Mustafa Özyurt

Annesi 

Mustafa Özyurt

Mûsâ a.s.’ın annesi, O’nu Firavun’un sarayında emzirmeye başladı. Fakat Vezir Hâmân, durumdan şüphelendi ve:
“–Bu çocuk senin mi?! Çünkü senden başka hiçbir annenin sütünü emmedi, yalnız senin sütünü emdi!” dedi.
Mûsâ a.s.’ın annesi de: “–Her nedense bütün çocuklar beni sever, ben de onları severim.” gibi sözlerle Hâmân’ı iknâ etti.
Netîcede ona maaş bağladılar ve kendisini altınlarla taltîf ettiler. Bu, Allâh’ın büyük bir lutfuydu. Nitekim Cenâb-ı Hak buyurur:
“...Eğer Biz, vâdimize inananlardan olması için onun (Mûsâ’nın annesinin) kalbini pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi meydana çıkaracaktı. Bu benim oğlumdur, deyiverecekti.” (el-Kasas, 10)
Âsiye vâlidemiz Mûsâ’yı özlediği zaman, süt annesiyle birlikte onu saraya getirtir, hediyelerle karşılardı. Birgün Mûsâ, Firavun’un odasına götürüldü. Firavun O’nu kucağına aldı. Mûsâ, sertçe Firavun’un sakalını çekti; kıl kopardı ve bir de tokat attı veya Firavun’un elindeki kamçıyı alıp ona vurdu. Firavun kızdı:
“–İşte benim aradığım düşman budur!” dedi. Mûsâ’nın katledilmesine karar verdi.
Âsiye vâlidemiz hemen koştu:
“–O çocuktur! Aklı ermez… İstersen imtihân edelim. Bir tabak yâkut ve elmas, bir tabak da ateş alalım. Eğer Mûsâ, yâkûtu alırsa akıllıdır; ateşi alırsa çocuktur!” dedi.
Firavun kabûl etti. Mücevher ve ateş dolu birer tabak getirtip Mûsâ’nın önüne koydurdu. Mûsâ a.s., elini cevher dolu tabağa götürürken Allâh’ın emriyle Cebrâîl aleyhisselâm müdâhale etti ve elini itti. O da ateş korunu aldı, ağzına götürdü; dili yandı ve peltek oldu. O’nun bu peltekliği Tûr Dağı’nda yaptığı duâya kadar devâm etmiştir.
Bu durumu gören Firavun:
“–Evet çocukluğundan böyle yapmış!” dedi ve Mûsâ’yı affetti. Yine sarayda alıkoydu. 
HİKMET 
Muhyiddîn İbnü’l-Arabî kuddise sirruh Fusûsu’l-Hikem isimli eserinde şöyle buyurur:
 “Firavun, zuhûr edecek olan Hz. Mûsâ’yı imhâ için 980.000 mâsumu katletmiştir. Bu çocukların hepsi, Hazret-i Mûsâ’ya hayâtında imdâd olmak, onun rûhâniyetini güçlendirmek için öldürülüyorlardı. Çünkü Firavun ve Firavun âilesi, Mûsâ’yı henüz bilmiyorlarsa da Hak Teâlâ biliyordu. Elbette bunların herbirinin alınan hayâtı, Mûsâ’ya âit olacaktı. Zîrâ gâye o idi.”
Allâh Teâlâ, Mûsâ a.s.’ı etrafındaki bütün insanlara sevdirdi:
Bu ilâhî lutuf sebebiyle Mûsâ’yı her gören şahsın gönlünde O’na karşı bir sevgi uyanırdı. Nihâyet kendisine peygamberlik verildi:
Âyet-i kerîmede geçen «اَشُدَّهُ» kelimesi, Mûsâ a.s.’ın hem fiziken hem de rûhen kemâle ermesi mânâsındadır ki, ekseriyetin görüşüne göre bu, kırk yaşıdır. O, bu yaşa gelince Allâh O’na “hüküm” ve “ilim” vermiştir. “Hikmet” olarak da mânâ verilen “hükm” kelimesi, tefsîrlerde ekseriyetle “peygamberlik” şeklinde îzâh edilmiştir.
Bundan sonra Hz. Mûsâ, Firavun’un dîninin bozuk ve bâtıl olduğunu tebliğ etmeye başlamıştır. 
KIPTÎNİN ÖLÜMÜ
Firavun’un, Kıptîlerden Fatun isimli zâlim bir ekmekçisi vardı. Bu kişi, birgün Sâmirî isimli bir Sıptîyi dövmekteydi. Sâmirî, Hz. Mûsâ’dan yardım istedi. Mûsâ aleyhisselâm da onları ayırmak için araya girdi; Fatun’u iteledi ve ona vurdu. Bu kadarcık bir müdâhale karşısında Fatun, yere düşerek can verdi.
Mûsâ aleyhisselâm bu duruma çok üzüldü. Zîrâ O’nun Fatun’u öldürmek gibi bir maksadı yoktu. O sâdece Sâmirî’yi korumak istemişti. Büyük bir kederle Hak Teâlâ’ya ilticâ etti; mağfiret diledi.
Âyet-i kerîmelerde bu hâdise şöyle anlatılmaktadır:
“Mûsâ, ahâlîsinin habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada, biri kendi tarafından, diğeri düşman tarafından olan iki adamı birbiriyle döğüşür buldu. Kendi tarafından olanı, düşmana karşı O’ndan yardım diledi. Mûsâ da ötekine bir yumruk vurup ölümüne sebep oldu. Bunun üzerine: «–Bu şeytan işidir. O, gerçekten saptırıcı, apaçık bir düşman!» dedi.” (el-Kasas, 15) (Devam edecek)

Yazarın Diğer Yazıları