Alah'ı (cc) ne kadar şükrediyoruz!
Mehmet Bina
Hz. Ömer’in yanında bir kişi;
– ‘Ya Rabbi! Beni azlardan eyle,’ diye dua etti.
Hz. Ömer;
– Bu nasıl dua? diye sordu. O kişi de,
– Duydum ki Allah Teâlâ, “Kullarımdan şükredenler azdır” buyurmuş. Ben, beni işte o “azlar”dan kılmasını istiyorum, diye cevap verdi.
Bunun üzerine Hz. Ömer,
– Herkes Ömer’den daha bilgili! dedi.
Dua sahibinin bilincini ve yaklaşımını böylece takdir etti.
Bazen insanlara bir günahı terketmelerini öğütlediğinizde “Ama sadece ben değilim! Herkes yapıyor.” derler.
* Kur’an-ı Kerim’de “insanların çoğu” kelimesine bakarsanız, çoğu insanları “bilmez”, “şükretmez”, “iman etmezler” bulursunuz.
Bu yüzden Allah’ın kendileri hakkında,
“Ama kullarım içinde şükreden azdır." buyurmaktadır. (Sebe süresi 13)
Bu âyetin ön kısmında Hz. Davud ve Hz. Süleyman’a (a.s.) verilen ilâhi ikram ve imkanlar hatırlatılmakta sonra da “Ey Davud hanedânı! Şükür için/içinde çalışın. Doğrusu, kullarımdan gereği gibi şükredenler pek azdır” buyrulmaktadır.
* Günümüzde şükür anlayışı sözlü olarak “elhamdülillah” diye hamdetmekle yetinmek şeklinde uygulanmaya başlanmıştır.
Nimete hamdetmek güzeldir ama daha güzel olanı şükretmektir.
Şükür, her nimetin Allah'tan geldiğini bilip dil ile de hamd etmektir.
Hadîs-i şerîfte buyrulur:
“Îman iki kısımdır. Yarısı sabırda, yarısı şükürdedir.”
Hazret-i Ömer (ra) şükür ve sabrın birbirine olan üstünlüğü hakkında şöyle buyurur:
“Şükürle sabır birer binek hayvanı olsalardı, hangisine daha önce bineceğimi kestiremezdim.”
* İmam-ı Rabbani hazretleri şükür ile ilgili:
“Öyle nimetler vermiştir ki Cenab-ı Hak, vücudumuzun her kılı dile gelse ve şükür ifade etseler bile, o şükrü yerine getirmekten acizizdir” diye ifade eder.
Peygamber Efendimiz (sav), Hazret-i Ömer’in üzerinde bir gömlek görmüştü. Ona:
“–Bu gömleğin yeni mi, yoksa yıkanmış mı?” diye sordu. Hz. Ömer (ra):
“–Yeni değil, yıkanmış gömlektir, yâ Rasûlâllah!” deyince Allah Rasûlü:
“–Yeni giy, şükreden olarak yaşa, şehîd olarak öl!” buyurdu. (Ahmed, II, 89)
Peygamber Efendimiz’in bu mûcizevî beyanları, zamanı gelince aynen gerçekleşmiş ve Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-, şehîd olarak vefât etmiştir.
Dâvûd -aleyhisselâm-, Rabbine çok şükrederdi. O, bir keresinde şöyle demiştir:
“–Yâ Rabbi! Ben Sana nasıl şükredeyim. Zîrâ Sen’in şükrüne ancak Sen’in nîmetinle erişebiliyorum.”
O’na şöyle vahyedildi:
“–Sana olan nîmetlerimin hepsinin Ben’den olduğunu biliyor musun?”
Hazret-i Dâvûd:
“–Evet.” dedi.
Bunun üzerine Allah Teâlâ:
“–Bu şekilde düşünmen, Ben’im Sen’den râzı olmama kâfîdir.” dedi
* Cüneyd-i Bağdâdî yedi yaşında iken dayısı Seriyy-i Sakatî onu hacca götürür. Harem içinde gerçekleşen irfan sohbetlerinden birinde, şükür hakkında konuşulur. Oradaki âriflerin her biri kendi değerlendirmelerini yaptıktan sonra, Seriyy-i Sakatî, Cüneyd’e dönerek onun da konuşmasını ister. Cüneyd, bir müddet düşündükten sonra şu muhteşem cevâbı verir:
“–Şükür, Allah Teâlâ’nın lûtfettiği nîmetle O’na âsî olmamak ve o nîmeti mâsiyete sermâye etmemektir.”
Şakîk-i Belhî Hazretleri sorar:
“–Geçim husûsunda ne yaparsınız?”
İbrahim bin Edhem:
“–Bulunca şükreder, bulamayınca sabrederiz!..” der.
Şakîk-i Belhî Hazretleri:
“–Bunu, Horasan’ın köpekleri de yapar!” deyince, bu defa İbrahim bin Edhem sorar:
“–Ya siz ne yaparsınız?”
Şakîk-i Belhî Hazretleri şu cevabı verir:
“–Bulursak şükredip infâk eder, bulamadığımızda yine şükredip sabrederiz.”
Hazret-i Râbia’ya sordular:
“–Allah, kulundan ne zaman râzı olur?”
Şöyle dedi:
“–Iztırap ve mihnet içindeyken bile, nîmet içindeymiş gibi şükrettiğinde…”
*
Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.v.) bir adama;
– Nasıl sabahladın, diye sorar. Adam;
– Hayır içinde, cevabını verir. Efendimiz (s.a.v). ikinci kez sorusunu tekrarlar:
– Nasıl, ne halde sabahladın?
Adam tekrar:
– Hayır içinde, diye cevap verir.
Efendimiz (s.a.v). üçüncü kez sorduğunda bu kez adam;
– Elhamdülillah, Allah’a şükrolsun ki hayır içinde, der. Bunun üzerine Efendimiz s.a.v. şöyle buyurur:
– Senden söylemeni istediğim işte buydu. (Taberânî, el-Evsat, No: 4372)
Âriflerden bir zat şöyle nasihat etmiştir:
“Bir kimseye halini sorduğunda, Rabbi’nden şikâyet edip O’nun kaderine hoşnutsuzluk belirteceğini bilirsen, sakın ona hal hatır sorma. Yoksa onun şikâyet ve cehaletine ortak olmuş olursun.”
Rabbim bizleri verdiği nimetlerin kıymetini bilen ve şükredebilen kullarından eylesin.