Mehmet Bina

Kış mevsimi ibadetlerimiz için bir fırsattır

Mehmet Bina

Havaların soğuk olduğu ve evlerden çeşitli sebeplerle çıkamadığımız şu kış mevsimleri, müslümanların maneviyatlarını yükselteceği önemli fırsatlardan birisidir. Kış mevsimi, mü’minin baharıdır. Gündüzü kısadır, orucu tutar. Gecesi uzundur, onda ibâdet yapar.

Allâhü Te’âlâ gece kalkıp, ibâdet edenleri Kur’ân-ı Kerîm’de, pek çok âyeti Kerimede övüyor. Makam-ı Mahmûd’dan pay almanın teheccüd namazı ile olacağını bildiriyor.

Bir Hadîs-i Şerîfte şöyle buyruluyor: “Siz seher yemeğiyle gündüz oruç tutmaya, kaylule ile (gün ortasında bir parça uyumakla) gece ibâdet etmeğe yardım ediniz. Çünkü uyuyanlar, kıyamette müflis olarak gelir. Bütün gece uyuyanın kulağına şeytan bevletmiştir.”

Ömer bin Beşir (r.a.) der ki, yatsı namâzından sonra Abdullah bin Mübârek (r.a.)’in kapısına vardım ve “İze’s semâün fetarat” (İnfitar) sûresini okuyarak namâz kılar halde buldum. Hattâ: “Ey insan! Seni kerîm olan Rabbine karşı gururlandıran nedir?” âyet-i kerîmesine gelince, burada durup gece uzun zaman bu âyet-i kerîmeyi okudu. Sabah olunca ben döndüm. O ise hâlâ bu âyeti tekrar ediyordu. Sabah olduğunu görünce okumayı kesti. Sonra iki kere, “Yâ Rabbi beni mağrur eden senin hilmin ve benim câhilliğimdir.” dedi.

Sonra ayrılıp yanından gittim.

Bir Hadîs-i Şerîfte: “Kış mevsimi, mü’minin baharıdır. Gündüzü kısadır, orucu tutar. Gecesi uzundur, onda ibâdet yapar.” buyuruldu.

İbn-i Mes’ûd (r.a.) der ki: “Kâri’ye (Kur’ân-ı Kerîm okuyan sâlihlere) uygun olan, geceleri insanlar uykuda iken, uyanık olmak ve ibâdet etmek, gündüzleri herkes yerken o oruç tutmak, insanlar gülerken o ağlamak, insanlar helâl ve haramı karıştırırlarken, o şüpheli şeylerden kaçınmak, haram ve günahlardan uzak durmaktır.

- Kış mevsiminin, mü'min için ilkbahar oluşu, gecelerinin namaz, gündüzlerinin de oruç için müsait olmasıyla açıklanmaktadır. Hiç şüphesiz bu, diğer mevsimlere kıyasla, genel ve gerçekçi bir değerlendirmedir.

İlkbahar, yeryüzünde diriliş ve canlılık demek olduğu ve yaz ayını müjdelediği için sevilen ve istenen bir mevsimdir.

Bu temel gerçekten hareketle, kış mevsimini "mü’minin ilkbaharı" olarak niteleyen hadisimiz, bu mevsimi gece ve gündüzleriyle ibadet açısından yoğun olarak değerlendirmeye çağırmakta, dolayısıyla mü'minin hayatında manevi bir canlılığa vesile olmasını teşvik etmektedir. Hemen her canlının kış uykusuna yattığı, yani faaliyetlerinin belli ölçüde kısıtlandığı bir mevsimde mü'minin uyanıklığı ve diriliği elbette ona yeni, yepyeni bir bahar yaşatmış olacaktır.

Nitekim Hadisi Şerif'in Ebû Ya'la'dan gelen rivayetinde şu ilaveye yer verilmektedir: “Gecesi uzundur, onu ibadetle ihya eder; gündüzü kısadır onu da oruçlu geçirir.”

Yine Deylemî'nin Abdullah İbn Mes'ud (ra)’den naklettiği hadiste de şöyle buyurulmaktadır: "Kış mevsimine merhaba! Onda rahmet vardır, ibadet eden için gecesi uzun; oruç tutan için de gündüzü kısadır."

Keza Enes b. Malik (ra)'den rivayet edilen hadiste de "Kış orucu, soğuk ganimet (veya âbidler ganimeti) dir" buyurulmaktadır.

Kış mevsiminin, mü'min için ilkbahar oluşu, gecelerinin ibadet, gündüzlerinin de oruç için müsait olmasıyla açıklanmaktadır. Hiç şüphesiz bu, diğer mevsimlere kıyasla, genel ve gerçekçi bir değerlendirmedir. Önemli olan, kış mevsiminin sunduğu fırsatın farkında olabilmektir. Öte yandan bilindiği gibi "Namaz, dinin direğidir." Uzun kış gecelerini, bu din direğini güçlendirme gayretleriyle geçirmek, mü'mine ilkbahar diriliği ve bereketi kazandıracaktır. Geçmiş namazların kazası, zikirler, tevbe ve istiğfarlar, Kur'ân kıraati ve Allah rızası için kılınacak nafile namazlar hep uykusuz kalma endişesi çekilmeyen kış gecelerinin kazancı olacaktır. Bu ise, kış gecelerinde kulluk açısından bilenmek, donanmak yaz ayına hazırlanmaktır.

Şu kısa ömrümüzü dünyalık işlerle değil, ibadetlerimizle geçirmeliyiz, kış ayları buna bir fırsattır.

Konumuz şu kıssa ile daha iyi anlaşılacaktır.

Hz. İsa (a.s.) bir gün seyahat ederken, dağda bir ihtiyara tesadüf eder ki, ihtiyar güneşin sıcağında ibadet ve taat ediyor. Hz. İsa ( a.s.):

Ey ihtiyar, güneşten, kardan ve yağmurdan korunacak derecede bir şey yapıp da içinde ibadet etsen olmaz mı?

''Ya Nebiyallah, peygamberlerden duydum ki, dünyada 700 yıldan fazla ömür sürülmezmiş. O sebeple o kadar ömrü dünya tamirine sarf etmeyi uygun görmediğim için bu hali seçtim''.

Ey ihtiyar, sana bundan daha acaib bir şey haber vereyim. Ahir zamanda bir kavim gelecek ve ekserisinin ömürleri 100 yıla varmayacak. Böyle olduğu halde 1000 yıllık ömür tedariki ederek, çok yüksek binalar, köşkler, bağ ve bahçeler ve nice mülkler bina edecekler.

"Ya İsa, eğer o zamana ulaşsaydım, Allahu Teala hakkı için o kadar ömrü bir secdede geçirirdim" der ve yanında bulunan bir mağaradaki acaib şeyleri göstermek üzere Hz. İsa ( a.s.) ‘ı oraya davet eder. Beraberce mağaraya girerler ki, yüksek bir taht üzerinde bir meyyit ve başı ucunda bir mermer direk vardır. Direğin üzerinde ise şunlar yazılıdır:

''Ben filan padişahım. (bir rivayette Şeddad imiş) 1000 yıl ömür sürdüm. 1000 şehir bina ettim ve 1000 tane bakire kız aldım. 1000 tane padişahla muharebe edip, askerlerini helak ederek memleketlerini ellerinden aldım. Fakat neticede bu hale geldim.

Ey akıllı ve alim olanlar benden ibret alın''.

Hz. İsa (a.s.), bunu görünce hayrette kalır ve yoluna devam eder.

Yazarın Diğer Yazıları