Mehmet Kanmaz

Bize Ne Oldu

Mehmet Kanmaz

Değerli dostlar; bireysel olsun, toplumsal olsun sahip olduğumuz imkanlar ve nimetler elden gidince kaybedilince, düşüşe geçince veya başımıza külli veya cüz’i, maddi ve manevi musibet gelince anlıyoruz ama o zamanda iş işten geçiyor...!

Evet dostlar; kendi irademizle; hata ve yanlışlarımızla yani kendi ellerimizle kaybettiklerimiz..!

Aile içinde olsun, sosyal ve ticari hayatımızda olsun, bir makam veya rütbe mevkiinde olsun veya siyaseten bir parti iktidarı olsun; hep böyledir.

Dostlar; zenginlik de böyledir, Hüküm sürdüğümüz hayat basamaklarındaki değişken hallerimizde böyledir.

Yani dünyevi gücün tarifi olan İktidar; muhalefetin güçlü olması yada çok dikkate değer projelerinden dolayı kaybedilmez..!

İktidar yönetenlerin; elde ettikleri gücü; kendi gayreti ile elde ettikleri zannına kapılıp bu gücün sahibinin kendisi olduğu zafiyetinden, gurur ve kibir gibi ”Ben” olma yanlışından, nefsini ön plana çıkarma gafletinden dolayı kaybeder..!

Çoğu zaman sağlık kaybedildiğinde değeri anlaşılır. Ömür ise sona gelindiğinde değeri anlaşılır ancak o vakit de değeri anlamış olmanın hiçbir hükmü kalmaz.

Ömür bitmiş yol tükenmiş hiç bir pişmanlığın arzu ve ihtirasın önemi kalmamıştır..!

Dün çok önemsediğimiz değerlerimizi zaman içinde nasıl tükettik nasıl değersizleştirdik böylece sonuçta nasıl da umutsuzlaştık mutsuzlaştık..!

“Bize bir nazar oldu-Cumamız Pazar oldu-Ne olduysa hep bize azar azar oldu.”

Arif Nihat Asya bugün olsa gene aynı şekilde söyler miydi, söylediklerini daha ağır hale getirir miydi bilmiyorum.

Ancak bir gerçek var ki bu ben miyim, bu biz miyiz  bize ne oldu, demeden edemiyoruz.

Toplum olarak geldiğimiz noktanın seviyesini anlamak için önce kendimize, sonra etrafımıza ve topluma bakıp görmemiz mümkündür...!

Arkadaşlar: özelikle pandemi denilen ve dünyayı kasıp kavuran bulaşıcı hastalık dönemi sonrasında yaşadıklarımızı, bu toplumu ve  en yakın insanımızı bir gözlemeyelim neler var neler....

İş veren bir alem ,bürokratı sormaya gerek yok...! Köylü bir alem kendi yiyeceği sebzelere tarım zararlıları kullanmazken satmak için yetiştirdiği sebze veya meyveyi fazla üretebilmek için insan sağlığına zararlı kimyasal maddeleri zirai ilaç adı altında dayıyor..!

Pazarcı, marketçi bir alem üç liraya köylüden aldıkları mahsulü otuz liraya satmayı ticaret, serbest piyasa gereği olduğunu düşünebilmek te..! Yani Kandırmak, aldatmak normalleşmiş.

Abi, kardeş dediğimiz çevremizdeki Bazılarının vakıf, dernek, meslek örgütü vs derken sosyal konumunu, siyasi durumunu veya bulunduğu makamı güçlendirmek için riyakârane oyunlarına ne dersiniz..!

Kimilerince toplum içinde  hurafelerin din haline getirildiği, sözüm ona keramet olarak eksantrik olağanüstü ve insanüstü olayları yaşanmış hikayeler olarak anlatarak, ulaşılmaz insan tipi algısı meydana getirip Dini birtakım insanların inhisarına ve otoritesine teslim edip, yapılanın takva zannedilmesine ne dersiniz..?

Dinin asıl kaynağı Kur’an ve Sünnet ile insanlar arasına aşılmaz duvarlar örülmesine ne dersiniz..!

Politik arenadan bahsetmeye zaten gerek yok.! Bize göre demokrasi bize göre siyasi partiler kanunu ve tabiatıyla bize göre sonuç..!

Maalesef siyasi parti kamplaşması tarafların gözlerini adeta kör etmiş gibi. Mesela domuz etinin kasaplık sayılması, zinanın yasaklanması kanununun çıkarılmaması ve AB kriterleri gerekçeleri ile çıkarılan ve aile kurumunu yerle yeksan eden kanuni düzenlemelerin(6284 sayılı kanun)yapılmasına karşı direnç gösterilmesi, yapılan hatalardan dönülmesi önerisinde bulunanlara, muhalif gözüyle bakılmasına çoğu zaman karşılaşmışızdır.

Aman partim yıpranmasın anlayışı..! Bu durum bütün siyasi taraflar için geçerlidir. Bazı yerel yönetimlerde yaşanılan içler acısı durumun sorgulanması yerine taraftarları tarafından halen savunuluyor olması garip değil mi?

Oysa bir seçmen oy verdiklerini, yönetime getirdiklerini, muhalefetten önce kendisi sorgulamalı ve beklentilerini dile getirmelidir. Oy vermek yönetime getirmek, yönetenlerin yaptıklarından sorumluluk duymaktır.

Gerçekten bize ne oldu? Müslüman toplumların ahlakı böyle olamaz, olmamalı..!

Hadi inanç tarafını bir an için bir yana koyalım, insan desen insan böyle olmamalı.

Bu sebeple, Kimseyi suçlamadan önce kendimize sormalıyız ve cevabını bulmalıyız.

Kültürümüz, geleneklerimiz ve insanlarla aramıza koyduğumuz engellere değer mi diye?

Sonra kendisi ile barışık olmayanın başkaları ile barışık olamayacağını, kendisi ile barışık olmayanın mutlu olamayacağını kendi kendimizden neden mutluluğu esirgediğimizi sorgulamalıyız.

Tabii bu ülkede; çok çok az bir kesim hariç toplumun ekseri kısmı yukarda yazmaya çalıştığım bu hakikatlerin fersah fersah uzağında maalesef.

Hatta Dünyevi iktidar sahiplerinin hakkaniyetten uzak ulufelerini sorgulamadan almaya çoktan razı..! Sadece razı olmakla kalmayıp buna itiraz edeceklerle mücadele etmeye hazır kuvvet olarak bekliyor bile..!

Değerli dostlar; yine de karamsar olmamak için Benim kanaatim Odur ki; bu oyun ve tuzaklara rağmen; Hak ve hakkın hatırı için mücadele eden “ içinizde hakkı söyleyecek küçük bir topluluk olsun” şiarından hareketle mücadele eden bir grup dava insanı var..! Diye cesaret ve ümidimi korumak istiyorum..

Selam ve muhabbetlerimle...

Yazarın Diğer Yazıları