Mükremin Kızılca

Onlar bu Hıdırellez'de yoktu! 

Mükremin Kızılca

Her yıl Kara oğlak taşında hazır yuvasına gelen sıvacı göggüdükler yoktu. Bu yıl yuvaları da görünmüyordu. 

Her yıl aşağı yukarı her çalıya yuva yapan karabaşlar da yoktu. Sadece çukur çardak girişinde bir karabaş ailesinin sesi duyuluyordu. 
Cici civv diye her yerden sesleri duyulan sarı serçelerden eser yoktu. Hele hele her söğüdün başından hatta karamık çalılarından bile ses veren bülbüller, vıdı vıdı serçelerinden hiç iz yoktu. 

1960'lı yıllarda her kayadan ses veren sıvacılar yani göggüdükler ve kuyrukkakanlar yani ala serçeler gittikleri yerlerden dönüş yapmamışlardı, onlar da yoklardı.

Oysa bundan 50 - 60 yıl önce sadece bir iki metrelik çalıların makilerin olduğu alanda şimdi 20 - 30 metrelik dev katranlar çamlar yer aldığı büyük bir orman oluşmuştu, kuşların ve canlıların daha yoğun olması gerekmiyor muydu?

Bu mevsimde eskiden dolu olan kaklıklar bomboş ve tamtakırdı. Hayrat olarak yapılan çeşmelerin musluklarından su damlamıyordu, tekneleri kupkuruydu. 

Yukarı salı bölgesinin tek çeşmesi olan kuşak pınarda artık sular damla damla akıyor, kırlangıçlar ve sıvacılar yuvalarını yapmak için çamur bulamıyorlardı. 

Bu mevsimde eskiden 5 - 6 çobanın eğmeleri çevirerek oba yaptığı kuşak pınar bomboştu. 

Kayaları süsleyen rengârenk çiçekler keyifsiz, inleri süsleyen yemyeşil ısırgan otları zayıf zayıf görünüyorlardı. 

Eskiden bu devasa kayalık bölgeye insan yaklaştığında göggüdükler çığlık çığlığa kayalardan ses verirler, kuyrukkakanlar ala serçeler yuvalarının yakınında eşlerinin üzerinde kur yaparak kıskançlık uçuşları sergilerlerdi. Şimdi bunların hiçbirinden eser yoktu. 

Hulasa yollar bizi tanımadı. Ve bu yolların etrafında çocukluğumuzun arkadaşlarından eser göremedik. 

Boğaz ağzı bölgesinde, şöyle, çekmelerin kekiklerin üzerine bir çömelip oturduğumuzda dizimin üzerine yanlışlıkla bir uğur böceği kondu. Hemen resmini çekeyim diye davrandım ama o benden önce davranarak önce kınlarını açtı sonra da rengârenk kanatlarını çırparak uzaklaştı.

Altı Mayıs 2024 günü yani Hıdırellez günü bugün 10 km'lik bir alanda yaptığımız gözlemde canlı olarak 4 canlıyla karşılaştık.
Birisi yerde sürünen el öpen dediğimiz minik bir kertenkele. 

Birisi baştankara erkeci. 

Üçüncüsü Kara oğlak taşı bölgesinde bir ardıç kuşu. 

Dördüncüsü de kurt yolağı üzerinde süzülen bir kuzgundu. 

Ümit varız Allah'ın rahmetinden ümidimizi kesmiyoruz, İnşallah bu kurak günler yerini sulak günlere bırakacak ve bütün canlılar bu güzel yurtlarına geri döneceklerdir.

Ormanlarımızın her boş alanında ya da tepe ve kayabaşlarında yakılmış lastiklerin tel yığınlarını görmek bizi, biraz üzdü. 

Bir yere insanın ayak bastığını anlamak için boş poşetlerin ve renkli şişe kırıklarının görünür olması artık alıştığımız bir manzara oldu, ne yazık ki.

Yazarın Diğer Yazıları