Mükremin Kızılca

Depremin Dini Boyutu - 2

Mükremin Kızılca

Allah resulü efendimiz (sav) “Benim ümmetim merhamet edilen bir ümmettir, ümmetime ahirette azap yoktur, onun azabı dünyada savaşlar, fitneler, depremler ve huzursuzluklardır.” (Ebu Davud, Fiten, 7) 

Evet, yüce peygamberimizin dediği gibi, biz Müslümanların dünyada çektiği azaplar ortaya konmuştur.  Bunlar birbiriyle savaşlar, fitneler, toplumsal huzursuzluklar ve depremlerdir. 

Bu hadis-i şerifte geçen kelimeler üzerinde birer cümleyle duralım:

Fiten: Fitneler üflemeyi bekleyip tutuşmaya hazır köze benzer. Tarihin her döneminde Müslümanları birbiriyle savaştıran bir neden olmayı sürdürmüştür. 
Belâbil: Sosyal huzursuzluk demek olup 1400 yıldır her asırda farklı huzursuzluk türleri çıkmıştır. Farklı mezhepler, hizipler, fırkalar birbirinin aleyhine çalışmayı sürdürmüştür. 
Katl: Savaşlar Müslümanlar arasında hiç bitmemiş, bitmeye de yönelmemiştir. Krallar, Sultanlar, padişahlar, hanlar, hakanlar önce birbirini yemişler sonra zaman kalırsa düşmanla savaşmışlardır. 
Zelâzil: Depremler peygamberimizin elleriyle işaret ettiği doğuda had safhadadır ve o günün bilinen coğrafyasıyla en fazla Müslüman ülkelerde olmaktadır. 

Allah cc insanlara bir ecel tablosu çizmiştir. Bu tablonun dışına çıkılması imkânsızdır. Ancak kimse ecelini bilmediğinden her şey normal seyrinde devam ederken bir anda seyir değişebilmektedir. 

İnsanlar için de medeniyetler ve devletler için de değişmez bir ecel saati vardır: 

“De ki: “Allah dilemedikçe, ben kendime bile ne bir zarar, ne de fayda verme gücüne sahibim. Her milletin bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler ne de öne geçebilirler.” (Yunus 49)

“Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Ecelleri geldiği zaman ise ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.” (Nahl 61) 

Bu üstteki Nahl suresi 61. ayet konumuza iki yönden ışık tutar:
1- Belalar, afetler ve depremler insanların işlediği bir suçun Allah tarafından verilmiş cezası değildir, aksi halde yeryüzünde Allah kimseyi bırakmazdı. 
2- Eceli gelen bir insan bir saniye bile yaşayamaz. Eceli gelen kişi ya ani büyük bela, afet, musibet, savaş ve deprem gibi nedenlerle ya da alttaki ayetteki gibi hiç haberi yokken uyurken eceli gelir ve ruhu alınır. 

“Allah, (ölen) insanların ruhlarını öldüklerinde, ölmeyenlerinkini de uykularında alır. Ölümüne hükmettiklerinin ruhlarını tutar, diğerlerini belli bir süreye (ömürlerinin sonuna) kadar bırakır. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Zümer 42)

Şimdi gelelim ayetlerde verilen sebeplere: 

“İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.” (Rum 41) 

Bu bozulmalar:  iklim değişiklikleri, depreme dayanmayan inşaatlar, çevre kirliliği, doğayı tahrip, tabiattaki dengeyi bozan ve insan eliyle yapılan her şeydir. 

Bu tattığımız acılar, musibetler ve afetler kendi ellerimizle yaptıklarımızın sadece bazılarının karşılığı olarak tattıklarımızdır. Mesela depreme dayanıklı ev ve bina yapmamak bu afeti peşinen kabul etmek demektir. 

Yüce peygamberimiz eski bir evin yıkılmaya yüz tutan duvarının dibinden bile geçmemiştir. 

Bu hususu detaylı olarak, yayınlayacağımız “Depremde Suçlu Kim?” adlı makalemden okuyabilirsiniz. 

Deprem ayetlerinin tamamı kıyamet gününü tasvir eder.
 
Cenab-ı Hak zelzele yani depremle alakalı şu ayetleri inzal buyurmuştur ki tamamı kıyametteki depremi anlatır. Bu ayetlerden, depremlerin kıyamet sahnesini andırdığı anlaşılır.  

“Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Çünkü kıyamet sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirmekte olduğu çocuğundan geçer ve her hamile kadın da karnındaki çocuğunu düşürür. 

İnsanları sarhoş görürsün; hâlbuki onlar sarhoş değillerdir. Ne var ki Allah’ın azabı çok şiddetlidir.” (Hac 1-2)

Zilzal / Deprem Suresi  

Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı,
Yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığı,
Ve insan: "Ona ne oluyor?" dediği zaman.
O gün yer, bütün haberlerini anlatır.
Çünkü Rabbin ona vahyetmiştir.
O gün insanlar, amellerinin karşılığı kendilerine gösterilmek üzere bölük bölük çıkacaklardır.
Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir.
Her kim, zerre kadar şer işlemişse onu görecektir. (Zilzal 1-8)

Yazarın Diğer Yazıları