Mükremin Kızılca

Şehir ve Çöp

Mükremin Kızılca

Son yüz yılda şehirle çöp birbirinden ayrılmaz iki parça haline gelmiştir. 

Şehirler büyüdükçe çöpler de büyür, küçüldükçe de küçülür.

Yakın zamana kadar köylerde hiç çöp olmazdı. Son zamanlarda köy girişleri ve çıkışlarındaki yol boylarında da çöpler görülmeye başlandı. Bu görülen çöplerin genelde alt bezleri olduğu görülüyor. 

Oysa köylerimiz muhafazakârlık bakımından en ileri seviyede olması gereken yerler diye düşünürüz ama öyle olmuyor. Eskiden Anadolu insanı iç çamaşırını bile kurutmak için açık yerlere asmazken şimdilerde medeniyetin (!) getirdiği bir ahlak olarak kullanılan alt bezlerini poşetlere doldurup yol boylarına atabiliyoruz.

Köylerden eskiden çöp çıkmazdı çünkü muhteşem bir devridaim vardı.

Kuru yufka ekmekler yenilecek kadar sulanırdı, artanlar diğer öğüne kalırdı.  Yemek artıkları ineklere yedirilir, kemikler köpeklere verilir, döküntüler de tavuklara ikram edilirdi. Yemek artıklarının yoğun olduğu bulaşıklar kapıdaki “ağzı var dili yok” olanlara yal yapılırdı.

Kovalar tarlalara gübre olsun diye dökülürdü. Bütün meyve kabukları evin önünde meleşen canlı mallarımıza ziyafet olurdu.
Çöp konteynırları köylerde görülmezdi. Çünkü içine atılacak çöp çıkmazdı.

Şimdiki zamanda bütün köyler de mahalleye dönüşünce bağlı olduğu belediye çöp kapları yerleştirerek adeta köylüyü de çöpe alıştırmaya gayret ediyorlar. 

Küçük yerlerdeki çöplerin belli bir alanı da olmayınca alışıla gelen bir açık alana doldurulan çöpler vahşi hayvanların ve kuşların uğrak yeri oluyor ve zaman zaman yanarak çevreye nahoş bir yanık kokusu yayıyorlar.

Çöp biriktirmeye yeni alıştırılan köy ve beldelerde çöp sorunu tam bir kaos halindedir. Mahalleli ve köylü sahipsiz bulduğu bir yol kenarını ve bir alanı çöplük haline getiriyor, ilk atıldıktan sonra da her gelen burası çöplük diye birikimini boca ediyor. Eski yataklar, yorganlar, pılı - pırtı bile pat pat motorlara doldurulup orman içine atılıyor. 

En ufak köyden en büyük metropole kadar her yerleşim yerinde ormanlar ve seyir alanları ise içler acısıdır. Yol boyu ve piknik alanlarındaki ağaçlar dilek çaputu bağlanan yüz yıllık Dede Ağaçlar gibi naylon poşetlere askılık olmuş durumdadır. 

Akşamdan sonra, hafta sonu veya tenha zamanlarda gidilen bu nadide vatan toprakları bira şişeleri ve yiyecek atıklarıyla olduğu gibi bırakılıyor.

Oysa eğer Müslüman isek bunu dinimiz yasaklıyor, eğer Türk isek bunu töremiz men ediyor ve eğer insan isek bunu insani duruşumuz engelliyor olması gerekmez mi? 

Şubat 2021’de çöp ve şehir İstanbul’un bazı ilçelerindeki grevler nedeniyle tekrar gündeme geldi.

Şehirlerin çöpü kontrolü kaybederse büyük felaketlere sebep olacak boyutlara gelebiliyor. 

28 Nisan 1993 tarihinde İstanbul'un Ümraniye ilçesi Hekimbaşı çöplüğünde biriken metan gazının patlaması sonucu meydana gelen faciayı hatırlıyoruz. Olayda 27 kişi öldü, 12 kişi kayboldu. Kaybolan 12 kişinin cesedi ise bulunamamıştır. Yani 39 kişi ölmüştü. 

Şehir çöpleri binlerce işçiye aş kapısı olurken köy çöpleri belediyelerin uğraşacakları güne kadar güneşte bekler.

Şehir çöpü geri dönüşüm için gönüllü ayırıcıların da devamlı takip ettikleri alanlardır. Şehirlerde bütün çöp konteynırları 7/24 bu ticaret amaçlı ayırıcılarca kontrol edilir.

Bu büyük bir hizmeti başaran vatandaşlarımız da derece derecedir, kimisi çok modern araçlarla, kamyonetlerle yaparken kimisi hâla, çöpe girip çıkmış görüntülü dev haşalarla ayırmaya devam ederler.

Halk arasında çuval araba denen bu ikinci gurup anayol boyundaki konteynırlara yanaşınca trafik sağ şeritte felç olmakta ve kazalara sebep olabilmektedir.

Belediyelerimiz ana caddelere hatta trafik akan tüm yol kenarlarına bu tür çöp toplama kapları koymamalıdır. 

Belediyelerin yerinde ayırma girişimlerinin başarı oranı yüzde olarak onları geçemedi. Daha çöp için yapılacak çok şeyin olduğu anlaşıldı. Ancak bu çok şeyin büyük bölümünü kişilerin yapması gereken şeylerdir.

Şehirlerimizin sokaklarına yerleştirilen çöp konteynırlarının etrafından sızan atık suların kokusu herkese bu bilinci aşılamalıdır. 

Şehir medeniyet demektir, medeniyet ise temiz bir çevre ile başlar. 

Yazarın Diğer Yazıları