Mehmet Kanmaz

04:17'de uyanmaya var mısınız?

Mehmet Kanmaz

Değerli dostlar; Son dört Aydan bu yana nazlı ve niyazlı kullar, hüşyar kalpleriyle seherlerde semāya yönelerek "Ya Rab, yağmur, kar, rahmet ve bereket" diye yalvarıp yakarıyordu. 
Gözler pınar olmuş, yanık yüreklerden sessiz feryatlar yükseliyordu. Gözlerin gözeleri göğe doğru açılan avuçlara yaşlar akıttı. 
Rahman’ın şefkati imdada yetişti; Āsumānın kapıları açıldı ve rahmet yüklü bulutlar yeryüzüne salındı. Önce hafiften rüzgârlar esti, ardından fırtınaya döndü. Savurdu yerdekileri, dağıttı havadaki kin, kan ve barut kokularını. 
Hemen ardından çiseleyen yağmur her damlasıyla yıkadı yerleri karartan kirleri. Yerlere bulaşmış lekeleri sildi, zemine sinmiş nice kokuşmuşluğu alıp götürdü. Bembeyaz ve temiz kar taneleri kire konmasın diye.
Yağmur zaten rahmetti; Ālemlere gönderilen Rahmetin (sav), nuru ve mânevi yağmuruyla diriltilen ālem gibi, ālemleri içinde taşıyan Ādemleri rahmetin şefkatiyle ve şefkatin rahmetiyle diriltmeye, bahar meltemleri estirmeye gelmişti...
Rahmeti yağmur diye beklerken…Rahmet kar’a büründü ve kar beyazlığıyla göründü. Asumānın sakinleri olan rahmet melekleri yere birer kar tanesi indirmek için kanat çırptılar. 
Karlar bulutlardan saçıldılar; Birbirlerine değmeden, itişmeden, karışmadan, çatışmadan, çekişmeden, bozulmadan. İnsanlara ders verir gibi, bizim gibi olunuz der gibi…
Karlar; her yanı kaplamıştı, günahlarla kararan karaları arındırmak için. Kar beyazlığı yeryüzüne pek de güzel yakışırmış. 
Samimi tövbelerle, gözyaşlarının ardından karasından arınıp ağarmış yüzlere ve aydınlanmış gönüllere yakıştığı gibi…
Yeryüzünün, içindeki bütün canlılarla beklediği bazı bölgelerde kar olarak bazı bölgelerde yağmur olarak çiselemeye başlamıştı. Hafif hafif günlerce öylece serpilsin diye ümit etmiştik. Yağışlar öyle sürsün ki toprak yağmura ve kara doysun; yağmur hayat taşıyanlar için bereket olsun diye ummuştuk. Yağmur ve kar gece boyu ince ince lapa lapa yağıyordu…
Sevincimiz uzun sürmedi.! Vakit; 06 Şubat Pazartesi günü; 04:17’yi gösterirken Gecenin zifiri karanlığında önce korkunç bir uğultu duyuldu. 
Yerkabuğu yedi kat dibinden itibaren yüzlerce kilometre boyunca bir anda kâğıt gibi yırtıldı. Milyonlarca insanı üzerinde taşıyan mekânlar yarıldı. Koca koca şehirler beşik gibi sallandı. Küçüğünden büyüğüne, yükseğinden enginine binlerce bina sarsıldı. 
Devasa binalar çatırdıyor, demir bağlantıları birbirinden kopuyor, evlerin duvarları patlıyordu. Heyulâ gibi yapılar içindekilerle bazısı aniden, bazısı kat kat çöküyordu. Kimi yan yatıyor, kimi yapılar sağa sola devriliyordu. Kıyametin kopuşunu andıran o hangâmede toz bulutları arasında göz gözü görmüyordu.
Korku dolu çığlıklarla, yürek yakan feryatlarla evinden-ocağından kaçabilenler, pencereden atlayabilenler, bir şekilde kendini dışarı atmaya fırsat bulabilenler canlarını kurtarıyordu. Kurtarmak mı..? 
Hayır, hayır..! Pek çok kişinin eşi, evlâdı, canından öte yakınları yıkıntıların altında kalmış, tonlarca enkazın arasında sıkışmıştı. Ortalık can pazarına dönmüştü. Nice canlar aslında geceden ölüm için uykuya dalmıştı. Ne yağmur ne de kar için sevinemedik. 
Gecenin yarısı, ortalık karanlık ve hava soğuk! Soğuk hava insanın bedenine çivi gibi batıyor, bıçak gibi kesiyor, iliklerine kadar işliyordu. Kim öldü, kim kaldı, gel de bil..! Öleni de kalanı da gel de bul..! İşte tam o vaziyette, bir yandan kar ve yağmur, öte yandan kapkaranlık ve soğuk..! Kıyamet miydi yaşanan, ya da yaşanacak kıyametin misali miydi?!..
Yā Rabbi veyā İlâhi, Yā Kayyum, bu depremle biz yıkıldık ve yığıldık, rahmetinle tut elimizden ve bizi ayağa kaldır. Milletimizi ve Habibinin boynu bükük ümmetini kimsesiz, sahipsiz ve yetim bırakma.
Yā Settar, bembeyaz karlarla yerleri örttüğün gibi ayıp, kusur ve hatalarımızı da ört.
Karları eritip pınarlarda durulttuğun serin sularla, hayat verdiklerine can suyu kattığın gibi, cemali tecellilerle rahmet yağmurları önce günahlara bulanmış gönülleri yıkasın.
Yā Vedud, şefkat ve merhamet meltemleri essin. Rahmetin kaskatı kalpleri güzel ahlâk ile yumuşatıp edep ve irfanla, iffet ve marifetle diriltsin. İnsanoğlu insan olduğunu hatırlasın.
Yā Ğafur, Yağmurlarla yerleri yıkattığın gibi sevginle de içlerimizi temizleyip arındır; doymak bilmeyen ihtirasların kirinden, şaşkınlığın, yolunu şaşırmışlığın, her türlü çirkinliğin, şirkin ve zulmün, İlâhi gazapları celp eden kinlerden, nefretten, garezden, hasetten, fesattan, kalpleri karartan arsız hevâların ve azgın nefislerin iğfalinden muhafaza eyle…
Yā Rahim, Hisleri de donduran şu kış mevsimi elbette geçecek, buzlar çözülüp karlar eriyecek.
Rahmetinle bahar günlerini müjdeleyen cemreler düşür gökten yerlere ve gönüllere. Cemrelerle ısınacak havanın ve suyun ılık dokunuşları, kökleri ve daneleri uyandırdığı gibi, Güneşin huzmeleri sürgün verip çiçeklenecek dal-budakların uçlarına değip yeni hayatlara göz açtırdığı gibi mahzun, dargın, yaralı ve kederli kalpleri ebedi sevgilerle ve kudsi muhabbetlerle barıştır.
Rahmetinin hayat veren meltemlerini ölümsüz aşklarla, heyecan dolu sevinçlerle gönüllere estir; buzlar erisin, donuk duygular çözülsün. 
Kalpleri, iç ısıtan yeni, yepyeni hislere, heyecanlara ve coşkulara uyandır.
“Sizler cennet-āsā baharda geleceksiniz” diye müjdelenmiştik. Yıllardır nice ümitlerle beklediğimiz manevi baharlara hasretiz.
Şu günler rahmetine çok çoook MUHTĀCIZ Rabbimin emrinde olan Dünya; zıvanadan çıkmış olan insanoğlunun işlediklerine dayanamayıp yüzyıllardır emsali görülmemiş şiddetteki zelzele ile öfkesini coğrafyamızda kustu.! 
Peki ne yapacağız şimdi.. yine belli bir zaman sonra yaşananları, vefat eden, anneleri, babaları kardeşleri, dede ve nineleri bebek ve çocukları unutup zıvanadan çıkmış halimize gerimi döneceğiz..! Allah(cc)’nün davetine uymakta yine  biganemi kalacağız, huzuruna gitmemekte, iletişim kurmamakta ısrar mı edeceğiz..?
Dert edinip kendini sorgulayan için ise nasıl ders alacağız peki derseniz tabii ilk evvel İmanımızı tazelemekle işe başlamamız gerek.
Rabbimizin huzuruna varıp bir tezkiyede bulunmak ve her gün 04:17’de;Kendi oda veya salonun özel bir köşesinde 5-10 dakikada olsa Halvete girmeye var mısınız..?
Deprem münasebetiyle Şu 12 günden bu yana Kahramanmaraş'tan, Malatya'dan, Adıyaman'dan, Elazığ'dan, Gaziantep'ten, Şanlıurfa'dan, Diyarbakır'dan, Osmaniyem’den Hatay'dan ve Adana'dan ve ayrıca güney sınırımızdaki mazlum ve mağdur şehir İdlib'i ve çevresindeki şehirlerden gelen her bir vefat haberi yüreğimize ayrı bir ateş düşürüp acımıza acı katıyor!..
Vefat edenler mānevi şehādete ermiş, zāyi olan mal ve mülkleri ise sadaka hükmündedir. Yüreği yanan milletime ve yakınlarını kaybedenlere başsağlığı temennisiyle sabır, metanet ve tahammül kuvveti ile yaralılara Şāfi’i Hakiki’den ācil şifālar dilerim.
Ey Allahım; Asrın felaketine maruz kalan kadim devletimize ve milletimize güç,kuvvet, birlik ve beraberlik nasip eyle..! Sana sığındık Rab'bimiz; Sen bize yardım eyle, ve bize 04:17’yi hiç unutturma  ve nusretini üzerimizden eksik eyleme Allah'ım...!
Geçmiş olsun Cennet vatan Türkiyem..!

Yazarın Diğer Yazıları