Şüpheli şeylerden uzak durmak, vera'.
Mehmet Bina
Vera, “haram ve günah olup olmadığı şüpheli hususlardan özenle kaçınıp helâl ve mubahların bir kısmından feragat etmek” anlamında kullanılır. Vera'nın alâmeti kalbin içinde hissedilen kötülükten nefret etmektir. Veraın en üst seviyesi sakıncalı olanı işleyebileceği korkusuyla sakıncasız olanı terketmektir.
Kısaca Vera, "dînî hükümlere riayette titizlik" diyebiliriz.
Vera', hayırlı ve övgüye değer amellere sarılıp, geçici dünya hevesi peşinde koşmayı terketmeyi gerektirir.
Hz. Ebû Bekir (r.a), "Bir nevi harama düşeriz korkusuyla yetmiş çeşit helâli terk eyledik" sözüyle vera' örneği göstermiştir.
Hz. Ebu Bekir (ra) yediği birkaç lokmanın şüpheli olduğunu öğrenince, kendisine acı verecek şekilde iki parmağını boğazına sokmuş; yediğini dışarıya çıkarmaya çalışmış ve kalanı için de Allah’tan af dilemiştir. Sormuşlar:
– “Az daha ölecektin, neden bunu yaptın?”
Hayret verici ve günümüz Müslümanlarına ders niteliğinde bir cevap:
– “Ben Resûlullah (sav)’den işittim ki; bir lokma haram yiyenin kırk gün duâsı kabûl olmaz!” (Buhari)
İmam-ı Gazâlî vera'nın dört derecesi olduğunu söyler:
1. Haram olan şeylerden kaçınmak,
2. Şüpheli şeylere karşı korunmak (salihlerin vera'sı);
3. Harama sebep olması ihtimalini düşünerek helalî terketmek (ki bu muttakilerin vera'ıdır).
4. Her ne kadar kendini harama düşürmeyecekse de Allah'a yakınlığının artmayacak şekilde ömrünün bir kısmının boşa geçeceği korkusundan dolayı, bütün mevcudiyetiyle Allah'a teveccüh edip, Allah'ın dışında her şeyden yüz çevirmek (ki bu da sıddıkların vera'sıdır). (İhya, I, 25, II, 95).
Yine örnek olarak verirsek, - Hz. Ömer’in beytülmâle ait mumu sadece devlet işlerinde kullanması,
- Ömer b. Abdülazîz’in beytülmâle ait bir miski koklamaktan kaçınması,
- Ebû Hanîfe’nin ribâya girer korkusuyla alacaklısına ait duvarın gölgesinde gölgelenmemesi,
- Bişr el-Hâfî’nin kız kardeşinin umuma ait bir meşalenin ışığında yün eğirmesine karşı çıkması,
- Hamdûn el-Kassâr’ın ziyaretine gittiği hasta dostunun ölümü üzerine oradaki mumu hemen söndürüp, “Artık mum hastanın mirasçılarına intikal etmiştir” demesi vera‘ örneği olarak kaydedilmektedir.
- İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Dünyada felaketlerden, ahirette azaptan kurtulmak için iki şey gerekir. Emirlere sarılmak ve yasaklardan sakınmak! Bu ikisinden en büyüğü, daha lüzumlusu, ikincisidir ki, buna Vera denir.
İnsanların meleklerden daha üstün olabilmesi, vera sayesindedir. Vera ve takva üzere olmak, her şeyden daha lüzumludur.
- Helâl malın fazlasından, şüphelilere düşme korkusuyla mübahların çoğunu terk etmeye ve dünya sevgisinden sakınmaya da Zühd denir. Zühd sahibine de Zâhid denir.
Zühd üç türlüdür:
1- Câhilin zühdü, haramlardan uzaklaşmak,
2- Âlimlerin zühdü, helâl olanların fazlasından sakınmak,
3- Âriflerin zühdü, Allahü teâlâyı unutturan her şeyi terk etmektir. (İmam-ı Ahmed)
- Peygamberimiz (s.a.v.), Ebu Hüreyre (r.a.)’a şöyle buyurmuştur: “Takvalı ol, insanların en âbidi olursun.” (İbn Mâce, nr. 4217)
Hasan-ı Basrî (k.s), demiştir ki: “Zerre miktar verâ, onun bin katı oruçtan namazdan daha hayırlıdır.”
Ebu Hüreyre (r.a.) ifade etmişlerdir ki: “Yarın kıyamet günü Allah Tealâ’nın meclisinde bulunacak olanlar verâ ve zühd ehli olan kimselerdir.” (Deylemî, el-Firdevs, nr. 2572; Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 3/350)
- Allah dostlarından biri şöyle demiştir: “Şu on şeyi kendisine farz olarak görmeyen kimsenin verâsı tamam olmuş değildir:
• Dili gıybetten korumak,
• Başkalarını alaya almaktan kaçınmak,
• Suizandan uzak durmak,
• Gözleri haramdan korumak,
• Doğru sözlü olmak,
• Kendini beğenmişlikten korunmak için daima Allah Tealâ’ya minnet duygusu içinde olmak,
• Malını bâtıl yolda değil, hak yolunda harcamak,
• Nefsi için üstünlük peşinde olmamak,
• Namaza hassasiyetle devam etmek,
• Ehl-i sünnet ve’l-cemaat inancı üzere istikamet sahibi olmak.”
“Ey Rabbimiz! Nurumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla. Sen her şeye kâdirsin.” (Tahrîm 8)
- Rasulullah (s.a.v).’in yanında bir adamın ibadetinden, bu husustaki üstün gayretinden; başka bir kişinin de takvasından (haramlardan uzak durmasından) söz edildi. Rasul-i Ekrem (s.a.v). şöyle buyurdu:
“Hiçbir şey verâ'ya (haramlardan sakınmaya) denk olmaz.” (Tirmizî, nr. 2519; Beyhakî, ez-Zühd, nr. 831;