Dualarımız neden kabul edilmiyor!
Mehmet Bina
Duaların red olmadığı mübarek Ramazan ayını geride bıraktık. Tüm İslam aleminde olduğu gibi ülkemizde de bütün müslümanlar için ve Gazze için dualar yaptık, ama nedense müslümanlar bir araya gelip birleşemiyorlar.
Kur'ân-ı Kerîm'de dua ile ilgili âyetler geniş bir yer tutar. 200 kadar âyet doğrudan doğruya dua konusundadır
* Rabimmiz de Kur'an-ı Kerimde "Rasûlüm! Kullarım sana beni sorarlarsa, şüphesiz ben onlara çok yakınım. Bana dua edenin duasına icâbet ederim. Öyleyse onlar da benim dâvetime uysunlar ve bana iman etsinler. Böyle yaparlarsa, en doğru yolu bulmuş olurlar." Buyurmaktadır. (Bakara / 186. Ayet)
Hayatımızın her safhasında olduğu gibi, özellikle duların kabul edildiği zamanlarda Allah'a yönelmeli dua etmeliyiz.
Dularımız kabul olmuyor diye düşünmememiz gerekir. Rabbimiz huzuruna kabul etmesi bile duanın kabulü demektir.
Şartlarına uygun olarak yapılan dua kabul olur.
Duaya başlarken Besmele, Hamdele, salvele şarttır.
Fudale bin Ubeyd (ra) şöyle dedi:
Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:
إِذَا صَلَّى أَحَدُكُمْ فَلْيَبْدَأْ بِتَحْمِيدِ اللهِ، وَالثَّنَآءِ عَلَيْهِ ثُمَّ لِيُصَلِّ عَلَى النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ثُمَّ لِيَدْعُ بَعْدُ مَا شَآءَ
“Sizden biri dua edeceği vakit, Rabbine hamd ve sena ile başlasın! Sonra Nebi sallallahu aleyhi ve selleme salât etsin! Sonra dilediği şeyi istesin!”
Tirmizi 3708, Ebu Davud 1481)
Hadis-i şerifte, Resûl-i Ekrem Efendimiz “Dua ibadettir” veya “Dua ibadetin özüdür” (Tirmizî, Daavât 1)
"Rabbiniz kerimdir, kendine açılan eli boş çevirmekten haya eder, edilen duayı kabul eder" buyuruldu. (Tirmizi)
Duanın kabulü için yapılacak işlerden bazıları şöyledir: Önce günahlara tevbe etmeli, istigfar okumalı, sadaka vermeli, imanını düzeltmeli, duanın kabul olacağına inanmalı, iki diz üzerine kıbleye karşı oturup, duaya başlarken, "Sübhane Rabbiyel aliyyil a'lel vehhab" (İhsanı bol olan yüce rabbimi tenzih ederim.) demeli, euzü besmele çekip hamd ve salevat okumalıdır.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: "Siz, kabul edileceğine yakînen inanarak, Allah'a dua ediniz. Allahü teâlâyı unutarak, gafletle edilen dua kabul olmaz." (Tirmizi)
* Eliyanın büyüklerinden İbrahim Ethem Hazretleri'ne Basra' da Etrafını saran halk sorar;
- Ey İbrahim! musibetlerden bir türlü kurtulamıyoruz bu konuda dua ediyoruz ama kabul olmuyor. Acaba neden duamız kabul olmuyor?
Büyük Veli bunlara hemen cevap vermez;
- İzin verirseniz bir müddet içinizde kalayım, durumunuzu tetkik edeyim sonra cevabını vereyim, der. Gereken araştırmadan sonra onları topladığı mescitte şöyle hitap eder ;
- Ey Basra halkı, halinizi inceledim. Kalbinizin günahlarla ölmüş olduğunu anladım. Ölmüş kalplerin duası kabul olmaz, der. Halk sorar;
- Ne türlü günahlarla kalbimiz ölmüş?
Büyük Veli 10 tane günah sayar. Bunları da şöyle sıralar ;
1- Allah'ı tanıdığınızı söylüyorsunuz, ama emirlerini tanımıyorsunuz.
2- Kur'an-ı Kerim-i okuyorsunuz, ama muhtevasıyla amel etmiyorsunuz.
3- Hz. Peygamberi sevdiğinizi söylüyorsunuz, ama sünnetini sevdiğinizi göstermiyorsunuz.
4- Şeytanın düşmanınız olduğunu söylüyorsunuz, ama onunla dostluktan asla geri kalmıyorsunuz.
5- Cenneti sevdiğinizi söylüyorsunuz, ama ona layık bir amel işlemiyorsunuz.
6- Cehennemden korktuğunuzu iddia ediyorsunuz, ama ona götürecek fiillerden geri kalmıyorsunuz.
7- Ölüm haktır diyorsunuz, lakin hak olan ölüme hiç hazırlık yapmıyorsunuz.
8- Din kardeşinizin ayıbı ile uğraşıyor, kendi ayıbınızı hiç görmüyorsunuz.
9- Allah'ın lütfettiği nimetleri bolca tüketiyor, ama hiç şükretmiyorsunuz.
10- Ölülerinizi gömüyorsunuz, bir gün sizin de gömüleceğinizi düşünmüyorsunuz.
İbrahim Ethem Hazretleri bunları saydıktan sonra sözünü şöyle bağlıyor.
- Ey Basra halkı! Kalbinizi öldüren bu 10 tane günahı terk etmedikten sonra dualarınızın kabul olacağını sanmayınız. Kalbinizin dirilmesini istiyorsanız bu günahlardan kaçınmaya gayret edin. Gidişatınızı düzeltin. Göreceksiniz ki dualarınız kabul olacak, başınızdan da bela ve musibetler uzaklaşıp gidecek.
*Duanın kabul edilmesi için Din İşleri Yüksek Kurulu şöyle bir araştırma yapmış ve şu hususlara riâyet edilmesi gerektiğini belirtmiştir.
a) Duadan önce tövbe ve istiğfar edilmelidir. Günah işleyen, haramlardan uzak durmayan bir kulun duası kabul edilmeye layık değildir. Bu bağlamda Hz. Peygamber’in (s.a.s) şu hadisi çok dikkat çekicidir: “Allah yolunda seferler yapmış, üstü başı tozlanmış bir adam ellerini semaya kaldırarak, ‘Yâ Rabbi, Yâ Rabbi’ diye yalvarıyor. Oysa yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, gıdası haramdır. Böyle birisinin duası nasıl kabul olur?” (Müslim, Zekât, 65 [1015]).
b) Duaya Allah’a hamd, Peygambere salât-ü selâm ile başlanmalı; yine salât-ü selâm ve Allah’a hamd ile bitirilmelidir.
Fedâle b. Ubeyd’den (r.a.) rivâyete göre o, şöyle demiştir: “Resûlullah (s.a.s.), (mescidde) oturmakta iken bir adam geldi, namaz kıldı, sonra şöyle dua etti: Allah’ım beni bağışla, bana acı. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.), ‘Ey namaz kılan, acele ettin, namaz kılıp oturduğun vakit Allah’a layık olduğu şekilde hamd et, sonra bana salât ve selâm et, sonra da yapacağın duayı yap.’ Bundan sonra başka biri namaz kıldı. Namazdan sonra Allah’a hamd etti ve Peygambere salât ve selâm getirdi. Başka bir şey yapmadı. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.), o kimseye: ‘Ey namaz kılan kimse! Dua et, duan kabul edilsin.’ dedi.” (Tirmizî, De‘avât, 65)
c) Dua içten, tevazu ile ve yalvararak yapılmalıdır. Bir âyette şöyle buyrulmaktadır: “Rabbinize alçak gönüllülükle yalvararak ve için için dua edin. Çünkü O, haddi aşanları sevmez.” (el-A'râf, 7/55).
Bir hadis-i şerifte ise şöyle buyrulmaktadır: “Allah’a kabul edileceğini gerçekten inanarak dua ediniz. Bilin ki Allah, ciddiyetten uzak ve umursamaz bir kalp ile yapılan duaları kabul etmez.” (Tirmîzî, Deavât, 66 [3479]).
d) Israrla dua edilmelidir. Bir mümin, ettiği duanın kabul edilmesi hususunda aceleci olmamalıdır. Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır: “Sizden herhangi biriniz ‘dua ettim de kabul olunmadı’ diyerek acele etmediği sürece duası kabul olunur.” (Buhârî, De‘avât, 22 [6340]
e) Umut ve korku içinde dua edilmelidir. Kur’ân’da şöyle buyrulmaktadır: “Onlar gerçekten hayır işlerinde yarışırlar, (rahmetimizi) umarak ve (azabımızdan) korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyan kimselerdi.” (el-Enbiyâ, 21/90).
f) Dua her zaman yapılabilirse de bazı vakitlerde yapılması daha makbul görülmüştür. Bu vakitlerden biri de seher vaktidir. Allah Teâlâ, geceleri dua, ibadet ve istiğfar ile meşgul olanları Kur’ân-ı Kerîm’de övmekte ve şöyle buyurmaktadır: “Onlar, geceleri az uyurlardı. Seher vakitlerinde bağışlanma dilerlerdi.” (ez-Zâriyât, 51/17-18).
Hz. Peygamber’e (s.a.s.), 'Ey Allah’ın Resûlü, hangi dua daha makbuldür?' Diye sorulunca, ‘Gece yarısı ve farz namazlardan sonra yapılan duadır.’ cevabını vermiştir.” (Tirmizî, De‘avât, 79 [3499]).
Rabbim cümlemizi duaları makbul kullarından eylesin.