesi olduğunu fark ettim. Kilistra’nın taş sokaklarında, annemin taşıdığı odunların kokusuyla başlayan bir hayat; sayfalara, kitaplara, hatıralara dökülüverdi yeniden. İsmail Detseli’yi yazanlar, bir yönüyle köyümün, Konya’nın kültürünü, halkın sesini, sokağın dilini, gaz lambasıyla aydınlanan anıları yazdılar.

Bu satırlarda gördüğüm şey, kişisel bir övgüden öte, bir şehrin hafızası… Çünkü Konya, yazan kadar yazdıran da bir şehir... Lalebahçe’deki bir mescitte, Gedavet’in kenarında, Meram’da bir gazel akşamında ya da Sille’de bir pişmaniye sohbetinde; kelimeler, doğrudan kalbe yazılıyor. Benim vazifem de yıllardır bu sesi duyurmak, o kelimeleri kayda geçmekti. Fakat görüyorum ki, dostlarım bu görevi daha titizlikle yerine getirmiş.

Bugün dönüp baktığımda şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim: Şehir kültürü dediğimiz şey, sadece taş binalar, eski sokaklar, türbeler ya da tarihî isimlerden ibaret değildir. Kültür, hafızadır; hafıza ise yaşayanlar tarafından taşınır. Eğer bugün Konya’nın eski hanlarından, düğünlerinden, halk hekimliğinden, değirmen kültüründen, barana gecelerinden bahsedebiliyorsak; bu hem yazan hem aktaran bir neslin eseridir. O neslin bir ferdi olmak, benim için hem bir şeref hem de bir sorumluluktur.

Dost kalemlerin yazdıkları, sadece şahsıma değil, halk kültürüne duyulan derin saygının da ifadesi... Halkın içinden çıkan, örgün eğitim görmemiş ama hayat üniversitesinden geçmiş biri olarak; akademik kürsülere, sempozyumlara, kitaplara konu olmak, benim için büyük bahtiyarlık… Görüyorum ki bu şehir, alaylıları da bağrına basıyor… Söz söyleyeni de, söz duyanı da unutmayan bir gönül coğrafyasında yaşıyoruz hamdolsun.

Velhasıl; yazı, sadece yazmak değil... Yazı, yaşamak, yaşatmak, hatırlamak ve hatırlatmak... 20 yılı aşkın süredir gazete sütunlarında, dergi sayfalarında ve kitap satırlarında sürdürdüğüm bu mesai; bugün anlıyorum ki, yalnızca kendi hikâyem değil, hepimizin ortak mirasıymış.

Başta Hasan Yaşar kardeşim olmak üzere Akademik Sayfalar yayın kuruluna teşekkürü bir borç biliyorum. Söyleşiyle kadim dost Hüseyin Üzülmez renk katmış. Yazılarıyla Hasan Yaşar, Ahmet Kuş, Mustafa Güçlü, Saffet Yurtsever, M. Ali Köseoğlu, Mustafa Güden, Hakkı Biçer, Ö. Lütfi Ersöz, Bekir Şahin, Mustafa Kabakçı, Saim Sakaoğlu, Ali Işık ve kızım Fatma Yıldız katılmışlar. Bir de yazıları 80. yaş anısına hazırlanan bu çalışmada yer bulamayan kıymetli yazar ve akademisyen dostlarımın teveccühleri var. Kalemini konuşturan tüm dostlarımın yazdıklarını okurken çok duygulandım. Akademik sayfalara misafir olmuş kalem sahiplerine ve yazarından okuruna Başta imtiyaz sahibi Halid Şen kardeşime, Merhaba gazetesine bu kadirşinaslık için yürekten teşekkür ediyorum. 

Bir insanın en kıymetli aynası, dostunun kalemiymiş. O aynaya bakınca kendimi değil, dostluğu, vefayı, Konya’yı görüyorum. O halde Konya’nın türküsünü, masalını, muhabbetini birlikte söylemeye devam edelim mi? Çünkü bu şehir, bizimle yaşamaya devam edecek. Benim ismim geçmese de olur, yeter ki bu kültür yaşasın, bu hatıralar anlatılsın, bu gönül bağı sürsün. Kalın sağlıcakla…

Yazarın Diğer Yazıları