Kerim Küçüksarı

İki Başkan Takdiri Hak Ediyor

Kerim Küçüksarı

Depremden sonra çok şey yazıldı, söylendi. Kimi yaşananlara kader dedi, kimi ihmal! Kim ne söylerse söylesin ateş düştüğü yeri yaktı. Ateşin dışında kalanlara da ibret almak ve en azından bundan sonrası için tedbir almak düştü.

Hizipçilik ve ırkçılık söylemleri sizi aldatmasın

Deprem sonrasında siyasetçisi, din adamı, ekran yüzü, sanatçısı, fenomeni daha bilmem nesi… aynı amaca hizmet eden düşünceleri, farklı kelimelerle ifede etti, ediyor. Bu insanları dikkatle takip ettiğinde sanki bir el bunlara ne konuşacağını, ne yazacağını söylemiş gibi… Hizipçiliği artırmaya çalışan, aynı koronun sesi olan bu kitle, milletin değerleri ile ters düştüğü için amaçlarına ulaşamadılar, hatta bir çoğuda paylaşımlarını sildi. Milletimizin sağduyusu galip geldi.

Malzemesi çalınmış, denetimi sağlıklı yapılmamış binada, göçük altında kalıp can vermek kader değildir!

Deprem nice binaları moluz yığınına çevirirken, aynı deprem bölgesinde boyası dahi çatlamayan yapılar var. Yıkılan bina ile ayakta kalan bina arasında anlayış farkı, insanlık farkı, rant farkı, denetim farkı, belki biraz ağır olacak ama inanç farkı bile var. Bu farklar içerisinde afeti felakete dönüştüren şeyin “rant ve  denetimsizlik olduğunu”da gördük. 

Dünyanın bir başka yerinde 9,9 şiddetinde bir depremde binalar yıkılmıyor, insanlar göçük altında kalmıyorsa, 9,9 şiddetinin altında, malzemeden çalınarak, denetimden kaçılarak yapılmış bir binanın molozları altında kalmak kader değil, cinayettir.

Bu sebeple önüne gelen mütahit olamamalıdır. STK’lar, belediyeler ve merkezi yönetim sağlıklı bir yönetişim planı izlemeli, tüm kurumlarımız deprem sonrası insana ve müslümana yaraşır bir eylem planı hazırlamalıdır. 

Şehirleri beton yığınları haline getirmenin bir anlamının kalmadığı görülmelidir. Yaşam alanları ile mimari dokusu ile, meydanları, yolları, altyapısı ile şehirlerimize kimlik kazandırmanın vaktinin çoktan geldiği, hatta geçiyor olduğunun bilincine varılmalıdır.

Yerel yönetimler ve stk’lar başta olmak üzere, bu topraklar üzerinde güvenle yaşayan tüm insanlarımız, normal yapıyı bir kenara bırakın, cami inşa ederken bile şatafat ve gösterişten uzak, butik, sıcak yapıları tercih etmeli, minaresi, kubbesi orantısız duygusuz, kimliksiz yapılardan uzak durmalıdır. Her bir belediye, şehrin tarihi ve kültürüne uygun imar planları hazırlamalı, şehir imar ederken, yapılarımız şehrimize kimlikte kazandırmalıdır.

Suçlu Sadece Mütahitler değildir!?

Depremde yıkılan binaların tek suçlusu mütahitler değildir. Mütahitleri günah keçisi ilan edip, işin içinden kimse sıyrılma gayretine de girmemelidir.

İnşaat için zemin etüdü yapandan, ustasına, inşaat mühendisinden mütahidine, inşaat bitince ruhsat veren belediyesine ve hatta imar affına el kaldıran vekiline kadar herkes ayrı ayrı, farklı derecelerde sorumludur. Hatalarla, yanlışlarla yüzleşilmelidir ki, aynı konularda tekrar tekrar hatalar,  yanlışlar yapılmasın. İnsanımızın hayatı, gençlerimizin geleceği ranta kurban edilmesin.

Mimarlık Mühendislik Fakültelerinin Hocaları ve Öğrencileri Deprem Sahasına İndirilsin

Türkiye genelinde ne kadar üniversitede, mimarlık ve mühendislik fakültesi varsa, hocaları ve öğrencilerinin deprem sahasına indirilmesi büyük önem arz etmektedir. Hocalar ve öğrenciler tarafından depremde yıkılan binaların neden yıkıldığı, kullanılan malzemeler, zemin etüdü gibi daha sayamadığım bir çok husus yerinde görülmüş olacaktır. Mimarlık ve mühendislik hocaları, öğrencilerine binaları nasıl sağlam yapması gerektiğini öğretiyor, bu öğrenciler deprem sahasına indiğinde ise nasıl malzeme kullanılırsa insan hayatı ile oynamış olur bunu da yerinde, yaşayarak görmüş olur. 

Hazır üniversiteler de uzaktan eğitime başlamışken, öğrencilerin sahada çalıştığı süre, ilgili mercilerin istemesi halinde zorunlu staja sayılabilir. Bu öğrenciler bu tecrübeyi başka bir yerde bulamaz. Ülkemizin de gelecek on yılları kurtulur.

İki Başkan Takdiri Hak Ediyor

Birincisi Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay. Başkan Altay, depremin ilk gününden itibaren sahaya indi, sesis sedasız, sosyal medyada bağırmadan, oy ve rant kaygısına düşmeden, büyük bir özveri ile ekibinin başında durdu, Hatay’ın altyapısını yeniden inşa etti. Hatay halkının gönlünde, Konya’nın Konyalının, müstesna bir yer edinmesini sağladı. Halen yürütmekte olduğu, burada tek tek sayamayacağım çalışmalarla da daha çok gönül kazanacağa benziyor… Uğur Başkan depremden bugüne, sahadaki ilkeli duruşu ve çalışmaları ile takdiri hak ediyor.

İkincisi Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan. Depremin ilk dakikalarından itibaren teşkilatlarının tamamını teyakkuza geçirip, kriz merkezine çevirmesi, kaygısız, hesapsız insanımızın yardımına koşması ve söylemleriyle Başkan Erbakan “babası gibi olduğunu” göstermiş oldu. Kardeş şehir projesi, nitelikli insan gücü ve temin ettiği iş makinalarının deprem bölgesine sevk edilmesi, 350 nin üzerinde konteyner, aşevleri, ikiyüzün üzerinde yardım tırı ve teşkilatlardaki gönüllüleri ile sesiz sedasız, özverili bir çalışma ortaya koydu. 

Yar, zor günde yar ola, şadlık şadumanlıkta ağyar bile yar olur, düsturunca bu zor günlerde deprem bölgelerinin tamamında teşkilat mensupları ile birlikte, depremzedelerin yardımına koştu. Fatih Başkan da bu ilkeli, çıkarsız duruşu ile takdiri hak ediyor.

İktidar ve muhalefet partilerinin çoğu mensubu samimiyet sınavını kaybetti. Depremin acısını bile gündelik siyasi menfaatlerine meze yaptı. Milletimiz kimin ne yaptığını, hele de bu zor günde kimin samimiyetle yanında olduğunu unutmayacaktır.  

Yazarın Diğer Yazıları