Gülbank Çekmek Ve Gülbank Duası
Mehmet Bina
Farsça’da “gül sesi” mânasına gelen kelimeye sözlüklerde birbirine yakın anlamlar verilmiştir. “Coşkulu bir şekilde yüksek sesle bağırma, savaş esnasında askerlerin attığı nâra, bülbül sesi, müjde, bir makam adı” olarak kullanılışlarına dair birçok örnek vermektedir.
Gülbank, bülbülün güle şakıması anlamındadır. Toplu halde duâ edip yakarmaya, tekbir ve tehlil etmeye “gülbank çekmek” denir.
- Gülbankler yapılacak işin hayırlı, uğurlu olması veya sağlık, esenlik, başarı dileğiyle ve kalıplaşmış bir ifade tarzıyla Allah'a yalvarıp yakarmayı dile getiren dua metinleridir.
- Osmanlı’da mehter takımı gülbank çekmiştir.
Mehterin iki çeşit gülbankı vardır. Bunlardan biri olağan günlerde “Eyyâm-ı âdiye Gülbankı” adıyla okunan, diğeri ise ordu sefere çıkarken okunan “Cenk Gülbankı”dır. Mehteran başının gülbank çekmek için üzerine çıktığı bir taş vardır. Buna “gülbank taşı” denir.
- Aynı şekilde Mevlevi ve Bektaşi dervişleri zikre başlarken yahut bitirirken gülbank çekerler.
“Vakt-i şerif hayrola. Hayırlar fethola. Şerler def ola…” şeklinde dua ile başlar ve Allah’a hamd, ve Resulü’ne salat ile devam ederler.
- Gülbanklar yapılacak işin hayırlı, uğurlu olması veya sağlık, esenlik, başarı dileğiyle ve kalıplaşmış bir ifade tarzıyla Allah’a yalvarıp yakarmayı dile getiren duâ metinleridir.
Osmanlı cemiyet hayatında çeşitli toplantılar yanında dinî törenlerde, özellikle tarikat âyinlerinde okunan birbirinden farklı gülbank metinlerinin en belirgin vasıfları, dualar gibi seci ve iç kafiyelerin de yardımıyla ve belli bir eda ile yüksek sesle okunmaya elverişli melodik bir yapıya sahip bulunmalarıdır.
Gülbankler, genellikle bitirilen işin ardından gülbank çekmekle görevli kişi tarafından okunur.
- Bazı tarihi camilerde müezzinler ezan okunduktan sonra ilk sünnetin ardından gülbank çekerler. “Hz. Rasûl-i Ekrem ve Nebiyy-i Muhterem… Efendimiz Hazretleri’nin, mübârek, rûh-i saâdetlerine salâvât-i şerîfe getirenlerin âhir ve âkıbetleri hayrolaaa..” şeklindedir.
- Bütün gülbankların ortak yönü Allah’a hamd ve Hz. Resul-i Ekrem Efendimize salat ü selamdır.
Osmanlı Devleti'ndeki en stratejik askeri bölüklerden biri olan Yeniçeri Ocağı'nda bu gelenek yüzlerce yıl sürdürüldü. Yeniçeriler Bektaşîydi, Ocağ-ı Bektaşîyân'dı. Ayrıca Mehteran Bölüğünde mehterbaşı da gülbank okurdu.
Özellikle tarihi Edirne Kırpınar Yağlı güreşlerinde ve diğer yağlı güreşlerde gülbank geleneği günümüze dek sürdürülmüştür.
Yine esnaf teşkilatı olan Ahilikte, çıraklık, kalfalık ve ustalık törenlerinde gülbank okunurdu.
Doğum, sünnet, okula başlama (Âmin Alayı), evlenme, cenaze, ad koyma, tarikata giren yeni dervişe arakıyye giydirme gibi törenlerde bu dua okunurdu.
Mevlevîlikte görülen kısa bir Gülbank duası ise şöyleydi:
“Vakt-i şerîflerhayrola, hayırlar fethola, şerler defola, Allahü azîmüşşân ism-i zâtının nûru ile kalbimizi pür-nûr eyleye. Demler safâlar ziyâde ola. Dem-i Hazret-i Mevlânâ, sırr-ı Şems-i Tebrîzî, kerem-i İmâm-ı Alî hû diyelim hû!”
Hz. Peygamber ve Hz. Ali'nin adlarıyla, gülbank çekenin bağlı olduğu tarikat silsilesinin önde gelen bazı şeyhleri, özellikle de son şeyhin ismi anılır. Bu kişilerden medet ve himmet talep edilmesinin ardından gülbank, "Demine devranına hû diyelim" sözüyle sona erer. Dinleyenlerin bir ağızdan yüksek sesle "hû" diyerek karşılık vermesiyle gülbank çekme işi tamamlanır. Bu son "hû" nefes yettiğince uzatılır. Mevlevîler'de gülbank çekilirken hazır bulunanlar sonuna kadar sessizce dinler ve sadece son "hû"ya iştirak ederler. Bektaşî ve Alevîler'de ise gülbank çekme sırasında muhib ve dervişler niyaz vaziyeti alırlar, yani ayakta bulunanlar ayağını "mühürler", ellerini niyaz vaziyetinde tutarlar; oturanlar sağ ellerinin parmak uçlarını sol ellerinin parmak uçları üstüne koyacak şekilde yere değdirip üzerine secde eder ve gülbank sonuna kadar bu durumda kalırlar; gülbank bitince "hû" diyerek niyazdan kalkarlar. Ayrıca bu esnada belli bir âhenk ile "Allah Allah" diye zikrederek gülbange iştirak ederler.
- Cerrâhî şeyhlerinden Muzaffer Ozak'ın verdiği sofra gülbangi şöyledir: "Elhamdülillâh Allah. Elhamdülillâh yâ Allah. Elhamdülillâh lâ ilâhe illallah hû lâ ilâhe illallah Allah. Bu gitti ganîsi gele, Hak berekâtın vere. Yensin eksilmesin, taşsın dökülmesin, kotaranlar, pişirenler, getirenler nur olsun; içleri, dışları sürûr olsun; gönülleri aşk-ı ilâhî ve aşk-ı resûl ile dolsun. Yediğimiz nimet ibadete kuvvet olsun, gözümüz sırlar görsün. Üçler, yediler, kırklar, cümle veliyyullahın himmetleri üstümüzde olsun. Devletimiz adl ile tâ kıyamet pâyidar olsun. Ordularımız düşmana galip olsun. Düşmanlarımız kahr u tedmîr olsun. Ümmet-i Muhammed'in âsileri ıslah olsun. Hastalar şifâyâb, dertlere derman olsun. Âşıklar vuslat bulsun. Bi-hürmeti aşk-ı ilâhî, nûr-ı nebî, kerem-i Alî, gülbang-i Muhammedî, selâmet-i hâzırûn, selâmet-i gāibûn, üçler, yediler, kırklar, İslâm'a boyun eğsin cümle ırklar. Kalksın aradan dertler. Dem-i evliyâullah, sırr-ı enbiyâullah bi-şefâatihim ecmaîn. Vâris-i Hayder-i kerrâr, sâkī-i aşk-ı ilâhî pîrimiz Sultan Nûreddîn-i Cerrâhî dem-i devrânına hû diyelim hû, tekabbel minnâ kerem-i mevlâ yâ Allah hû!" (Ozak, s. 58).