Kerim Toslak

Ya Göründüğümüz Gibi Olalım Ya Da Olduğumuz Gibi Görünelim

Kerim Toslak

İnsanların kılık kıyafetleri, dış görünüşleri ilk izlenim olarak meslekleri, dünya görüşleri ve inançları haklarında bir fikir verir.  Ancak bu elde edilen fikir her zaman doğru olmayabilir.
Birçoğumuz zaman zaman bu yanılgıya düşmüşüzdür. Örneğin; uzun saçlı, kulağı küpeli bir delikanlıyı caddede gördüğümüzde zihnimizde oluşan ilk izlenim, biraz sonra camide aynı safta yanımızda namaza durduğunda bizi utandırır. Tersi de olabilir. Örneğin; caddede gördüğümüz tesettüre uygun şekilde giyinmiş bir bayanı biraz sonra elinde sigara ile içki içilen bir mekanda gördüğümüz zaman da farklı duyguları yaşarız. 
Amacım kimsenin yediğine içtiğine giydiğine kılığına kıyafetine karışmak değil. Ancak Mevlana'nın bize "ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol"  öğüdünden de anlaşıldığı gibi kisve ile kişiliğin uyumlu olması gerektiğinin toplumsal hayatta ne kadar önemli olduğunu anlatmaktır. 
Bir de bazı temsili ( örneklik) özellikli hassas meslekler vardır. Bu tür meslek gruplarında bulunan imamlar, müftüler, öğretmenler ( özellikle din dersi öğretmenleri) gerek kisveleriyle gerek kişilikleriyle ve yaşantılarıyla temsil ettikleri meslekleriyle uyumlu olmalılar. Bir taraftan topluma veya öğrencilerine öğüt verirken diğer taraftan verdikleri öğütlerin aksine davranışlarla ortaya çıkan yaşam şeklinin meydana getireceği çelişkinin altında ezilmek hoş bir şey değildir.  
Yıllar önce 28 Şubat netameli zamanlarında çalıştığım okulda bu tür hassasiyetleri olmayan bir imam arkadaş öğrenci velimizdi. Okul aile birliği gelir sağlamak için içkili bir mekanda yemek düzenlemişti. Yemeğe ilçenin kaymakamı, bazı bürokratları, öğrenci velileri ve davetliler katılmıştı. Ben katılmamıştım ama imam arkadaş katılmış. İçkili yemek programına imamın katılması Kaymakamın hoşuna gitmiş olacak ki masasına çağırıyor ve yanına oturtuyor birlikte yiyorlar yemeği. İmam içki içmemiş ama içki içenlerle birlikte aynı masada yemeğini yemiş. Bu durum cemaat tarafından eleştirilmiş ve cemaatin kendisini ayıplamasını, eleştirmesini bana dert yanarak anlattı. Üstelik kendisini eleştirenlere gıyaben hakaret ederek, "imamlarının Kaymakamın masasında oturmasıyla gurur duyacakları yerde, bir de eleştiriyorlar" dedi. Tabii ben de imamın tavrının yanlış olduğunu özellikle içkiyi haram kılan Kur'an-ı Kerim'deki ayetleri düşünerek bir kez daha okumasını, Yüce Allah'ın "içmeyin" demek yerine "kaçının " demesinin hikmeti üzerinde düşünmesi gerektiğini söyledim. Allah'ın uzak dur dediği bir masadan ve ortamdan niçin uzak durmadığını hatırlattım. Davranışının bir imama ve kendisine yakışmadığını ifade ettim.
Konuyu sadece iki meslek grubuna indirgeyerek anlatmam, belki biraz da bu meslek gruplarının önemindendir. Ancak Müslüman olduğunu iddia eden hepimizin omuzlarında böyle bir sorumluluk vardır. Müslüman isek öyle olmalı, öyle davranmalıyız. Dışımız, içimiz, halimiz dilimiz uyumlu olmalı.
Selçuklu/Konya
 

Yazarın Diğer Yazıları