Mehmet Kaçar

Depremi bahane edip göçenler geri dönerler mi?

Mehmet Kaçar

Anadolu tarihi boyunca muhacirler(göçmenler) için hep cazibe merkezi olmuş ve daima göç almıştır. Çeşitli yüzyıllarda, Türk milletinin bir kıtadan bir başka kıtaya, bazen isteyerek bazen de doğa hadisleri nedeniyle zorunlu olarak yurtlarını terk ettiklerini tarihi kaynaklardan öğreniyoruz.
Yakın tarihimize bir göz attığımız zamanlarda da Anadolu’nun muhacirler için hala cazibe merkezi olduğuna ahit oluyoruz.
1980’li yıllarda Jivkov Bulgaristan’ın komünist kralı ve bu konuda da zulüm edince, Bulgaristan’da yaşayan soydaşlarımız, oralardan kaçarak Türkiye’ye göç etmişlerdi.
19. yüzyılın ortasında Rusya’dan Anadolu’ya yüz binlerce Türk göçünün yaşandığını biliyoruz. Bazı soydaşlarımız göç yolunda Karadeniz’in hırçın ve soğuk sularında yaşamını yitirmişlerdir. Bu örnekleri daha da çoğaltma tabi mümkündür.
Günümüzde de büyük bir göç hareketi ile karşı karşıyayız. Ülkemizin on bir ilini kapsayan ve merkez üssü Kahramanmaraş olan “yüz yılın felaketi” adını verdiğimiz deprem felaketi sonrası Güneydoğudan Batı illerine doğru yoğun bir göç hareketi başladı.
Bu konuda araştırma yapan Sosyologlar, göç edenlerin hiçbir zaman geriye dönmediğini itiraf etmektedirler. Sosyologlar, göç edenlerin geri dönmesini bir kader olarak görebilir.
Ancak bu defa durum oldukça farklılık arz ediyor.
Türkiye’nin deprem bölgesinin demografik yapısının korunması bir “Milli Güvenlik ve Beka” meselesi haline dönüşmüştür.
Özellikle Hatay’dan göç eden her vatandaş bu durumun net bir şekilde farkında.
Kendisi ile göç yolunda kendisine mikrofon uzatılarak röportaj yapılan vatandaşlarımız, “bir gün mutlaka Hatay’a döneceğiz” diye itirafta bulunuyorlar.
Bize göre de özellikle Hataylıların göçünün bir beka sorunu oluşturacağı için geri dönüşü olmalıdır. Tabi ki bu mülteci kardeşlerimizin geri dönüşünün sağlanması için önce burada devlet tarafından yaptırılacak olan kalıcı konutların tamamlanması ve iş imkânlarının yeniden tesisi edilmesi gerekmektedir.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Murat Kurum, 202 bin binanın yıkılmış veya yıkılacak olduğunu açıklamış olması ayrı bir sevinç kaynağıdır. Geri dönüş yolunun açılabilmesi için her binanın yeniden yapılması gerekiyor ve ayrıca esnafın işyerlerini yeniden açması gerekiyor. Pek âlâ bu kadar çok binayı yeniden yapabilmek için ne kadar zamana ihtiyaç var dersiniz. Bu kadar çok bina kısa sürede yapılabilir mi?
Bugüne kadar geçen zaman diliminde doğal afetlerin hepsinde sözünü tutan Sayın Başkan Erdoğan, “bir yıl içerisinde yeni şehirlerin tamamlanacağı” sözünü verdi ve daha depremin 15. Gününde temeller atılmaya başlandı.
Peki insanları çürük binalarda yaşamaya mahkûm etmek ve kentsel dönüşümün önüne geçmek için dava üstüne dava açan muhalefetin yeni şehirler kurabileceğine inanıyor musunuz?
Emin olun onlar birbirlerinin kuyusunu kazmaktan başlarını kaşıyacak vakit dahi bulamıyorlar. Muhalefet Partilerinin bir teki dahi buna inanmıyordur.
2023 Genel Seçimlerinin önemi deprem felaketinden sonra bir kez daha öne çıkmıştır. Eğer bu bölgede demografik yapının değişmesini istemiyorsak, bu bölgelerin tarihsel dokusuna, kendi öz kültürüne uygun alt yapılı yeni şehirler yapacak bir hükümeti işbaşına getirmekten başkada çaremiz yok zaten.

Yazarın Diğer Yazıları