Mehmet Kanmaz

Uyu Uyu Ali Modunda mı Kalacağız

Mehmet Kanmaz

Buz dağını göre göre uyuklamak; dayanılmaz gaflet ağırlığı, acz zirvesi, noksanlık derinliği, Sonrası nefsin Titanik’i. Uzak sahil, derin deniz, buz soğukluğu, zevk telaşı; yakın ufuk karanlık, ölüme kaç mil var..?
Unutmak olmasa insan nasıl yaşar, o perdeyi yırtmadıkça da hakikat nasıl ortaya çıkar..? Zaman-ı mazinin sinema perdelerinde zaman zaman gezmek, geçmişin kusurlarında istiğfar adımlarıyla dolaşmak tövbe umuduyla geleceğe bakmak… “An”ın alnına hikmet dokumak…
Beş yaşından öncesini, bir yaşından öncesini daha ileri gitse evvelini hatırlar mı insan.? Elest Meclisi; zaman, mekân öncesi, perde yok.
“Akşam ne yediğimi hatırlamam” der kimileri; midenin ve zihnin doluluğunu gösterir bu ağır hal. Ağırlıkları atmadan geçmişe nasıl gidilir, geleceğe nasıl taşınılır..? 
Bu sıkletin bu ağırlığı taşıması için lüzumsuzluklar atılmalı değil mi..? Bir göğüste iki kalp yok der Kur’an. Bir dünya vardır, bir de insan. 
Cennetin baba diyarı olduğunu unutmak ve sormak birisine; nerelisin..? Osmaniyeliyim, veya Maraşlıyım ne kadar doğru..? Mevlana deyince Konya, Konya deyince Mevlana akla gelir; gerçekte Mevlana Konyalı mıdır..? Keza Osmangazi Bursalı mı..? 
Titanik serüveninden kaç film yapıldı, daha kaç film yapılır kim bilir..? O gemidekiler nereli idi, nereye gidiyorlardı?
Endülüs Emevi Devletinin bitiş serüveni Titanik’e benzemiyor mu..? Tefrikanın yıkıcı yakıcılığını bile bile ittihada yeltenmemek ve gemileri yakan adamın sahilinden uzaklaşmak.
Bir ömür bir gemi yap, burnunun dibindeki buzdağını, “ene”yi görme; ölüm sabahında uyanmak, geç değil mi..? 
Firavunu batıran aynı Titanik değil mi? Yüzyılın firavunlarının gemisi de aynı uykudan kaybetti, ‘ben’ buz dağına çarptı.
Bir çok kimse kendine Titanik yapma derdinde, “bir Titaniğim olsa” gayretinde; bilmiyor ki buzdağlarına, “iyi bir nefer oldun mu”? sorusunu kendine sormuyor bile.
Nefis tezkiyesi olmadan okyanuslara açılır mı..? Musa ol da; önünde denizler açılsın, Yunus ol da balığın karnında yüz, Nuh ol da tufandan kurtul. Hızır arkadaşın olsun da seyahate çık, sakın ola soru sorma.
Firavun olup orduların olsa, Karun gibi hazinelerin olsa, veya Amerika senin olsa ne yazar; bir damla suda boğulduktan sonra.
Titanik Atlantik’e gidiyordu, Atlantik’ten hareket eden Titanik yola çıkalı çok oldu, batması için neferin birkaç saniyelik uyuklaması yeterli. Batarken çıkardığı sesi düşünün..? 
Her birimiz Titanik’te dümenci neferiyiz, göz mesafesinde buz dağı, belki daha yakın. 
06 Şubat Pazartesi 04:17’de yaşanılan külli musibet aslında bu toplumun ”ene”gemisinin 
Buz dağına  çarpma halinin tezahürü değilmi..? 
Gecede teheccüd uyanıklığı, gündüzde aynı hal ve yakın gelinceye kadar bu hali muhafaza etmek; yapabiliyormuyuz..yani;04:17’de teheccüde kalkan varmı..? Yani bu deprem şahıs olarak bizde manevi bir değişim yaptırdı mı ..? Yoksa uyu uyu Ali modunda yani gaflet uykusunda kalmaya devam mı edeceğiz..? 
Dostlar; baba diyarı uzak sahil değildir inşallah…peki o zaman iki sene boyunca yaşadığımız  korona’da bu milleti gaflet sarhoşluğundan, ve ölüm korkusundan uyandırmadı ve geldik nihayet önce kuraklık sonra deprem musibeti ile veya Sel musibeti ile yüzleşmeye..! 
Değerli kardeşlerim; Peki ne bekliyoruz arz sefinesi’ne bir gezegenin çarpmasını mı bekliyoruz..? 
işte o vakit maazallah iş işten geçmiş olmayacak mı…? 
Uyku halinde iken  kıyametimiz koparsa yolun sonu gelmiş demektir;
Uyanık iken rabbimizle yaptığımız sözleşmesin gereğini yapmaya ,ve Yaşamakta olduğumuz şu sıkıntılı halleri tefekkür etmeye ne dersiniz…

Yazarın Diğer Yazıları