Mehmet Bina

571 yıl önce ayasofya'da ilk cuma namazı bugün kılındı. (01.haziran 1453)

Mehmet Bina

Bugünkü Ayasofya 537 senesinde İmparator Jüstinyen tarafından inşa ettirilen dördüncü halidir.

* Jüstinyen imparatorluğuna layık bir yapı kurmak için Aydın ve Milet’li iki mimara diyor ki: “Öyle büyük bir yapı yapın ki bütün Roma dünyasında benzeri olmasın ve bütün Hristiyan dünyasının merkezi haline gelsin.” 

Kubbe inşaatının ilk başlangıcında planlanmayıp daha sonradan eklendiği için yaklaşık bir 30 yıl kadar sonra çökmüştür.

* Evliya Çelebi’nin rivayetine göre bu çöküş Peygamber Efendimiz (sav)'in ana rahmine düştüğü güne denk gelir.

Fatih Sultan Mehmet İstanbul'un 29 Mayıs 1453 salı günü fethettikten sonra cuma namazı için mabedin bir cami olarak hazırlanmasını emretti.

Sultanın emri üzerine üç gün içinde Ayasofya'nın cuma namazı kılınacak hâle getirilmesi için yoğun bir çalışma başlatıldı. Bunun için ustalar geceli gündüzlü yoğun bir şekilde çalışmaya başladılar. 

O günü Askerî Müze’nin kurucusu Ferik Ahmed Muhtar Paşa Feth-i Celil-i Kostantiniye adlı eserinde şöyle anlatıyordu:

“Fethin akabinde en mühim hadise Ayasofya’da ilk Cuma namazının kılınmasıdır. Mimarlar ve işçiler geceyi gündüze katıp çalışarak Salı günü fetholunan şehrin en büyük kilisesinde cumaya kadar lüzumlu tadilatı yaptıktan sonra Padişah, emirleri, mücahitleri, gazileri ve büyük bir alay ve erkânla gelip içeri adımını atar atmaz, mabedin içinde ilahî bir gulgule yükseldi, hafızlar okumaya, müezzinler salalara, ezanlara başladılar. Cemaat bir ağızdan tekbir alıyor ve kubbe aksi sedalarla uğulduyordu. 

 Müezzinler,  “İnnallahe ve melaiketihi…”  ayetini yanık seslerle okumaya başlayınca Akşemseddin Hazretleri, Sultan Mehmed Han-ı Sani Hazretleri’nin koltuğuna girip tazim ile minbere çıkardı.

-Fatih Sultan Mehmet, hutbeyi eda ettikten sonra teberrüken Akşemseddin hazretleri, Sultan Mehmed Han'dan izin alıp imamlık yaptı".
Akşemseddin'in kıldırdığı cuma namazından sonra Osmanoğulları'nın devletinin daim olması ve Fatih Sultan Mehmed'in zaferlerinin devamı için dualar edildi.

Hutbeyi kimin okuduğu ve cuma namazını kimin kıldırdığı hususunda bir çok rivayetler var, ama Hutbeyi ve İmamlığı Fatih Sultan Mehmet ile Hocası Akşemsettin arasında olduğu kesindir. 

Bir Rivayette Hutbeyi îrâd etmek için Akşemseddin Hazretleri minbere çıkmıştı. Sonrasında Fatih Sultan Mehmet Han, ilk Cuma namazını kıldırmıştı.

Şöyle rivayet edilir:

“Fatih Sultan Mehmet Han imamlığa geçtikten sonra namaza başlamak için tekbir getirmiş, ama hemen sonrasında sağına ve soluna selâm vererek namazını bozmuştur. Sonra tekrar tekbir getirmiş ve tekrar sağa-sola selâm vererek namazını bozmuştur. Üçüncüsünde de tekrar tekbir getirdikten sonra ellerini bağlamış ve ilk Cuma namazını kıldırmaya başlamıştır. 

Namaz kılındıktan sonra Fâtih Sultan Mehmet’e namazı neden iki kere bozduğunu sorduklarında:

«-İstedim ki namaz sırasında bana ve bütün cemaate Kâbe görünsün, yani biz Kâbe’nin önünde namaz kılalım. Bu niyetle birinci tekbiri getirdim, fakat Kâbe görünmedi. İkincisinde de tekbir getirdim Kâbe görünmedi. Fakat üçüncüsünde tekbir getirdim ve Kâbe gözümün önünde belirdi.» demiştir.”

Bu durum Akşemseddin Hazretleri’ne sorulduğunda şöyle anlatmıştır:

“-Padişahımız üç defa tekbir getirdi. 

Birinci tekbirde baktım ki, Ayasofya’nın yönü kıbleye bakmıyor. İçimden, «İnşâallâh bir yanlış yapmayız.» dedim. 

İkinci kez tekbir getirdi, tekrar namazı bozdu, namazı bozduğu için sevindim. Üçüncü tekbirde yine içimden, «İnşâallâh namazını bozar.» dedim. Fakat o an bana mânevî âlemde cemaatin en arka safı gösterildi. 

En arka safta, bir kişilik yerin eksik olduğunu gördüm. Bir an baktım ki, Hızır -aleyhisselâm- o bir kişilik yere doğru saf tutmak için gelirken terler direğe parmağını soktu ve Ayasofya’nın yönünü kıbleye doğru çevirdi. Ondan sonra da bir kişilik yerin eksik olduğu o safa geçti ve namaza durdu. 

Böylece Padişah üçüncü kez tekbir getirdikten sonra Kâbe’yi tam karşısında gördü, bir daha selâm vermedi.”

Gerçekten böyle bir hâdise olmuşmudur, yoksa oraya duyulan muhabbet sevgi sebebiyle böyle bir menkıbe dilden dile mi düşmüştür, bilinmez en doğrusunu Allah (cc) bilir.

Bize düşen görev Ecdadımızın bize emanet ettiği o esere sahip çıkmak ve beş vakit namaz da orayı doldurmaktır.

Yazarın Diğer Yazıları