Mehmet Bina

Allah'ın Rahmeti

Mehmet Bina

Resulullah (sav) buyurdular ki:

"Beni İsrail'de birbirine zıd maksad güden iki kişi vardı: Biri günahkardı diğeri de ibadette gayret gösteriyordu. -Abid olan diğerine günah işlerken rastlardı da: "Vazgeç!" derdi. 

Bir gün, yine onu günah üzerinde yakaladı. Yine, "Vazgeç" dedi. 

Öbürü: "Beni Allah'la başbaşa bırak. Sen benim başıma müfettiş misin?" dedi. 

Öbürü: "Vallahi Allah seni mağfiret etmez. Veya: "Allah seni cennetine koymaz!" dedi. 

Bunun üzerine Allah ikisinin de ruhlarını kabzetti. Bunlar Allah'ın huzurunda bir araya geldiler. 

Allah Teala Hazretleri ibadette gayret edene: "Sen benim elimdekine kadir misin?" dedi. 

Günahkara da dönerek: "Git, rahmetimle cennete gir!" buyurdu. 

Diğeri için de: "Bunu ateşe götürün." emretti. 

Ebu Hüreyre (ra) der ki: "(Adamcağız Allah'ın gadabına dokunan münasebetsiz) bir kelime konuştu, bu kelime dünyasını da, ahiretini de heba etti." [Ebu Davud, Edeb 51]

Ebû Hüreyre (ra)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu:

“(İşlerinizde) orta yolu tutunuz, dosdoğru olunuz. Biliniz ki, hiçbiriniz ameli sâyesinde kurtuluşa eremez.” Dediler ki:

- Sen de mi kurtulamazsın, ey Allah’ın elçisi?

- “(Evet) ben de kurtulamam. Şu kadar var ki Allah rahmet ve keremi ile beni bağışlamış olursa, o başka!” (Müslim, Münâfikîn 76, 78)
Peygamberimiz (sav) başka bir Hadis-i Şerifte şöyle buyuruyor.

“Allah rahmeti yüz parça yaratmış, doksan dokuzunu kendi nezdinde tutmuş, yeryüzüne bir parçasını indirmiştir. İşte mahlûkât bu bir parçadan dolayı birbirlerine merhamet ederler. Hatta at (bazı rivayetlerde “hayvan” geçmektedir), yavrusuna basmamak için tırnağını (ayağını) kaldırır.” (Buhârî, Edeb 19)

Güneşler Güneşi” diye bahsedilen Hâlid-i Bağdâdî Hz.leri, işlediği sâlih amellere güvenmediğini, yalnız Cenâb-ı Hakkʼın rahmetine umut bağladığını dile getirmiş ve talebelerinden son nefesini îmanla verebilmek için duâ istemiştir.

* .Cennet hiçbir insanın alın terinin karşılığı değildir; ancak ve ancak Allah’ın kerem ve fazlının bir ikramı, bir ihsanıdır.

Rivâyet olunur ki, merhamet yoksulu bir kişi, ineğin buzağısını onun gözü önünde kesmişti. Bunun üzerine o şahsın eli kurudu, tutmaz oldu.

Birgün bu şahsın önüne yuvasından bir kuş yavrusu düştü. 

Anası gelip perişan hâlde çırpındıysa da yavrusunu yuvaya çıkaramadı.

 O şahıs, bu yavruya merhamet edip yuvasına koydu. Allah Teâlâ’nın lutfuyla, o şahsın eli iyileşip eski hâline döndü.

Peygamberimiz (sav) bütün mahlûkâta, Allah'ın Rahmet nazarıyla bakardı. 

Yanık bir karınca yuvası gördü;

“–Allâh’ın verdiği canı yakmaya kimin hakkı var?!” dedi. (Ebû Dâvud, Cihad, 112)

Mekke Fethi’ne giderken yolda dişi bir köpek, yavrularını emziriyordu;

“‒Öbür taraftan geçin!” buyurdu.

Deve üzerinde sohbet eden insanlar gördü:

“‒Yere inin, yerde sohbet edin.” buyurdu.

Bir defasında kadının biri çocuğunu kaybetmiş, deli gibi bir oraya bir buraya koşuyor, yavrusunu arıyor, bulduğu yabancı çocukları da bağrına basıp hemen oracıkta emdiriyordu.

Kadının bu heyecanını gören Peygamberimiz (sav) yanındakilere sordu:

– Böylesine Rahmeti bol olan şu kadın hiç yavrusunu ateşe atar mı?

– Atmaz, dediler.

Peygamberimiz (sav) de tasdik etti;

– Ben de öyle biliyorum, atmaz, dedikten sonra buyurdu ki:

– İşte Allah (cc) da bu kadından çok fazla merhametlidir. 

Kullarını ateşe atmaz, onlar kendilerini ateşlik amelin içine atmadıkça!  

- Rabbim bizleri kendi rızası istikametinde yaşayanlardan eylesin.

Yazarın Diğer Yazıları